Translation of "يوفر" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "يوفر" in a sentence and their turkish translations:

يوفر المستقبل الأمل والفرصة للجميع.

Gelecek herkese umut ve fırsat sunuyor.

‫ولكنه أيضاً يوفر لك ما تتبعه‬

aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

‫ولكنه أيضاً يوفر لك ما تتبعه.‬

aynı zamanda takip edilecek bir şey de sunuyor.

‫قد يوفر الليل راحة من الحرارة،‬

Gece gelince sıcaktan kurtulmak mümkün...

‫يوفر غروب الشمس راحة من حرارة النهار.‬

Güneşin batmasıyla yoğun sıcaktan bir nefes alıyorlar.

الحاسب الآلي يوفر قدراً كبيراً من الوقت.

Bu bilgisayar bir sürü zaman kazandırır.

إنه يوفر مساحة عيش كبيرة ومساحة مختبر كبيرة،

Bu bize bir çok yaşama alanı ve laboratuvar sahası veriyor

وعالمنا لا يوفر 10 ملايين وظيفةً جديدةً كل شهر.

Ancak dünyada her ay 10 milyon yeni iş ortaya çıkmıyor.

‫تكاتفها معًا يوفر لها حرارة كافية‬ ‫للنجاة في درجات الحرارة الباردة.‬

Toplaşarak, dondurucu soğuklardan sağ çıkacak ısıyı koruyabiliyorlar.

‫تزداد الأمواج قوة...‬ ‫ما يوفر الظروف المثالية‬ ‫لتكاثر الأسماك الببغائية كبيرة الرأس.‬

Gelgitler güçlenmeye başlamış. Tümsek başlı papağan balığının üremesi için mükemmel şartlar oluşmuş.