Translation of "Duur" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Duur" in a sentence and their turkish translations:

- Ze zijn duur.
- Zij zijn duur.

Onlar pahalı.

- Gerechtigheid is duur.
- Justitie is duur.

Adalet pahalıdır.

- Ze zijn duur.
- Die zijn duur.

Onlar pahalı.

- Hondevoer is duur.
- Hondenvoer is duur.

Köpek maması pahalıdır.

Wat duur!

Ne kadar pahalı!

Te duur!

Çok pahalı!

- Dat is niet duur.
- Dit is niet duur.

Bu pahalı değil.

- Dat is te duur!
- Dat is zeer duur!

O çok pahalı!

- Dat is te duur!
- Dat is te duur.

Bu çok pahalı!

Chrysanten zijn duur.

Krizantemler pahalı.

Auto's zijn duur.

Arabalar pahalı.

Gerechtigheid is duur.

Adalet pahalıdır.

Vis is duur.

Balık pahalıdır.

Vlees is duur.

Et pahalı.

Bruiloften zijn duur.

Düğünler pahalıdır.

Restaurants zijn duur.

Restoranlar pahalıdırlar.

- Het kan duur zijn.
- Het zou duur kunnen zijn.

Pahalı olabilir.

Het is niet duur.

- O pahalı değildir.
- O, pahalı değil.

Een piano is duur.

Bir piyano pahalıdır.

Dat is te duur.

- O çok pahalı.
- O çok fazla pahalı.

Het is erg duur.

O çok pahalı.

Dat is te duur!

Çok pahalı!

Het was niet duur.

O pahalı değildi.

Houten stoelen zijn duur.

Ahşap sandalyeler pahalıdır.

Het vlees is duur.

Et pahalı.

Het kan duur zijn.

Pahalı olabilir.

De piano is duur.

Piyano pahalıdır.

Dat is zeer duur!

O çok pahalı!

Zijn de treinkaartjes duur?

Tren biletleri pahalı mı?

Deze tafel is duur.

Bu masa pahalı.

Frambozen zijn heel duur.

Ahududu çok pahalıdır.

Dit woordenboek is duur.

Bu sözlük pahalıdır.

Dit horloge is duur.

Bu saat pahalı.

Deze boeken waren duur.

Bu kitaplar pahalıydı.

Wauw! Piano's zijn duur.

Vay be! Piyanolar pahalı.

Goede schoenen zijn duur.

İyi ayakkabılar pahalıdır.

- Dat is te duur!
- Het is te duur.
- Het kost te veel.

- O çok pahalı.
- Çok pahalı!

Omdat medicijnen te duur waren.

karşı çıkmak için hasta savunucularıyla çalıştı.

En dat is erg duur.

ve o da çok pahalı.

De blauwe auto is duur.

Mavi araba pahalı.

Dat restaurant is te duur.

Bu restoran çok pahalı.

Die auto is erg duur.

O araba gerçekten pahalı.

Deze auto is heel duur.

Bu araba çok pahalı.

Dit jacht is erg duur.

Bu yat çok pahalıdır.

In Japan wonen is duur.

Japonya'da yaşamak pahalı.

Tom droeg een duur pak.

- Tom pahalı bir takım elbise giyiyordu.
- Tom'un üstünde pahalı bir takım elbise vardı.

Waarom is dit ding duur?

Bu şey neden pahalıdır?

Dat ziet er duur uit.

O pahalı görünüyor.

Waarom zijn schoolboeken zo duur?

Okul kitapları neden bu kadar pahalı?

Het boek is te duur.

Kitap çok pahalı.

Dat restaurant is niet duur.

Bu restoran pahalı değil.

De stropdas is te duur.

Kravat aşırı pahalı.

Deze antirimpelcrème is erg duur.

Bu yaşlanma karşıtı krem çok pahalı.

Want dit gewone schoonmaakwerk is duur.

Çünkü bu temizleme işlemi pahalıya patlıyor.

Wat ze kocht was heel duur.

Aldığı çok pahalıydı.

Waarom kocht je zo'n duur woordenboek?

Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?

Waarom kocht je dat duur woordenboek?

Neden bu pahalı sözlüğü aldın?

Deze mobiele telefoon is heel duur.

Bu cep telefonu hakikaten pahalı.

Het is niet zo gek duur.

Pek pahalı değil.

Aardbeien zijn in de winter duur.

Çilekler kışın pahalıdır.

Die donskussen ziet er duur uit.

O kuş tüyü yastık pahalı görünüyor.

Waarom is de benzine zo duur?

- Neden gaz fiyatları bu kadar yüksek?
- Benzin fiyatları neden çok yüksek?

Het NAVO-lidmaatschap is erg duur.

- NATO üyeliği çok masraflıdır.
- NATO üyeliğinin bedeli çok ağırdır.

Mijn gitaar was niet heel duur.

Gitarıma çok para vermedim.

De pret was niet van lange duur.

Eğlence uzun sürmedi.

Het eten van de hond is duur.

Köpeğin maması çok pahalı.

Duur eten kan gebrek aan slaap niet compenseren.

Pahalı yemekler uyku eksikliğini telafi edemez.

Het eten in dit restaurant is erg duur.

Bu restorandaki yemek çok pahalı.

Het probleem is dat het te duur is.

Sorun bunun çok fazlaya mal olması.

Tom heeft een duur kerstcadeau voor zichzelf gekocht.

Tom kendisi için pahalı bir Noel hediyesi aldı.

De beste dingen in het leven zijn duur.

Hayatta en iyi şeyler pahalıdır.

De kaas is niet goedkoop, hij is duur.

Peynir ucuz değil; pahalı

- Elk polshorloge is goed, als het maar niet duur is.
- Ieder horloge is goed zolang het niet te duur is.

Herhangi bir kol saati çok pahalı değilse iyidir.

Het was niet zo duur als ik had verwacht.

Beklediğim kadar pahalı değildi.

Het is een goed restaurant, maar wel behoorlijk duur.

İyi bir restoran ama oldukça pahalı.

Een piano is duur, maar een auto is duurder.

Piyano pahalıdır, ama araba daha pahalıdır.

- Die gitaar is zo duur dat ik hem niet kan kopen.
- Die gitaar is zo duur dat ik ze niet kan kopen.

O gitar o kadar pahalı ki onu satın alamam.

Het restaurant waar we naartoe gingen was niet te duur.

Gittiğimiz restoran çok pahalı değildi.

Dat is zowel gevaarlijk om te maken als duur in onderhoud.

ki hem yerleştirmesi zor, hem de koruması pahalı.

Ik wist niet dat het levensonderhoud zo duur was in Australië.

Avustralya'da yaşam maliyetinin bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum.