Translation of "Doos" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Doos" in a sentence and their turkish translations:

- Haal die doos weg!
- Neem die doos hier vandaan!

O kutuyu götür!

- We hebben een EHBO-doos.
- Wij hebben een EHBO-doos.

Bir ilk yardım çantamız var.

Kijk in de doos.

- Kutunun içine bakın.
- Kutuya bak.

Tom opende de doos.

Tom kutuyu açtı.

Ik opende de doos.

Kutuyu açtım.

Deze doos bevat appels.

Bu kutuda elmalar var.

- Ik heb de lege doos gevonden.
- Ik heb de doos leeg gevonden.

- Boş kutuyu buldum.
- Kutuyu boş buldum.

Hoe maak je een doos?

- Bir kutuyu nasıl yaparsınız?
- Bir kutu nasıl yapılır?

De doos is bijna leeg.

Kutu neredeyse boş.

Waar is mijn doos bonbons?

Çikolata kutum nerede?

Hij keek in de doos.

O kutuya baktı.

Ik keek in de doos.

Ben kutuya baktım.

Mag ik deze doos openen?

Bu kutuyu açabilir miyim?

Wie heeft die doos gemaakt?

Bu kutuyu kim yaptı?

Ik heb die doos geopend.

O kutuyu açtım.

Heb je de blauwe doos?

- Mavi kutu sende mi?
- Mavi kutuyu aldın mı?

Voor wie is deze doos?

- Bu kutu kimin için?
- Bu kutu kime?

- Tom stopte alles in een doos.
- Tom heeft alles in een doos gestopt.

- Tom her şeyi bir kutunun içerisine koydu.
- Tom her şeyi bir kutuya koydu.

De doos is van hout gemaakt.

Kutu tahtadan yapılmıştır.

Wat zit er in de doos?

Kutuda ne var?

De doos was open en leeg.

Kutu açık va boştu.

Wat zit er in deze doos?

Bu kutudaki ne?

Ik heb een EHBO-doos nodig.

Bir ilk yardım kitine ihtiyacım var.

De doos zat vol met aardbeien.

Kutu çilek doluydu.

Ik heb de doos leeg gevonden.

Kutuyu boş buldum.

We proberen de doos te sluiten.

Kutuyu kapatmaya çalışıyoruz.

Deze doos is gevuld met appels.

Bu kutu elmalarla doludur.

Is die doos van je vader?

O kutu babanın mı?

Ik heb een grotere doos nodig.

Daha büyük bir kutuya ihtiyacım var.

Ik heb een kleinere doos nodig.

Daha küçük bir kutuya ihtiyacım var.

Ik heb de lege doos gevonden.

Boş kutuyu buldum.

- Weet jij waar deze doos van gemaakt is?
- Weet u waar deze doos van gemaakt is?
- Weten jullie waar deze doos van gemaakt is?

- Bu kutunun neyden yapıldığını biliyor musun?
- Bu kutunun neyden yapıldığını biliyor musunuz?

- Er zit een EHBO-doos in mijn auto.
- Ik heb een EHBO-doos in mijn auto.

Arabamda ilk yardım setim var.

Er zitten zes appels in de doos.

Kutuda altı elma var.

Die doos daar is groter dan deze.

Şu kutu bundan daha büyüktür.

Alle eieren in de doos waren gebroken.

Kutudaki bütün yumurtalar kırıldı.

Ik kan dingen in een doos steken.

Eşyaları bir kutuya koyabilirim.

Die doos daar is beter dan deze.

O kutu bundan daha iyidir.

Er zaten veel boeken in die doos.

O kutunun içinde birçok kitap vardı.

Er zit een spin in de doos.

Kutuda bir örümcek var.

Tom plaatste de doos op de tafel.

Tom kutuyu masaya koydu.

Hij nam de zware doos van de plank.

O, raftan ağır kutuyu indirdi.

Je hebt net de doos van Pandora geopend.

Az önce birçok soruna neden oldun.

Ik heb de doos opgemaakt. Ze was leeg.

Ben kutuyu açtım. Boştu.

Hij had een grote doos in zijn armen.

Onun kollarında büyük bir kutu vardı.

De doos was leeg toen ik hem openmaakte.

Kutuyu açtığımda kutu boştu.

Vergeet de EHBO-doos niet mee te nemen.

- İlk yardım setini almayı unutma.
- İlk yardım setini götürmeyi unutma.

Deze doos is leeg. Er zit niets in.

Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok.

Deze doos is niet zo groot als die.

Bu kutu diğeri kadar iyi değil.

Ik heb een EHBO-doos in mijn auto.

- Arabamda bir ilk yardım kitim var.
- Arabamda bir ilk yardım çantam var.

- Breng me de EHBO-doos.
- Breng me de verbanddoos.

Bana ilk yardım kiti getirin.

De hond zat in een doos onder de tafel.

Köpek, masanın altındaki bir kutunun içindeydi.

Ik weet niet wat er in deze doos zit.

Bu kutuda ne olduğunu bilmiyorum.

Ik weet niet wat er in de doos zit.

Kutunun içeriğini bilmiyorum.

Ik ben benieuwd wat ik in de doos zal vinden.

Kutuda ne bulacağımı merak ediyorum.

Deze doos is twee keer zo groot als die daar.

Bu kutu diğerinin iki katı kadar büyük.

- Die doos is te klein om al deze dingen te houden.
- Die doos is te klein om al deze dingen in te doen.

O kutu bütün bu şeylerin sığması için çok küçük.

Technologie heeft nieuwe vensters geopend in de zwarte doos van onze geest.

Teknoloji, birer kara kutu olan zihinlerimize yeni pencereler açtı.

Deze doos is zo groot dat hij niet in mijn tas past.

Bu kutu çantama sığmayacak kadar büyük.

Die doos is te klein om al deze dingen in te doen.

O kutu bunun hepsini koymak için çok küçük.

Deze doos is te zwaar voor mij om alleen op te tillen.

Bu kutu tek başıma kaldırabilmem için çok ağır.

Geef me alsjeblieft de lijm en de schaar die in die doos zitten.

O kutudaki tutkal ve makası bana uzat lütfen.

Op zolder ligt de oude EHBO-doos van mijn opa uit de Tweede Wereldoorlog.

Dedemin II.Dünya savaşından kalan eski ilk yardım çantası tavan arasında.

- Tom had een kleine doos in zijn hand.
- Tom had een doosje in zijn hand.

Tom'un elinde küçük bir kutu vardı.