Translation of "Ancient" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Ancient" in a sentence and their turkish translations:

Women in ancient Rome

Eski Roma'da kadın kendi mallarını

The Ancient Man said

Antik Adam demiş ki

These ruins are ancient.

Bu harabeler eskidir.

This building is ancient.

Bu bina eski.

I speak Ancient Greek.

Eski Yunanca konuşuyorum.

This joke is ancient!

Bu fıkra çok eski!

I'm learning Ancient Greek.

Antik Yunanca öğreniyorum.

In Ancient Greece, for example --

Antik Yunanistan'da mesela

Rome is an ancient city.

Roma eski bir şehirdir.

Democracy originated in Ancient Greece.

Demokrasi Antik Yunanistan kökenlidir.

These archeologists study ancient ruins.

Bu arkeologlar antik kalıntıları inceliyor.

Ancient science must be preserved.

Eski bilim korunmalıdır.

Do you like ancient history?

İlk çağ tarihini sever misin?

I bought an ancient lamp.

Çok eski bir fener satın aldım.

This is an ancient law.

Bu eski bir yasadır.

Leipzig is an ancient city.

Leipzig eski bir kenttir.

This scholar studies ancient manuscripts.

Bu bilim adamı eski el yazmalarını inceler.

- We discovered relics of an ancient civilization.
- We discovered relics of an ancient civilisation.

Eski bir uygarlıkla ilgili kalıntılar bulduk.

Nazar is a very ancient faith

Nazar çok eski bir inançtır

ancient Egyptians knew the number pi

eski mısırlılar pi sayısını biliyordu

There was a beautiful ancient building

güzel antik bir yapı vardı artık

Achilles was an ancient Greek hero.

Achilles antik bir Yunan kahramanıydı.

She's interested in ancient Mayan prophecies.

O eski Maya kehanetleri ile ilgileniyor.

Tom found an ancient gold coin.

Tom eski bir altın sikke buldu.

Ancient people lived close to nature.

- Eski insanlar doğaya yakın yaşadı.
- Eski insanlar doğayla iç içe yaşıyordu.

This is an ancient Chinese custom.

Bu eski bir Çin geleneği.

Her hobby was collecting ancient coins.

Onun hobisi eski paraları toplamaktı.

This custom dates from ancient times.

Bu gelenek eski çağlardan gelmektedir.

Ancient manuscripts were copied by hand.

Eski el yazmaları elle kopyalanmıştır.

Tom is obsessed with Ancient Egypt.

Tom, Eski Mısır konusunda takıntılıdır.

"Nike" means victory in ancient Greek.

"Nike", eski Yunanca'da "zafer" anlamına gelir.

There was a community in ancient times

çok eski zamanlarda bir topluluk vardı

Then the ancient Egyptians were using electricity

o zaman eski mısırlılar elektrik mi kullanıyorlardı

Waiting for her woman in ancient Rome

Eski Roma'da kadın bekarken babasına

Is finding the ancient civilization of Assyria.

antik Asur medeniyetini bulmaktı.

Rome is famous for its ancient architecture.

Roma antik mimarisi ile ünlüdür.

The pyramids were built in ancient times.

Piramitler antik çağda inşa edildiler.

He is well acquainted with ancient history.

O, antik tarihi iyi bilir.

There are many ancient customs in Japan.

Japonya'da birçok eski gelenek vardır.

Cats were sacred animals in ancient Egypt.

Eski Mısır'da kediler kutsal hayvandı.

In ancient times, plagues killed many people.

Eski dönemlerde veba birçok insanı öldürmüştür.

Looters stole ancient artifacts from the tomb.

Yağmacılar mezardan antik eserler çaldı.

Modern Hebrew is easier than Ancient Hebrew.

Modern İbranice, Eski İbranice'den daha kolaydır.

Rome has a lot of ancient buildings.

Roma bir sürü antik yapılara sahiptir.

I've become very interested in ancient art.

Antik sanatla çok ilgilendim.

The Royal House is an ancient institution.

Royal House eski bir kurumdur.

This ancient table is still in use.

Bu antika masa hala kullanımda.

Tom is interested in ancient Egyptian history.

Tom eski Mısır tarihi ile ilgileniyor.

I like to learn the ancient language.

Eski bir dil öğrenmeyi seviyorum.

There are many ancient shrines in Tokyo.

Tokyo'da birçok eski türbe vardır.

Babylon was the capital of ancient Babylonia.

Babylon antik Babil'in başkentiydi.

That castle was built in ancient times.

O kale eski antik çağda inşa edilmiştir.

Petroleum has been important since ancient times.

- Petrol eski zamanlardan beri önemli olmuştur.
- Petrol eski çağlardan beri önemli olmuştur.

My father is interested in ancient history.

Babam antik tarihle ilgileniyor.

Mary dressed as an ancient Egyptian priestess.

Mary eski Mısırlı bir rahibe gibi giyindi.

Mary dressed as an ancient Egyptian princess.

Mary eski Mısırlı bir prenses gibi giyindi.

Tom dressed as an ancient Egyptian scribe.

- Tom eski Mısırlı bir katip olarak giyinmiş.
- Tom eski Mısırlı bir yazman olarak giyinmiş.

Tom dressed as an ancient Egyptian slave.

Tom eski Mısırlı bir köle gibi giyinmişti.

Tom believes in the ancient Greek gods.

Tom eski Yunan tanrılarına inanıyor.

Mary is completely obsessed with Ancient Egypt.

Mary kafayı tamamen Eski Mısır'a takmış.

Tom became interested in ancient Egyptian history.

Tom eski Mısır tarihine merak sardı.

I like studying languages from ancient times.

Antik dilleri öğrenmeyi severim.

The Romans tried to civilize the ancient Britons.

Romalılar eski İngilizleri medenileştirmeye çalıştı.

Ancient archeological sites are under threat in Syria.

Eski arkeolojik siteler Suriye'de tehdit altındadır.

I'm interested in ancient cities throughout the world.

Dünyadaki eski şehirlere ilgim var.

Paris is a very ancient and beautiful city.

Paris çok eski ve çok güzel bir şehirdir.

Ancient coins were found inside the mysterious tomb.

Eski paralar gizemli mezar içinde bulundu.

He wrote a novel based on ancient myths.

O, antik efsanelere dayanan bir roman yazdı.

I wish I could see the ancient world.

Keşke eski dünyayı görebilsem.

Ancient astronomers noticed constellations and gave them names.

Eski astronomlar takımyıldızları fark ettiler ve onlara isimler verdiler.

These are evidence of a vanished ancient culture.

Bunlar eski eksik kültürün kanıtlarıdır.

The ancient manuscript was damaged in a fire.

Antik el yazması yangında zarar gördü.

Why did ancient Egyptians love jewels so much?

Eski Mısırlılar mücevherleri neden bu kadar çok sevdiler?

The museum has an exhibit of ancient weapons.

Müzenin bir eski silahlar sergisi var.

Ancient people liked to tell stories of bravery.

Eski insanlar kahramanlık hikayelerini anlatmaktan hoşlanmışlar.

- Tom is long-forgotten.
- Tom is ancient history.

- Tom unutulalı çok oldu.
- Tom mazide kaldı.

In one part of an ancient dialogue called "Meno,"

"Meno" olarak adlandırılan eski bir diyalogun bir bölümünde,

Actually, this is also the case in ancient Rome.

Eski Roma'da da böyledir aslında

In ancient Rome, the woman was not closed home

Eski Roma'da kadın eve kapatılmazdı

So we know many things about the ancient Assyrians

Asurlular hakkında pek çok şey bilmemizin nedeni budur

By ISIS, in Palmyra, that site of ancient civilizations.

ve devam eden yıkımı gören var mı bilmiyorum.

You can see the ancient ruins in the distance.

Uzaktaki antik kalıntıları görebilirsiniz.

It is an ancient midden, presently an archaeological treasury.

Eski bir çöp yığını şu anda arkeolojik bir hazinedir.

"Tom and Mary have broken up." "That's ancient history."

"Tom ve Mary ayrılıyor." "Bu eski hikaye."

A wall surrounded the ancient part of the city.

Bir sur, kentin antik bölümünü kuşatıyordu.

Chunkey is an ancient game of Native American origin.

Chunkey, Amerikan yerlisi kökenli eski bir oyundur.

There's an exhibition of ancient weapons at the museum.

Müzede eski silahların bir sergisi var.

Tom is studying the ancient civilizations of the Mediterranean.

Tom Akdenizin eski medeniyetlerinin öğrenimini görüyor.

They found an ancient bowl from 2,000 years ago.

Onlar 2000 yıl öncesinden kalma antika bir kase buldular.

The Coliseum was the former arena in ancient Rome.

Coliseum eski Roma'daki eski arenaydı.

The archeologists found the bones of an ancient dragon.

Arkeologlar çok eski zamanlardan kalma bir ejderhanın kemiklerini buldu.

The Shitennouji is the most ancient temple in Japan.

Shitennouji, Japonya'daki en eski tapınaktır.