Translation of "Breaks" in Turkish

0.047 sec.

Examples of using "Breaks" in a sentence and their turkish translations:

Glass breaks easily.

Cam kolayca kırılır.

- He never breaks promises.
- He never breaks his promises.

O asla sözünden dönmez.

- Tom never breaks promises.
- Tom never breaks a promise.

Tom asla sözünden dönmez.

Rarely played at breaks

tenefüslerde nadiren de olsa oynanır

Tom never breaks promises.

Tom asla sözünden dönmez.

It breaks my heart!

Bu benim kalbimi kıracak!

Tom breaks the rules.

Tom kuralları çiğniyor.

Tom often breaks promises.

Tom sık sık sözünden döner.

Everybody breaks this law.

Herkes bu yasayı çiğniyor.

He often breaks promises.

Çoğu zaman sözünde durmaz.

Physics homework requires taking breaks,

Fizik ödevlerinde ara vermeniz gerekir,

Again created breaks in itself

yine kendi içerisinde kırılmalar oluşturdu

He never breaks his habit.

O asla alışkanlığına ara vermez.

He never breaks his promise.

O, sözünden asla dönmez.

Tom often breaks his promises.

Tom sık sık sözünde durmaz.

It really breaks my heart.

Bu gerçekten kalbimi kırıyor.

Tom never breaks his promises.

Tom asla sözünden dönmez.

Bill often breaks his promises.

Bill sık sık verdiği sözleri tutmaz.

Tom seldom breaks his promise.

Tom nadiren sözünü tutmaz.

We don't take coffee breaks.

Kahve molası vermiyoruz.

He gets all the breaks.

O çok şanslı.

I had some bad breaks.

- Birkaç kötü kırığım vardı.
- Bazı kötü kırıklarım vardı.

This machine sometimes breaks down.

Bu makine bazen bozulur.

He seldom breaks his promise.

O nadiren sözünü tutmaz.

School breaks up in June.

Okul haziran ayında tatile girer.

And that really breaks my heart,

Bu gerçekten kalbimi kırdı,

Mr Yoshida never breaks his promise.

Bay Yoshida asla sözünden Dönmez.

Mr. Yoshida never breaks his promise.

Bay Yoshida sözünden asla dönmez.

Tom hardly ever breaks a promise.

Tom neredeyse hiç sözünü tutmaz.

I watched TV during my breaks.

Molalarım sırasında TV izledim.

Nature never breaks her own laws.

Doğa kendi kanunlarını asla çiğnemez.

That old car often breaks down.

Bu eski araba sık sık bozuluyor.

- I hope no one breaks into my apartment.
- I hope nobody breaks into my apartment.

Umarım kimse daireme zorla girmez.

- I hope no one breaks into my house.
- I hope nobody breaks into my house.

Umarım kimse evime gizlice girmez.

Is thrown off and breaks his leg.

at onu üzerinden atar ve bacağı kırılır.

The beauty is that it breaks boundaries.

Asıl çekiciliği sınırları yıkıyor olması.

If the car breaks down, we'll walk.

Araba bozulursa, yürürüz.

The last straw breaks the camel's back.

- Devenin belini kıran son saman çöpüdür.
- Bardağı taşıran son damla.

Tom breaks more promises than he keeps.

Tom tuttuğundan daha fazla sözünden döner.

Art breaks the monotony of our life.

Sanat hayatın monotonluğu kırar.

- A man who breaks his promises cannot be trusted.
- A man who breaks his promises can't be trusted.

Sözlerini tutmayan bir insana güvenilemez.

He said, "Well, disk breaks need regular adjustments."

Bizim genç, "Frenler düzenli ayarlama gerektirir." der

As day breaks, we're back on the move.

Gün başlarken, yeniden harekete geçiyoruz.

If Tom breaks his promise, he'll regret it.

Tom sözünü tutmazsa pişman olur.

It breaks my heart to see you crying.

Senin ağladığını görmek kalbimi kırar.

This old car breaks down all the time.

Bu eski araba sürekli arıza yapıyor.

My heart breaks when I think about this.

- Bununla ilgili düşündüğüm zaman kalbim kırılıyor.
- Bunun hakkında düşündüğümde kalbim kırılıyor.

Our boss doesn't let us take coffee breaks.

Patronumuz kahve molası vermemize izin vermez.

If a smartphone breaks, it cannot be repaired.

Bir akıllı telefon kırılırsa tamir edilemez.

I'm essentially talking about letting up on the breaks.

temelinde frenleri yumuşatmaktan bahsediyorum,

The machine is so delicate that it easily breaks.

Makine o kadar hassas ki kolayca bozuluyor.

She breaks something every time she cleans the room.

O, odayı her temizlemesinde bir şey kırar.

She breaks a dish every time she washes dishes.

O her bulaşık yıkamada bir tabak kırar.

- Tom is breaking the rules.
- Tom breaks the rules.

Tom kuralları çiğniyor.

If Tom breaks up with Mary, he'll regret it.

- Tom Mary'den ayrılırsa pişman olur.
- Tom Mary ile ilişkisini bitirirse pişman olur.

Rock breaks scissors. Scissors cut paper. Paper smothers rock.

Taş, makası ezer. Makas, kağıdı keser. Kağıt, taşı kaplar.

X rays are used to locate breaks in bones.

X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.

That boy often breaks our windows with a ball.

Şu çocuk sık sık bir top ile pencerelerimizi kırıyor.

He often breaks into the middle of a conversation.

Sık sık bir konuşmanın ortasında karışır.

This boy often breaks our window with his ball.

Bu çocuk genellikle topuyla penceremizi kırar.

Djibouti breaks ground on massive Chinese-backed free trade zone

Cibuti, Çin destekli serbest ticaret bölgesinin temelini attı.

During the hot season, my son's skin breaks out easily.

Sıcak mevsim sırasında oğlumun cildi kolayca çıtlar.

All humanity will suffer if a nuclear war breaks out.

Bir nükleer savaş patlarsa tüm insanlık acı çeker.

What will become of us if a war breaks out?

Bir savaş çıkarsa bize ne olacak?

We rely on Patty because she never breaks her promises.

Biz patty'ye sözünden asla dönmediği için güveniriz.

- He has all the luck.
- He gets all the breaks.

O çok şanslı.

It is the last straw that breaks the camel's back.

Bu bardağı taşıran son damladır.

Once a war breaks out, both sides are in the wrong.

Bir defa savaş patlak verdi mi, her iki taraf da hatalıdır.

What will happen to our children if nuclear war breaks out?

Nükleer savaş çıkarsa çocuklarımıza ne olacak?

And Wikipedia was relatively new, so I took a lot of breaks there.

Vikipedi de o zaman nispeten yeniydi, ben de çok ara verirdim.

I don't want to be the one who breaks the news to her.

Haberi ona söyleyen kişi ben olmak istemem.

Actually the points where it breaks exactly, that is, the points where it separates

aslında tam olarak kırıldığı noktalar yani birbirinden ayrıldığı noktalar

It was a cold wet night and I'm tired, but as day breaks, we're back on the move.

Soğuk ve ıslak bir geceydi ve yorgunum. Ama gün doğduğunda yolumuza devam ediyoruz.

Robots are great in the workplace, because they don't need toilet or meal breaks, don't get sick or come to work with a hangover.

Robotlar iş yerinde harika, çünkü onların tuvalete ve yemek molalarına ihtiyacı yok, hastalanmazlar ya da işe bir içki mahmurluğu ile gelmezler.