Translation of "Eraan" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Eraan" in a sentence and their turkish translations:

Tom komt eraan.

Tom geliyor.

Zombies komen eraan!

Zombiler geliyor!

Hulp komt eraan.

Yardım yolda.

Ik kom eraan!

Geliyorum!

Iemand kwam eraan!

Biri geliyordu!

Kerstmis komt eraan.

Noel geliyor.

Ik kom eraan, Dana.

Geliyorum, Dana!

De trein komt eraan!

Tren geliyor!

Kom, we beginnen eraan.

Başlayalım.

Ik ben eraan gewend.

Buna alışkınım.

Kerst komt eraan, nietwaar?

Noel yakında, doğru mu?

Kijk! Ze komt eraan!

Bak! O geliyor!

- Vergeet niet.
- Denk eraan.

- Hatırla.
- Hatırlayın.

Ik hang de larven eraan.

Larvayı üzerine koyacağım.

Daarna zitten we eraan vast.

Bu gittikten sonra mecbur kalacağız.

Maar we zitten eraan vast.

Ama artık başladık.

Wat wil je eraan doen?

O konuda ne yapmak istiyorsun?

Wat is eraan te doen?

- Ne yapılabilir?
- Ne yapılabilir ki?

- Ik kom.
- Ik kom eraan.

- Geliyorum.
- Ben geliyorum.

- Kerstmis nadert.
- Kerstmis komt eraan.

Noel yaklaşıyor.

Veel mensen zijn eraan onderdoor gegaan.

Birçok kişiyi yendiğini bilirim.

Roger, komt eraan. Dankjewel. Bear uit.

Anlaşıldı. Hemen hallediyoruz. Teşekkürler. Tamam.

Hoe sterker de gedachte eraan wordt.

üzerinizde daha çok etki yapacaktır.

Maar mensen gewennen eraan, en dan --

fakat insanlar buna alışıyor ve sonra

De koning en koningin komen eraan.

Kral ve kraliçe geliyor.

Bedankt dat je me eraan herinnert.

- Bana hatırlattığın için teşekkürler.
- Teşekkür ederim bana hatırlattığın için.

Hij denkt eraan zeeman te worden.

Denizci olmayı düşünüyor.

- Ik kom eraan.
- Ik ben onderweg.

Ben yoldayım.

De helikopter komt eraan, ik hoor hem.

Helikopter geliyor, duyabiliyorum.

Dat drastische en dramatische verandering eraan komt.

Sert ve dramatik bir değişimle karşı karşıyayız biliyoruz.

Het einde van de wereld komt eraan.

Dünyanın sonu geliyor.

- De zomer komt eraan.
- Het wordt zomer.

Yaz geliyor.

- De bus komt eraan.
- De bus komt.

Otobüs geliyor.

Zij is eraan gewend alleen te leven.

- Tek başına yaşıyordu.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.

- Het is bijna kerst.
- Kerstmis komt eraan.

Noel yakında.

Me eraan herinnerd dat ik niet alleen ben.

yalnız olmadığımı hatırlatıyor.

De baas denkt eraan, een werknemer te ontslaan.

Patron bir çalışanını kovmayı düşünüyor.

Er was niets dat Tom eraan kon doen.

Tom'un o konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Ik denk eraan om van major te veranderen.

Binbaşıyı değiştirmeyi düşünüyorum.

Alsjeblieft denk eraan dat je deze brief post.

Lütfen bu mektubu postalamayı unutma.

- Ja, ik kom dadelijk.
- Ja, ik kom eraan.

Evet, şimdi geliyorum.

We zijn eraan gewend niet thuis te zijn.

Biz evde olmaya alışkın değiliz.

Tom denkt eraan naar New York te gaan.

Tom New York'a gitmeyi düşünüyor.

- Ik kom.
- Ik kom al.
- Ik kom eraan.

Geldim.

- Het is bijna lente.
- De lente komt eraan.

Yakında ilkbahar olacak.

Ik ben eraan gewend om een vrachtwagen te besturen.

Ben bir kamyon sürmeye alışkınım.

Ik moet eraan denken morgen dat boek te kopen.

Yarın o kitabı almayı unutmamalıyım.

Ik moet wat boodschappen doen, want Kerstmis komt eraan.

Yakında Noel geldiği için biraz alışveriş yapmalıyım.

Je moet eraan werken om je huwelijk te redden.

- Evliliğini kurtarmak adına çaba sarf etmen gerek.
- Evliliğini kurtarmak için uğraşmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmalısın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmak zorundasın.
- Evliliğini kurtarmak için çalışman gerekiyor.

We kunnen nu niet meer terug. We zitten eraan vast.

Şu anda geri dönüşü olmayan noktadayız. Kararlıyız!

Als we iedereen erbij betrekken, als iedereen zich eraan verbindt,

Eğer herkesi dahil edersek, herkes gönül verirse

Herinnert ons eraan dat we er allemaal bij betrokken zijn --

hepimizin bir bütün olduğunu hatırlatıyor--

Alleen al de gedachte eraan maakt je toch ziek, niet?

Bunu düşünmek bile sizi hasta ediyor, değil mi?

Dit herinnert je eraan hoe gevaarlijk de woestijn kan zijn...

Bu, akıllıca kararlar vermezseniz çöl sıcağının

Ze zeggen allemaal: “De dood komt eraan, het is zeker.

Bütün bunlar “Ölüm geliyor, kesin.

- Ik zal het proberen te onthouden.
- Ik zal eraan denken.

Onu hatırlamaya çalışacağım.

We zouden enkele basisregels moeten vaststellen voor we eraan beginnen.

Başlamadan önce birkaç temel kural koymalıyız.

De epidemie breidde uit tot meer dan 11.000 mensen eraan stierven.

salgın kontrolden çıkarak 11 binden fazla kişiyi öldürdü.

En eraan werken dit cruciale deel van de oceaan te begrijpen.

okyanusun bu çok önemli kısmını anlamamız gerekiyor.

Denk eraan je paraplu mee te nemen, voor het geval het regent.

- Yağmur olasılığına karşı şemsiyeni almayı unutma.
- Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni almayı unutma.

Ik denk eraan om naar Duitsland te gaan om geneeskunde te studeren.

Ben tıp öğrenimi için Almanya'ya gitmeyi düşünüyorum.

Ik kan niet ophouden eraan te denken wat ze mij aangedaan hebben.

Onların bana yaptıklarını düşünmeden edemiyorum.

- De winter is in aantocht.
- De winter komt.
- De winter komt eraan.

Kış geliyor.

- Laten we beginnen.
- Kom, we beginnen eraan.
- Laten we van start gaan.

Başlayalım.

- Kom, we beginnen eraan.
- Wegwezen!
- Kom op!
- Ga!
- Vooruit!
- Nu!
- Go!
- Voorwaarts!

Hadi!

Het herinnert me eraan dat dit proces me geleerd heeft risico's te nemen.

Bu sürecin bana risk almayı öğrettiğini hatırlatıyor.

Ik wil je eraan herinneren dat je om half drie een afspraak hebt.

2.30'da randevun olduğunu sana hatırlatmak istiyorum.

- We komen.
- We komen eraan!
- We komen er zo aan.
- We zijn er zo.

Biz geliyoruz.

Een beet van een ratelslang herinnert je eraan... ...hoe gevaarlijk een missie als deze is.

Çıngıraklı yılan ısırığı böyle bir görevin ne kadar tehlikeli olabileceğini hatırlatan bir gösterge.

Een beet van 'n ratelslang herinnert je eraan... ...hoe gevaarlijk een missie als deze is.

Çıngıraklı yılan ısırığı böyle bir görevin ne kadar tehlikeli olabileceğini hatırlatan bir gösterge.

- Wat levert het mij op?
- Wat heb ik eraan?
- Wat zit er voor mij in?

Onun içinde benim için ne var?

Dat je bereid bent los te laten; denk eraan, ik weet niet wat het is,

vazgeçmeye hazır olduğunuz bir şey, ne olabilir bilemem.