Examples of using "يوفر" in a sentence and their turkish translations:
Gelecek herkese umut ve fırsat sunuyor.
aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.
aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.
Gece gelince sıcaktan kurtulmak mümkün...
Güneşin batmasıyla yoğun sıcaktan bir nefes alıyorlar.
Bu bilgisayar bir sürü zaman kazandırır.
Bu bize bir çok yaşama alanı ve laboratuvar sahası veriyor
Ancak dünyada her ay 10 milyon yeni iş ortaya çıkmıyor.
Toplaşarak, dondurucu soğuklardan sağ çıkacak ısıyı koruyabiliyorlar.
Gelgitler güçlenmeye başlamış. Tümsek başlı papağan balığının üremesi için mükemmel şartlar oluşmuş.