Translation of "John" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "John" in a sentence and their turkish translations:

- Groetjes, John.
- Hou van John.

John'u sev.

- Ik ben John.
- Ik heet John.

Ben John.

Hé, John.

Hey, John.

- Ik heet John.
- Mijn naam is John.

Benim adım John.

Ben jij John?

Sen John'mısın?

Kom hier, John.

Buraya gel, John.

Ik heet John.

- Ben John'um.
- Bana John derler.

Waar woont John?

- John nerede yaşıyor?
- John nerede oturuyor?
- John nerede ikamet ediyor?

John is slim.

John akıllı.

John werkt hard.

John sıkı çalışır.

- Ik zat dicht bij John.
- Ik zat naast John.

John'un yanına oturdum.

- John is mijn jongere broer.
- John is mijn broertje.

John benim küçük erkek kardeşim.

John ontbijt vaak snel.

John genellikle hızlı bir kahvaltı yer.

John is mijn neef.

John benim yeğenimdir.

John verkocht vroeger boeken.

John kitaplar satardı.

John heeft vijf appels.

John'un beş elması var.

"Dat klopt", zei John.

John " Bu doğru"diye konuştu.

John heeft twee zonen.

- John'ın iki oğlu var.
- John'ın iki oğlu vardır.
- John'un iki oğlu var.

Ik maakte John gelukkig.

John'ı mutlu ettim.

John houdt van schaken.

John satranç sever.

John is politieagent geworden.

John bir polis oldu.

John is er niet.

John burada değil.

John heeft een pen.

John'ın bir dolma kalemi var.

Hallo John! Hoe gaat het?

- Merhaba, John! Nasılsın?
- Merhaba, John! Nasılsınız?

John is ouder dan Robert.

John Robert'tan daha yaşlıdır.

John woont in New York.

John, New York'ta oturuyor.

Tom lijkt veel op John.

Tom John'a çok benziyor.

Hij heet Tom, niet John.

Onun adı Tom, John değil.

Ik hoop dat John komt.

John'un geleceğini umuyorum.

John is goed in wiskunde.

John matematikte iyidir.

John heeft de verpleegster graag.

John hemşireyi seviyor.

Tom lijkt erg op John.

Tom John'a çok benziyor.

Iedereen is aangekomen, behalve John.

John'dan başka herkes geldi.

John is op het vliegveld.

John havaalanında.

John heeft een Japanse auto.

John'un bir Japon arabası var.

John liep de kamer in.

John odaya doğru koştu.

John dronk veel flessen wijn.

John birçok şişe şarap içti.

John is slimmer dan Bill.

John Bill'den daha zeki.

John interesseert zich voor golf.

John golf ile ilgileniyor.

John is in Amerika geboren.

John, Amerika'da doğdu.

John is een goede student.

John iyi bir öğrenci.

John erfde een groot fortuin.

John büyük bir serveti miras olarak aldı.

Jij, John, kent veel landen.

Sen John, birçok ülke biliyorsun.

- Ik heb John gezien in de bibliotheek.
- Ik zag John in de bibliotheek.

Kütüphanede John'u gördüm.

- John maakte misbruik van de zwakheid van Bill.
- John profiteerde van Bills zwakke plek.

John Bill'in zayıflığından istifade etti.

Het is de appel van John.

O John'un elması.

We hebben John als aanvoerder gekozen.

John'u kaptan olması için seçtik.

Ik zou graag met John spreken.

John'la konuşmak istiyorum.

Ik zat tussen Tom en John.

Tom ve John arasında oturdum.

Ze hebben hun zoon John genoemd.

Onlar oğullarına John adını verdiler.

Wij beschouwen John als onze leider.

Biz John'ı liderimiz olarak görüyoruz.

Tom is de tweelingsbroer van John.

Tom, John'un ikizidir.

John is in de VS geboren.

John ABD'de doğdu.

Tom draagt de schoenen van John.

Tom John'un ayakkabılarını giyiyor.

Tom dacht dat Mary John kende.

Tom Mary'nin John'u tanıdığını düşündü.

John was gisteren niet op school.

John dün okulda yoktu.

John kan niet goed Frans spreken.

John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.

John maakte de hele tijd fouten.

John sürekli hatalar yapıyordu.

Ik ken John al sinds 1976.

- Ben 1976 yılından beri John'u tanırım.
- 1976'dan beri John'u tanıyorum.

John en ik zijn oude vrienden.

John ve ben eski arkadaşız.

John en Mary hielden van elkaar.

John ve Mary birbirini seviyordu.

Veel plezier op het feestje, John.

Partide keyfinize bakın, John.

Ik bestelde sushi en John tempura.

Ben suşi sipariş ettim ve John tempura.

Tom en John waren als broers.

Tom ve John kardeş gibiydi.

Tom is kaal, maar John niet.

Tom keldir, ama John değil.

- Ik zette mij tussen Tom en John.
- Ik ben tussen Tom en John gaan zitten.

Tom'la John'un arasına oturdum.

- Mary en John kunnen allebei niet zwemmen.
- Mary en John kunnen geen van beiden zwemmen.

- Mary ve john her ikisi de yüzemez.
- Hem Mary hem de John yüzemezler.

John zei: "Dat is een mooie melodie."

John, o güzel bir melodi dedi.

Ze wist dat John van haar hield.

- O, John'un onu sevdiğini biliyordu.
- John'un kendisini sevdiğini biliyordu.

Hij heeft een zoon die John heet.

Onun, adı John olan bir oğlu var.

John haalde een sleutel uit zijn zak.

John cebinden bir anahtar aldı.

John is twee jaar ouder dan ik.

John benden iki yıl daha yaşlıdır.

Hallo John, hoe gaat het met je?

Merhaba John, nasıl gidiyor?

John zou op elk moment moeten aankomen.

John her an gelebilir.

Mary en John kunnen allebei niet zwemmen.

Mary ve John'un ikisi de yüzemez.

John is in de Verenigde Staten geboren.

John, Birleşik Devletler'de doğdu.

De naam van hun zoon is John.

Onların erkek çocuğunun adı John.