Translation of "معها" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "معها" in a sentence and their turkish translations:

- تحدثت معها خلال ساعة.
- تحدثت معها لساعة.

Bir saat onunla konuştum.

إني أتمشى معها.

Onunla yürüyorum.

تحدثت معها لساعة.

Ben bir saat onunla konuştum.

أنا تحدثت معها.

Onunla konuşmak zorundayım.

جلست معها لساعات، وساعدتها،

onunla saatlerce oturdum ve kıza yardım ettim,

‫انظر.‬ ‫كن حذراً معها.‬

Baksanıza. Biraz dikkatli olmalıyız.

‫وإلا ستسقط،‬ ‫وستتهاوى معها.‬

Çünkü dal aşağı düşer ve siz de yuvarlanırsınız.

تواصلوا معه أو معها

onunla iletişime geçin

وكان عليّ التعامل معها،

ve onlarla baş etmek zorunda kaldım,

أحب أن أكون معها.

Onunla olmayı seviyorum.

تكلمت معها لمدة ساعة.

Bir saat boyunca onunla konuştum.

إنه يتحدث الأن معها.

O sadece şimdi onunla konuşuyor.

لكن أيًا لم يفلح معها.

fakat hiçbiri işe yaramadı.

‫آخذة معها آخر شعاع ضوء.‬

Günün son ışıklarını da beraberinde götürüyor.

إنهُ من الممتع الخروج معها.

Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.

اريد التحدث معها على انفراد.

Onunla yalnız konuşmak istiyorum.

هناك مشاكل أصعب يجب التعامل معها

Ele alınması gereken bazı zor sorunlar var:

وإنما أيضا سبب اصطحابها لأولادها معها.

neden oğullarını götürdüğünü de anladım

- من فضلك أخبرني كيف أكون على تواصل معها.
- من فضلِك أخبريني كيف أكون على تواصل معها.

Lütfen onunla nasıl temas edebileceğimi söyle.

على علاقة طبيعية قائمة على المحبة معها،

babası, ben ve kızım

‫قوتها وسمها فعالان جداً.‬ ‫لا يُعبث معها.‬

Güçlü, zehri çok kuvvetli. Bulaşılacak bir şey değil.

لكنني على ثقة بأني على اتصال معها.

Bağlandığıma güveniyorum.

أريد حقا أن أشاهد هذا الفيلم معها.

Ben gerçekten bu filmi onunla izlemek istiyorum.

لم تكن ماري من ذهب معها للمتحف

Birlikte müzeye gittiği Mary değildi.

ولم يكن ليفلح معها، بل وكان يعدها للفشل.

ama işe yaramamak bir yana bu onu başarısızlık tuzağına düşürdü.

أبرم اتفاق مع شركة الإنتاج التي أعمل معها.

bizim şirketle anlaşmış, benim çalıştığım yapım şirketiyle.

الأنثى تميل لاختيار أفضل ذكر يغني معها ثنائياً

dişi, düetine en iyi eşlik eden erkeği seçme eğiliminde.

وليست هي على العموم فقط القصص التي ننسجم معها،

Bu sadece bağlı olduğumuz hikâyeler için geçerli değil

وليس مجرد الأفكار التي نعرضها عليهم أو نتفاعل معها.

benimsediğimiz veya tepki verdiğimiz fikirler olarak değil.

التي ستغرق معها دولاً باكملها. فيما تزداد درجات الحرارة

. Bekaa'nın geri kalanında küresel sıcaklıklar artarken

لا بد لي من التحدث معها حول الخطة الجديدة.

Yeni plan hakkında onunla konuşmalıyım.

وهي مصممة بشكل جذاب وسهلة الاستخدام ويسهل التعامل معها.

Onlar harika tasarlanmış, kullanımı kolay ve kullanıcı dostu.

أو إنها احدى حقائق الحياة التي يجب أن نتعايش معها؟

Yoksa bu birlikte yaşamamız gereken hayatın bir gerçeği mi?

يزال حبراً على ورق وتمر الساعات وتزداد معها مطالب العراقيين

hala kağıt üzerinde mürekkep ve saatler geçiyor ve bununla birlikte Iraklıların

نعم، لا يعلّمنا أحد فعلاً ماذا نفعل أو كيف نتعامل معها

Oysa yine de, bunlarla ne yapacağımızı nasıl baş edeceğimizi öğreten yok.

مثلًا كأنه لم يكن سخيًا في طريقة معاملته معها خلال مواعدتهم.

olumsuz özelliklerine ilişkin bilgileri reddeder.

بعد ذلك لنيل الدعم من تركيا. وعقدت معها عدد من الاتفاقيات

Kardeşliğin uzlaşma hükümeti Türkiye'den hızlı bir şekilde destek aldı. Kendisiyle

وذلك لدعم حكومة الوفاق هناك ثم جندت مقاتلين سوريين للقتال معها

aldı. Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni orada destekledikten sonra onunla savaşmak için Suriyeli savaşçıları işe aldı ve

جديدٍ معها في الرابع من يناير عام الفين وواحدٍ وعشرين. وذلك

olduğu bir gösteri . Ancak Irak hükümeti tekrar Kore şirketine döndü. Ve

ذهب سامي إلى منزل ليلى كي يقضي المزيد من الوقت معها.

Fadıl, onunla daha fazla vakit geçirmek için Leyla'nın evine gitti.

مما يجعلني في مأمن من وجهات النظر التي _ لا أتفق بالضرورة معها

hemfikir olmadığım görüşlere karşı bağışıklık kazandırdığıydı,

‫لكن ذلك صعب بوجود جروين معها.‬ ‫يبدو أن الذكر الصغير مهتم أكثر باللعب.‬

Peşinde yavrularla kolay olmuyor. Genç erkek daha çok oyun peşinde gibi.

إذا كانت الجاذبية والمسافة متناسبتان معها ، إذا تابعنا سرعة الضوء من المنطقة الاستوائية إلى عكس العالم

Yer çekimi ve uzaklık ile orantılıysa biz ekvator bölgesinden dünyanın tersine doğru ışık hızıyla ilerlersek

- أصبح صديقا لها عندما كان في الولايات المتّحدة.
- ربطته صداقة معها بينما كان في الولايات المتّحدة.

O, Amerika'dayken onunla arkadaş oldu.