Examples of using "Duidelijk" in a sentence and their turkish translations:
Açıkça!
- Yapma ya.
- Hadi canım.
- Açıkça konuşun.
- Açık konuş.
Anlıyorum.
Bunun sahte olduğu çok belli.
Anlaşıldı mı?
Bu açık.
Temiz mi?
Mesaj net.
- Yavaş yavaş ve net bir şekilde konuşun.
- Yavaş ve tane tane konuş.
Tehlikeler açık.
Benim açıklamam açık mıdır?
İmalar açıktır.
İma açıktı.
Bu açıkça sahte.
Tom gözle görülür şekilde sinirlenmişti.
Benim talimatlarım açıktı.
Çok zekiydin.
Çok açık.
Bu açıkça kaçınılmaz.
Sami açıkça görülüyor ki geydi.
Tom açıkça idmansız.
Mümkün olduğunca açık konuşun lütfen.
Onun açıklaması anlaşılır değil.
O evlenme niyetini açıkça ortaya koydu.
Tom belli ki bir acemi.
- Bir şey açıklamama izin ver.
- Bir şey açıklayayım.
Bu apaçık bir hata.
- Açıkçası yanılıyorsun.
- Belli ki yanılıyorsun.
Belli ki bir hata vardı.
O belli ki bir kaza değildi.
Bu açıkça en iyisi.
Sen açıkça olgunlaştın.
Bunun bir yalan olduğu açık.
Fikrini açıkça ifade et.
Onun yapmayı düşündüğü şey açıktı.
Bu açık bir çelişkiydi.
ne kadar derinden izole edildiğimi ve hep öyle olduğumu
Yani şunu çok açıkça söyleyeyim,
Ancak bir de bariz cevap var:
Biyolüminansı çok net görebilirler.
Yani, her zaman yaptıklarımızı
Elinizden geldiği kadar kendinizi açık biçimde ifade edin.
Her şey hazır.
Belli ki çok mutlu değilsin.
Var olduğuna dair çok açık kanıtlarımız var.
Yüksek sesle konuş ki herkes seni duyabilsin.
Ancak Covid-19 bunu tersine çeviriyor.
Onların yalan söylediği belliydi.
Ancak ülke şekillerinin artık bozulmuş olduğunu görebilirsiniz.
Bu açıkça Tom'un sorumluluğu.
Ne olmak zorunda olduğu belli.
Onun yalan söylediği açık.
Peki.
Açıkçası , o, o tür bir insan değil.
Bu kelime açıkça Cermen kökenlidir.
Bir konuda açık olmak istiyorum.
o okul sistemi içinde gerçekleri öğrenmenin ne anlamı var ki?
Açıkçası yolun başındayız,
Onlar arasında belirgin bir fark var.
- Cevabı bildiği kesindir.
- Cevabı bildiği belli.
Tom görünüşe göre aynı fikirde değil.
Onun kabul edip etmeyeceği açık değil.
Bakın, bu halat soğuk zincir güzergâhının bir parçası olmalı.
Hem de böyle bir günde güneş de olmaz.
Ancak paniklediği belli olan parsın başka düşünceleri var.
Kopmuş kolunu, ağzında görebiliyordum.
Bu dönem notların ortalamanın oldukça altında.
Ne yapılması gerektiği açık.
İki sürüm arasındaki fark açık değil.
Onun büyük bir artist olduğu açık.
Bunun bir yalan olduğu çok açık!
Yeterince açık olmadığımı düşünüyorum.
Yıldızlar, bu bölgede açık bir şekilde görülebilir.
Zamanı hızlandırınca ölümcül sırları ortaya çıkıyor.
Sürücünün yeterince dikkatli olmadığı belliydi.
Onun ne zaman ve nerede doğduğu belli değildir.
Kazanın nedeni henüz belli değil.
Açıkça, isteyerek yaptın.
Onun büyük bir hata yaptığı açık.
Onların yapıp yapmadığı açık değildi.
Benimle konuşmak istemediği açık.
Kazazedelerin tahminleri çılgınca değişir, ancak açıktır her iki taraf da felaket kayıplarına uğradı.
Seni yüksek sesle ve net duyabiliyorum.
Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.
O çok bariz olduğu için onu nasıl kanıtlayacağımı bilmiyorum.
Kesinlikle.
- Söylemeye gerek yok, o haklıdır.
- Elbette, o haklıdır.