Translation of "Affair" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Affair" in a sentence and their turkish translations:

- She's having an affair.
- He's having an affair.

O bir ilişki yaşıyor.

That's my affair.

O, benim meselemdir.

- That is my own affair.
- That's my own affair.

O benim kendi işim.

It's a terrible affair.

Bu çok kötü bir aşk ilişkisi.

Forget the sad affair.

Üzücü konuyu unut.

Was there an affair?

Bir ilişki var mıydı?

Tom had an affair.

Tom'un bir ilişkisi vardı.

He's having an affair.

O bir ilişki yaşıyor.

Sami started an affair.

Sami bir ilişkiye başladı.

Sami's forbidden affair exploded.

Sami'nin yasak ilişkisi patladı.

Sami's affair is over.

Sami'nin ilişkisi bitti.

It was a strange affair.

Bu garip bir vakaydı.

It was a terrible affair.

O, korkunç bir olaydı.

Is he having an affair?

O bir ilişki yaşıyor mu?

Is she having an affair?

O bir ilişki yaşıyor mu?

Are you having an affair?

- Senin bir ilişkin var mı?
- Sen bir ilişki yaşıyor musun?

That affair made him famous.

O iş onu ünlü yaptı.

He knew about the affair.

O, ilişki hakkında biliyordu.

Linda knew about Dan's affair.

Linda, Dan'in ilişkisini biliyordu.

Did you have an affair?

Bir ilişkiniz var mıydı?

That affair doesn't concern me.

O iş beni ilgilendirmez.

Tom had an extramarital affair.

Tom'un evlilik dışı bir ilişkisi vardı.

Fadil carried on the affair.

Fadıl ilişkiyi sürdürdü.

Is Layla having an affair?

Leyla bir birliktelik yaşıyor mu?

Sami started a new affair.

- Sami yeni bir ilişki başlattı.
- Sami yeni bir ilişkiye başladı.

He expressed regret over the affair.

Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.

She had a very unhappy affair.

Onun çok mutsuz bir ilişkisi vardı.

Tom's wife had an extramarital affair.

Tom'un karısının evlilik dışı bir ilişkisi vardı.

Fadil remained clueless about the affair.

Fadıl olay hakkında bilgisiz kaldı.

Layla ended her affair with Sami.

Leyla, Sami ile olan ilişkisini bitirdi.

Sami threatened to expose Layla's affair.

Sami, Leyla'nın ilişkisini afişe etmekle tehdit etti.

Sami started an affair with Layla.

- Sami, Leyla ile bir ilişki başlattı.
- Sami, Leyla ile bir ilişki kurdu.

Sami found out about Layla's affair.

Sami, Leyla'nın ilişkisini öğrendi.

Sami had a love affair online.

- Sami çevrimiçi bir aşk ilişkisi yaşadı.
- Sami'nin online bir aşk ilişkisi vardı.

Sami wanted to continue his affair.

Sami ilişkisine devam etmek istiyordu.

It was a one-sided love affair.

O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.

That love affair is a family secret.

O aşk ilişkisi bir aile sırrıdır.

The affair cost me many sleepless nights.

Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.

He has no connection with this affair.

Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.

They are going to investigate the affair.

Onlar olayı araştıracak.

I am not concerned with the affair.

Ben mesele ile ilgili değilim.

It was a very passionate love affair.

Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.

He knew she was having an affair.

O, onun bir ilişkisi olduğunu biliyordu.

She had an affair with her boss.

Onun patronuyla bir ilişkisi vardı.

I am not concerned with this affair.

Bu işle ilgili değilim.

This whole affair stinks to high heaven.

Bütün bu olay iğrenç kokuyor.

Fadil and Layla had an illicit affair.

Fadıl ve Leyla'nın yasadışı bir ilişkisi vardı.

Fadil was having an affair with Layla.

Fadıl, Leyla ile ilişki kuruyordu.

Layla and Sami were having an affair.

Leyla ve Sami bir ilişki yaşıyorlardı.

Sami and Layla began a scandalous affair.

Sami ve Leyla skandal bir ilişkiye başladılar.

Sami has ended this affair months ago.

- Sami bu meseleye aylar önce son verdi.
- Sami bu aşk ilişkisine aylar önce son verdi.

Sami deserves to know about the affair.

Sami ilişki hakkında bilgi sahibi olmayı hak ediyor.

Sami and Layla's affair remained a secret.

Sami ve Leyla'nın aşk ilişkisi bir sır olarak kaldı.

Sami has ended his affair with Layla.

Sami, Leyla ile ilişkisine son verdi.

Sami accused Layla of having an affair.

Sami, Leyla'yı bir ilişkisi olmakla suçladı.

Sami and Layla had an intense affair.

Sami ve Leyla'nın yoğun bir ilişkisi vardı.

Sami's birth resulted from an extramarital affair.

Sami'nin doğumu evlilik dışı bir ilişkiden kaynaklandı.

The meeting was a loud and shouty affair.

Toplantı gürültü ve bağırışlarla geçti.

We expect an early settlement of the affair.

Biz erken bir iflas bilançosu bekliyoruz.

He confided in me about his love affair.

Aşk ilişkisi hakkında bana güvendi.

Speaking of religious matters is a delicate affair.

Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.

He denied having been involved in the affair.

O, olaya karıştığını inkar etti.

Do you want to talk about the affair?

İş hakkında konuşmak ister misin?

That is an internal affair of this country.

O, bu ülkenin iç işidir.

This whole affair is giving me a headache.

Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.

A new affair is agitating the police administration.

Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.

Tom approved of his wife's extra-marital affair.

Tom karısının evlilik dışı ilişkisini onayladı.

Don't you want to talk about the affair?

Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?

Layla's affair with Sami cost her her marriage.

Leyla'nın Sami ile olan ilişkisi onun evliliğine mal oldu.

Sami's affair with Layla reached his wife's ears.

Sami'nin Leyla'yla olan ilişkisi karısının kulaklarına ulaştı.

Sami was having an affair with his secretary.

Sami'nin, sekreteri ile ilişkisi vardı.

Sami had a long-time affair with Layla.

- Sami'nin Leyla ile uzun zamanlı bir ilişkisi vardı.
- Sami, Leyla ile uzun süreli bir ilişki yaşıyordu.

Sami's affair wasn't as secret as he thought.

Sami'nin ilişkisi düşündüğü kadar gizli değildi.

Sami consistently denied having an affair with Layla.

Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.

Tom had a torrid affair with a coworker.

Tom bir iş arkadaşıyla ateşli bir ilişki yaşadı.

Courage is a love affair with the unknown.

Cesaret, bilinmeyenle yaşanan aşktır.

- Tom denied that he had been involved in the affair.
- Tom denied he had been involved in the affair.

Tom olaya karıştığını kabul etmedi.

She was accused of having lied about the affair.

İş hakkında yalan söylemekle suçlandı.

He was accused of having lied about the affair.

Olay hakkında yalan söylemekle suçlandı.

That guy is having an affair with your sister!

O adam senin kız kardeşin ile bir ilişki yaşıyor!

Somebody must be at the bottom of this affair.

Bu işin altında biri olmalı.

I don't want to be involved in this affair.

Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.

Fadil had an affair with his sister-in-law.

Fadıl'ın baldızı ile bir ilişkisi vardı.

Fadil's affair with Layla won't stay secret for long.

Fadıl'ın Leyla'yla olan ilişkisi uzun süre gizli kalmayacak.

Fadil had an affair with Layla for seven years.

Fadıl'ın yedi yıldır Leyla ile ilişkisi vardı.

I think that Mom might be having an affair.

Sanırım annem bir ilişki yaşıyor olabilir.

Sami was having an affair with a married woman.

Sami evli bir kadınla bir ilişki yaşıyordu.

Your dad is having an affair with that slut.

Babanın bu fahişe ile ilişkisi var.

Sami discovered that his wife was having an affair.

Sami karısının bir ilişkisi olduğunu keşfetti.

Sami was heartbroken when he heard about the affair.

İlişkiyi duyduğunda Sami'nin kalbi kırıldı.

Sami was furious when he heard of Layla's affair.

Sami, Leyla'nın ilişkisini duyunca öfkelendi.

Sami believed Layla was having an affair with Farid.

Sami, Leyla'nın Ferit ile bir ilişkisi olduğuna inanıyordu.

She seems to have something to do with the affair.

Onun olayla bir ilgisi var gibi görünüyor.

The newspapers gave a lot of space to the affair.

Gazeteler olaya çok yer verdiler.

The dance was the most brilliant affair of the season.

Dans, sezonun en parlak olayıydı.

There was an air of mystery about the whole affair.

Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.