Examples of using "Charm" in a sentence and their turkish translations:
Onun albenisi var.
Çekiciliğini kullan.
Onun harika bir cazibesi var.
- Çok işe yaradı.
- Tıkır tıkır çalıştı.
Bu tıkır tıkır işleyecek.
Sen benim şans meleğimsin.
Mary, Tom'u cezbetmeye çalıştı.
Onun cazibesinin bir parçası.
Sami Leyla'nın büyüsü altında kaldı.
İyilik güzellikten daha mı hoştur?
Onun karizması var.
Bu benim uğurlu eşyam.
Sami kendini Leyla'nın cazibesine çekilmiş buldu.
Resmin kendine ait bir cazibesi var.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
Bir tür iyi şans tılsımın var mı?
Tom'un belli bir cazibesi var, değil mi?
Benim hoppalığım cazibem için sırdır.
Eski yazlığın bu konuda belirli bir çekiciliği vardır.
Erkek cesaretiyle yargılanır, kadın cazibesiyle.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
Leyla, Sami'yle konuşmak için sempati atağına geçti.
Binalar artık oldukça dağınık görünüyor fakat hala cazibeleri var.
Kyoto'nun çekiciliği eski tapınaklarının güzelliğinden oluşur.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
Bu kitap benim uğurlu eşyam. Onu her beş ayda okurum.
Bu resmi bir sanat eseri olduğu için değil ama cazibesi olduğundan dolayı beğeniyorum.
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.