Translation of "Grew" in Turkish

0.047 sec.

Examples of using "Grew" in a sentence and their turkish translations:

Grass grew.

Çim büyüdü.

- Tom grew a mustache.
- Tom grew a moustache.

- Tom bıyık uzattı.
- Tom bıyık bıraktı.

He grew old.

O yaşlandı.

They grew closer.

Onlar yaklaştı.

I grew desperate.

Umutsuzluğa kapıldım.

They grew angry.

Onlar kızdı.

Tom's confusion grew.

Tom'un kafa karışıklığı büyüdü.

Tom's embarrassment grew.

Tom'un utancı büyüdü.

It grew cold.

Hava soğudu.

Tom grew roses.

Tom güller yetiştirdi.

They grew frustrated.

Onlar hayal kırıklığına uğradılar.

She grew roses.

O güller yetiştirdi.

Tom grew anxious.

Tom endişeli büyüdü.

I grew roses.

Gül yetiştirdim.

Layla grew suspicious.

Leyla şüpheli büyüdü.

Tom grew angry.

Tom kızdı.

Their son grew bigger.

Onların oğlu büyüdü.

He grew no fatter.

Daha fazla şişmanlamadı.

His love grew cold.

Onun aşkı soğudu.

The wind grew stronger.

Rüzgar güçlendi.

Her voice grew soft.

- Onun sesi kısıldı.
- Onun sesi yumuşadı.

I grew up here.

Burada büyüdüm.

My father grew old.

Babam yaşlandı.

Her hair grew back.

- Saçı geri büyüdü.
- Onun saçı tekrar uzadı.

Tom grew a beard.

Tom sakal bıraktı.

We grew up together.

Beraber büyüdük.

Tom grew up bilingual.

Tom iki dilli büyüdü.

The situation grew worse.

Durum daha da kötüleşti.

The fighting grew bloodier.

Dövüş daha kanlı oldu.

Harrison's health grew worse.

Harrison'ın sağlığı kötüleşti.

I grew a mustache.

Ben bıyık uzattım.

I grew up bilingual.

Ben iki dilli büyüdüm.

Tom's company grew rapidly.

Tom'un şirketi hızlı biçimde büyüdü.

Tom's business grew rapidly.

Tom'un işi hızla büyüdü.

Sami grew up here.

Sami burada büyüdü.

Sami grew up bilingual.

- Sami iki dilli büyüdü.
- Sami çift dilli büyüdü.

Tom grew up here.

- Tom burada yetişti.
- Tom burada büyüdü.

- I grew up on watching Pokémon.
- I grew up watching Pokemon.

Pokémon izleyerek büyüdüm.

And then, slowly, as the arm grew, she grew her confidence back.

Kolu yavaşça büyüdükçe, öz güvenini de geri kazandı.

- I grew up in this neighborhood.
- I grew up in that neighborhood.

Bu çevrede büyüdüm.

I grew to trust them.

onlara güvenmeye başladım.

It grew larger and larger.

O gittikçe büyüdü.

The tree grew very tall.

Ağaç çok uzadı.

Tom grew up in poverty.

Tom yoksulluk içinde büyüdü.

We grew closer every day.

Biz her gün yakınlaştık.

Tom grew up with me.

Tom benimle birlikte yetişti.

Tom grew back his mustache.

Tom bıyığını tekrar uzattı.

Tom grew his sideburns back.

Tom favorilerini tekrar büyüttü.

That's where I grew up.

Bu benim büyüdüğüm yer.

And the boy grew older.

Ve çocuk daha da büyüdü.

I grew these carrots myself.

Bu havuçları kendim yetiştirdim.

I grew up around here.

Ben buralarda büyüdüm.

I grew up with Tom.

Tom'la birlikte büyüdüm.

Passion grew in their hearts.

Tutku yüreklerinde büyüdü.

Tom grew up near Boston.

Tom Boston yakınlarında büyüdü.

My kids grew up here.

Çocuklarım burada büyüdü.

Tom grew a long beard.

Tom uzun bir sakal bıraktı.

Tom and Mary grew closer.

Tom ve Mary yakın büyüdüler.

He grew up in Germany.

O, Almanya'da büyüdü.

I grew up in Shiraz.

Ben Şiraz'da büyüdüm.

I grew up with them.

Onlarla birlikte büyüdüm.

I grew up with him.

Onunla birlikte büyüdüm.

I grew up with her.

Onunla birlikte büyüdüm.

I grew up in poverty.

Ben yoksulluk içinde büyüdüm.

He grew up in poverty.

- O, yoksulluk içinde büyüdü.
- Sefalet içinde büyüdü.

She grew up in poverty.

O, yoksulluk içinde büyüdü.

Mary grew up in poverty.

Mary yoksulluk içinde büyüdü.

We grew up in poverty.

Biz yoksulluk içinde büyüdük.

They grew up in poverty.

Onlar yoksulluk içinde büyüdüler.

I grew up doing this.

Ben bunu yaparak büyüdüm.

The economic situation grew worse.

Ekonomik durum daha da kötüleşti.

The idea grew on him.

Fikir gittikçe hoşuna gitti.

He grew up in Australia.

O, Avustralya'da büyümüş.

Tom grew up around here.

Tom buralarda büyüdü.

I grew up in Australia.

Ben Avustralya'da büyüdüm.

The crowd immediately grew quiet.

Kalabalık hemen sessizleşti.

We practically grew up together.

Neredeyse birlikte büyüdük.

I grew up watching football.

- Futbol izleyerek büyüdüm.
- Futbol seyrederek büyüdüm.

Tom grew up playing baseball.

Tom beyzbol oynayarak büyüdü.

Tom grew up speaking French.

Tom Fransızca konuşarak büyüdü.

Tom grew up with dyslexia.

Tom disleksiyle büyüdü.

That's how we grew up.

Biz böyle büyüdük.

I grew up with horses.

Atlarla büyüdüm.

I grew up speaking French.

Ben Fransızca konuşarak büyüdüm.

I grew up near Boston.

Boston yakınlarında büyüdüm.

Tom grew up in Canada.

Tom Kanada'da büyüdü.

Sami grew up in wealth.

Sami zenginlik içinde büyüdü.

- She grew up in the German Democratic Republic.
- She grew up in the GDR.

O, Almanya Demokratik Cumhuriyetinde büyüdü.

- I grew up with these TV shows.
- I grew up on these TV shows.

Bu dizilerle büyüdüm.

I grew up watching professional wrestling

Babamla birlikte profesyonel güreş

Google grew and grown this way.

Google bu şekilde büyüdü de büyüdü.

The sky grew darker and darker.

Gökyüzü gittikçe karardı.

The sound of shouting grew faint.

Bağırma sesi giderek zayıfladı.

The sea grew wilder and wilder.

Deniz gittikçe vahşileşti.

Hanako grew taller than her mother.

Hanako annesinden daha uzun oldu.