Translation of "Bear" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Bear" in a sentence and their turkish translations:

[Bear] Nice!

Güzel!

- Tom shot a bear.
- Tom shot the bear.

Tom bir ayıya ateş etti.

- Is that a bear?
- Is this a bear?

O bir ayı mı?

[Bear] See that?

Bunu gördünüz mü?

[Bear] Beautiful! Mm.

Güzel!

Trust the bear!

Ayıya güven!

Bear with me.

Bana katlan.

- He can bear neither moonlight nor darkness.
- She cannot bear moonlight and she cannot bear darkness.

O, mehtaba katlanamaz ve o karanlığa katlanamaz.

- I can't bear this pain.
- I cannot bear this pain.

Bu acıya dayanamam.

[Bear] We're losing daylight.

Hava hızla kararıyor!

Bear] I'm in trouble!

Başım belada!

[Bear] You hear that?

Duyuyor musunuz?

[Bear] You see that?

Gördünüz mü?

[Bear] There's the chopper.

Helikopter orada.

[Bear] Let's do this.

Bunu yapalım.

[Bear] He's pretty fast.

Çok hızlı.

Bear to Helo One:

Bear'dan Birinci Helikoptere:

With the bear occupied,

Ayı meşgulken...

– won’t bear thinking about’.

- düşünmeye tahammülü yok'.

I can't bear it.

Ben buna katlanamam.

The bear is big.

Ayı büyüktür.

Please bear with me.

Lütfen bana katlan.

I couldn't bear it.

Ona katlanamadım.

The bear bites itself.

Ayı kendini ısırıyor.

Whose bear is it?

Bu kimin ayısı?

Here lives one bear.

Burada bir ayı yaşar.

The bear is black.

Ayı siyahtır.

Tom can't bear it.

Tom buna katlanamaz.

I shot a bear.

Bir ayı vurdum.

A bear mauled Tom.

Bir ayı Tom'u hırpaladı.

A bear killed Tom.

Bir ayı Tom'u öldürdü.

Bring some bear spray.

Biraz ayı spreyi getirin.

Does bear spray work?

Ayı spreyi işe yarar mı?

Buy some bear spray.

Bir ayı spreyi satın al.

Is that a bear?

O bir ayı mı?

Sami shot the bear.

Sami ayıyı vurdu.

- Tom got attacked by a bear.
- Tom was attacked by a bear.

Tom bir ayı tarafından saldırıya uğradı.

- I cannot bear it any longer.
- I can't bear it any longer.

Ona daha fazla katlanamam.

[Bear] Wow, check this out.

Vay canına, şuna bakın.

[Bear] Oh, hold on. Look.

Durun. Baksanıza.

[Bear] It's getting dark now.

Hava kararıyor.

[Bear] It's getting dark fast!

Hava hızla kararıyor!

[Bear] It's getting dark, fast.

Hava hızla kararıyor.

Helo One, this is Bear.

Helikopter Bir, ben Bear.

Keep moving! [Bear] Keep moving!

Hareket edelim! Hareket edelim!

[Bear] Oh, this is unbelievable!

Bu inanılmaz!

[Bear] Remember, you're in charge.

Unutmayın, yetki sizde.

[Bear] Okay, here we go.

Pekâlâ, işte başlıyoruz.

[Bear] This is pretty shallow.

Bu oldukça sığ.

[Bear] I'm calling for help.

Yardım çağırıyorum.

[Bear] Yeah, there we go.

Evet, işte.

[Bear] We've made good progress,

İyi aşama kaydettik

That doesn’t bear a wound.

bu bir yara taşımaz.

Your study will bear fruit.

- Çalışman meyvesini verecek.
- Çalışmanız meyvesini verecek.

Mayuko can't bear living alone.

Mayuko yalnız yaşamaya katlanamıyor.

The bear ran after me.

Ayı beni kovaladı.

She called her bear Ted.

Ona ayısını Ted olarak çağırdı.

He couldn't bear the heat.

Sıcağı kaldıramadı.

I'll bear that in mind.

Onu aklımda tutacağım.

I can't bear the pain.

Acıya tahammül edemiyorum.

The hunter shot a bear.

Avcı bir ayıya ateş etti.

I can't bear living alone.

Tek yaşamaya katlanamam.

A bear wrote the story.

Bir ayı hikaye yazdı.

They caught a bear alive.

Onlar bir ayıyı canlı yakaladılar.

You can't outrun that bear.

O ayıdan aha hızlı koşamazsın.

I'll bear it in mind.

Onu aklımda tutacağım.

That's Tom, my teddy-bear.

O Tom, benim oyuncak ayım.

The bear ate an apple.

Ayı bir elma yedi.

I bear him no malice.

Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.

His effort will bear fruit.

Onun çabası meyve verecek.

Tom couldn't bear the truth.

Tom gerçeğe dayanamadı.

John can't bear the noise.

John gürültüye tahammül edemez.

I cannot bear this pain.

Bu acıya dayanamıyorum.

Tom couldn't bear the noise.

Tom gürültüye katlanamadı.

Bad friends bear bad fruit.

Kötü arkadaşlar kötü meyve taşır.

How does bear spray work?

Ayı spreyi nasıl işe yarar?

A bear crossed the highway.

Bir ayı otoyolu geçti.

There's a bear stalking us.

Bizi izleyen bir ayı var.

The bear is stalking us.

Ayı bizi izliyor.

The bear must be shot.

Ayı vurulmalıdır.

We can not bear violence.

Biz şiddete dayanamayız.

I saw a bear yesterday.

Dün bir ayı gördüm.

The bear is eating honey.

Ayı, bal yiyor.