Translation of "Men" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Men" in a sentence and their turkish translations:

- Men is je vergeten.
- Men is u vergeten.

Sen unutuldun.

Over geld spreekt men niet, men heeft het.

İnsan sahip olmadığı para hakkında konuşmaz.

Wat leert men?

Ne öğreniyorlar?

Merkt men het?

Belli oluyor mu?

Men moet niet dwingen te leren. Leren moet men aanmoedigen.

Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.

Men moet geen beloftes doen die men niet kan nakomen.

Bir insan tutamayacağı sözler vermemeli.

Wanneer men om geld vraagt, moet men bepaalde voorwaarden accepteren.

Biz borç para aldığımızda , şartları kabul etmeliyiz .

Als men deze moderne machine gebruikt, zal men werkkracht besparen.

Eğer bu modern donanımı kullanırsanız bir sürü iş gücü tasarruf edecektir.

Men raakt nooit uitgeleerd.

Yaşa ve öğren.

Pessimisten kust men niet.

Kimse bir kötümserle öpüşmek istemiyor.

Al doende leert men.

İnsan yaparak öğrenir.

Men zal u wassen.

Yıkanacaksın.

Men kan het herbouwen.

Bu yeniden inşa edilebilir.

Hoe schrijft men dat?

- Bu nasıl yazılıyor?
- O nasıl yazılır?

Waarom zou men met een vrouw trouwen als men van mannen houdt?

Erkekleri seviyorsan neden bir kadınla evleneceksin?

Men kan niet alles weten.

Kimse her şeyi bilemez.

Men kan hier niet ademen.

Burada nefes almak mümkün değil.

Doe wat men je zegt.

Sana söyleneni yap.

Men moet zijn moeder liefhebben.

Bir insan kendi annesini sevmelidir.

Kan men leven zonder liefde?

Aşksız yaşanır mı?

Fietsen kan men nooit verleren.

Bir insan bisiklete binmeyi asla unutamaz.

In Spanje spreekt men Spaans.

İspanya'da İspanyolca konuşulur.

Men onderscheidt verschillende soorten vissen.

İnsanlar balıkları farklı türlere ayırırlar.

Roomboter maakt men van melk.

- Tereyağı sütten yapılır.
- Tereyağı sütten olur.

Men moet zijn handen wassen.

İnsan ellerini yıkamalı.

Men moet zijn plichten vervullen.

İnsan görevlerini yapmalıdır.

In Australië spreekt men Engels.

Avustralya'da biri İngilizce konuşur.

In China leert men ook Engels.

İngilizce de Çin'de öğreniliyor.

's Nachts kan men sterren zien.

Yıldız geceleyin görülebilir.

Leer mij hoe men dat doet.

Onun nasıl yapılacağını bana öğret.

Weet je hoe men Mahjong speelt?

- Mahjong oynamayı biliyor musun?
- Mahjong nasıl oynanır biliyor musun?

Men kan niet leven zonder water.

Susuz yaşayamazsın.

Men zegt dat liefde blind is.

- Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
- Aşkın gözü kördür derler.

Men kan altijd wel tijd vinden.

İnsan her zaman vakit bulabilir.

Hoe spreekt men dit woord uit?

Bu kelimeyi nasıl telaffuz edersin?

Men heeft nooit gedaan met leren.

Yaşa ve öğren.

Men liet me een eeuwigheid wachten.

Çok uzun süre bekletildim.

Men kan deze machine niet vertrouwen.

Bu makineye güvenemiyorum.

Welke taal spreekt men in Egypte?

- Mısır'da hangi dili konuşurlar?
- Mısır'da hangi dil konuşulur?

Men zal u of mij kiezen.

Siz ya da ben seçileceğim.

Zo’n man kan men niet vertrouwen.

Böyle bir adama güvenilmez.

Met de jaren wordt men vergeetachtig.

Biri yaşla unutkan olur.

- Het verleden kan men slechts kennen, niet veranderen. De toekomst kan men slechts veranderen, niet kennen.
- Het verleden kan men kennen, maar niet veranderen. De toekomst kan men veranderen, maar niet kennen.

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.

Het verleden kan men slechts kennen, niet veranderen. De toekomst kan men slechts veranderen, niet kennen.

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.

- Taal en cultuur kan men niet scheiden.
- Men kan taal en cultuur niet van elkaar scheiden.

- Dili kültürden ayıramazsınız.
- Dil kültürden ayrılmaz.

Aan zijn vrienden kent men de man.

Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

In nood leert men zijn vrienden kennen.

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

Aan de vruchten kent men de boom.

Bir ağaç meyvesinden tanınır.

Men kan van hieruit de Fuji zien.

Fuji Dağ'ı buradan görülebilir.

Men zegt dat hij ernstig ziek is.

Onlar onun ciddi olarak hasta olduğunu söylüyorlar.

- Men heeft me achtergelaten.
- Ik werd achtergelaten.

Ben geride bırakıldım.

Men moet aandachtig zijn tijdens het autorijden.

Araba sürerken dikkatli olmak gerek.

Liefde is geven wat men niet heeft.

Aşk, insanın sahip olmadığını vermektir.

Welke taal spreekt men in jullie land?

Ülkenizde hangi dili konuşuyorsunuz?

Van boven kon men de rivier zien.

Yukarıdan nehir görülebiliyordu.

Waarom vertelde men ons de waarheid niet?

Neden bize gerçek söylenmedi?

Men kan vanaf hier de oceaan horen.

Okyanusu buradan duyabiliriz.

Koala's kan men alleen in Australië zien.

Koalalar sadece Avustralya'da görülebilir.

In Canada spreekt men Engels en Frans.

Onlar Kanada'da İngilizce ve Fransızca konuşurlar.

Hoe bereidt men deze vis in Frankrijk?

Fransa'da bu balığı nasıl hazırlıyorlar?

Van liefde alleen kan men niet leven.

Sevgi ile tek başına yaşayamazsın.

Zij is wat men een genie noemt.

Tam bir dahi.

Men kan heel gemakkelijk het verschil zien.

İnsanlar onlar arasındaki farkı kolaylıkla söyleyebilirler.

Door Tatoeba te gebruiken leert men talen.

Bir insan Tatoeba'yı kullanarak dil öğrenir.

Men zegt dat hij een genie is.

Onun bir deha olduğu söyleniyor.

- Men moet het ijzer smeden als het heet is.
- Men moet het ijzer smeden wanneer het heet is.

Demir tavında dövülür.

Wil men leds met een hoger rendement ontwikkelen,

yüksek verimli LED ışıklar,

Men dacht dat hun activiteiten bij zonsondergang stopten.

Güneşin batmasıyla faaliyetlerine son verdikleri sanılırdı.

Men keek tegen hem op als hun leider.

Onların lideri olarak hayranlık duyuluyordu.

Een boek kan men vergelijken met een vriend.

Bir kitap bir arkadaşla kıyaslanabilir.

- Zij kunnen vissen.
- Ze weten hoe men vist.

Onlar balık tutmayı biliyorlar.

- Hoe spel je dat?
- Hoe schrijft men dat?

Onu nasıl hecelersiniz?

Men heeft mijn fiets gestolen in het museum.

Müzede bisikletim çalındı.

Men kan een taal niet leren zonder tongcontact.

Dil dile değmeden, dil öğrenilmez.

Als het getij verloopt, verzet men de bakens.

- İnsan yeni şartlara ayak uydurmalıdır.
- Şartlar değişirse, ona göre önlemler alınmalıdır.

Men moet het bloempje plukken, terwijl het bloeit.

Yağmur yağarken küpü doldurmak gerek.

Wanneer men klein is, lijkt alles zo groot ...

Biz küçükken, her şey çok büyük görünüyordu.

Men kan deze zin op twee manieren interpreteren.

Bu cümle iki şekilde yorumlanabilir.

Men zegt dat zij verliefd is op hem.

Onun onu sevdiği söylenilmektedir.

Men heeft de bomen langs de weg omgehakt.

Yol kenarındaki ağaçlar kesilmişti.

Melk moet men bewaren bij relatief lage temperatuur.

Süt nispeten düşük ısıda tutulmalıdır.

Men kan niet op twee plaatsen tegelijk zijn.

Bir kerede iki yerde olamazsın.

Men zegt dat de Fransen van kunst houden.

Fransızların sanatı sevdikleri söylenir.

Men zegt dat ze een beroemde actrice is.

Onun çok iyi bilinen bir aktris olduğu söylenilmektedir.