Translation of "Anxious" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Anxious" in a sentence and their turkish translations:

- Tom's anxious.
- Tom is anxious.

Tom endişeli.

- Everyone was anxious.
- Everybody was anxious.

Herkes kaygılıydı.

We're anxious.

Biz endişeliyiz.

I'm anxious.

Ben endişeliyim.

Tom seems anxious.

Tom endişeli görünüyor.

I was anxious.

Endişeliydim.

Are you anxious?

Endişeli misiniz?

Tom seemed anxious.

Tom endişeli görünüyordu.

Tom became anxious.

Tom endişeli oldu.

Tom grew anxious.

Tom endişeli büyüdü.

Tom was anxious.

Tom endişeliydi.

Aren't you anxious?

Endişeli değil misin?

Tom felt anxious.

Tom endişeli hissetti.

They're anxious for peace.

- Onlar barış için endişeliler.
- Onlar barış için endişe duyuyorlar.

I'm anxious to succeed.

Başarmak için endişeliyim.

Tom looks very anxious.

Tom çok endişeli görünüyor.

I'm a bit anxious.

Biraz endişeliyim.

Tom still seems anxious.

Tom hâlâ endişeli görünüyor.

Tom constantly felt anxious.

Tom kendini sürekli olarak endişeli hissediyordu.

We were real anxious.

Biz gerçekten endişeliydik.

Sami felt really anxious.

Sami kendini gerçekten endişeli hissediyordu.

I felt really anxious.

Gerçekten endişeli hissettim.

Tom was obviously anxious.

Tom açıkça endişeliydi.

That makes me anxious.

O beni endişelendiriyor.

- We are anxious about her health.
- We're anxious about her health.

Biz, onun sağlığı hakkında endişeliyiz.

- We are anxious for your help.
- We're anxious for your help.

Senin yardımından endişeliyiz.

- I am anxious about the future.
- I'm anxious about the future.

Ben gelecek hakkında endişeliyim.

- We are anxious about your health.
- We're anxious about your health.

Senin sağlığın hakkında endişeliyiz.

- Tom said I seemed anxious.
- Tom said that I seemed anxious.

Tom endişeli göründüğümü söyledi.

- I know Tom is anxious.
- I know that Tom is anxious.

Tom'un endişeli olduğunu biliyorum.

- Tom appeared anxious.
- Tom looks apprehensive.
- Tom seems apprehensive.
- Tom seemed anxious.

Tom endişeli görünüyor.

She was anxious for help.

O, yardım için endişeliydi.

I'm anxious about his safety.

Onun güvenliği hakkında endişeliyim.

We are anxious for peace.

Barış için endişeliyiz.

Tom is anxious, isn't he?

Tom endişeli, değil mi?

Tom was anxious for help.

Tom yardım için endişeliydi.

Tom will be getting anxious.

- Tom endişelenecek.
- Tom endişeleniyor olacak.

I'm anxious to get started.

Başlamak için endişeliyim.

You look anxious. What happened?

Endişeli görünüyorsun. Ne oldu?

Why are you so anxious?

Neden bu kadar endişelisin?

Tom is anxious to leave.

Tom gitmek için endişeli.

I'm anxious about her health.

Onun sağlığı hakkında endişeliyim.

I'm anxious for a promotion.

Ben bir tanıtım için hevesliyim.

This crowd makes me anxious.

Bu kalabalık beni endişelendiriyor.

I'm anxious to see it.

Onu görmek için endişeliyim.

He was getting increasingly anxious.

O, giderek daha çok kaygılanıyordu.

Tom was anxious to leave.

Tom ayrılmakta istekliydi.

Tom was a little anxious.

Tom biraz endişeliydi.

He's anxious about his health.

Sağlığı konusunda endişeli.

- Mother is anxious about my future.
- My mother is anxious about my future.

Annem geleceğim için endişeli.

- We are anxious about our daughter's health.
- We're anxious about our daughter's health.

Kızımızın sağlığı hakkında endişeliyiz.

- Tom's anxious.
- Tom is agitated.
- Tom is anxious.
- Tom is distraught.
- Tom is unsettled.

Tom endişeli.

I've been anxious to meet you.

Ben sizinle karşılamaya can atıyorum.

We are anxious for world peace.

Dünya barışından endişeliyiz.

She was anxious about his health.

O, onun sağlığı hakkında endişeliydi.

She is anxious to visit Europe.

O, Avrupa'yı ziyaret etmek için isteklidir.

She is anxious to meet you.

O, seninle tanışmak için istekli.

He is anxious about his future.

O, geleceği hakkında endişelidir.

He was anxious to meet you.

O sizinle karşılaşmak için hevesliydi.

She is anxious to go abroad.

O, yurt dışına gitmek istiyor.

He's anxious about his examination result.

O, sınav sonucu hakkında endişeli.

She was anxious about her job.

İşi hakkında endişeliydi.

I am anxious about the result.

Sonuç hakkında endişeliyim.

Tom is quite anxious, isn't he?

Tom oldukça endişeli, değil mi?

Tom is anxious to go abroad.

Tom yurt dışına gitmek için endişeli.

Tom is anxious to please everybody.

Tom herkesi memnun etmek için endişeli.

Tom is anxious about his future.

Tom geleceği hakkında endişeli.

Tom is anxious to meet you.

Tom sizinle tanışmak için sabırsızlanıyor

He is anxious about the result.

O, sonuç hakkında endişelidir.

An anxious mother has sharp eyes.

Endişeli bir annenin keskin gözleri vardır.

She is anxious about his safety.

O, onun güvenliği hakkında endişelidir.

Tom is anxious to see you.

Tom seni görmek için endişeli.

I was anxious for her safety.

Onun güvenliği için endişeliydim.

We are anxious about her safety.

Onun güvenliği hakkında endişeliyiz.

We are anxious for their safety.

Biz onların güvenliği için endişeliyiz.

My brother is anxious for fame.

Erkek kardeşim şöhret için endişeli.

She is anxious about your health.

Sağlığınızdan endişe ediyor.

She's anxious to know the results.

Sonuçları öğrenmek için merak içindedir.

They became anxious at her delay.

Onlar, onun gecikmesinden endişelendiler.

- Tom appeared anxious.
- Tom seemed worried.

Tom endişeli görünüyordu.

Tom was anxious to meet you.

Tom seninle tanışmaya istekliydi.

She is anxious about her safety.

O güvenliği konusunda endişeli.

He is anxious to please everybody.

O, herkesi memnun etmeye hevesli.

I'm anxious to see what happens.

Ne olduğunu görmek için endişeliyim.

Tom was anxious all the time.

- Tom her zaman endişeliydi.
- Tom her zaman kaygılıydı.

Tom was anxious to do that.

Tom onu yapmak için endişeliydi.

Tom is anxious to get started.

Tom başlamak için can atıyor.

Father is anxious about my health.

Babam sağlığım konusunda endişeli.

I have been anxious about your health.

Sağlığınla ilgili kaygılandım.

She was anxious to please her mother.

Annesini memnun etmek için endişeliydi.

She is anxious about her father's health.

Babasının sağlığı için endişe duyuyor.

She was anxious to recover from illness.

O, hastalığı atlatma konusunda endişeliydi.

She is very anxious about your health.

Sağlığınız hakkında çok endişeli.