Translation of "فهي" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "فهي" in a sentence and their turkish translations:

فهي كالأسفنج

Toprağı bir sünger gibi yapar.

ولذلك، فهي آمنة.

ve bu yüzden güvenli olduğunu düşünüyor.

فهي تجتاح الأنسجة العظمية...

iskelet sistemini işgal ediyor --

فهي مؤمنة ضد السرقة،

soygunculuğa karşı koruma altında

فهي مبنية بطريقة تُضعِف بصيرتنا.

Öngörü gücümüzü azaltan bir yapıya sahipler.

لذا فهي كتلة بسيطة أساسية،

Bu aslında basit bir blok

فهي توظّف 5.7 مليون شخص

5,7 milyon insan istihdam ediyor

فهي تتجاوز كل الصعوبات التكنولوجية.

Tüm teknolojik zorlukları aşıyor.

فهي تستهلك الكثير من الطاقة.

Yani çok fazla enerji gerektiriyor.

فهي تعمل مثل الحساب البنكي،

Daha çok banka hesabı gibi çalışır,

فهي تطرح سؤالاً عن كيفيّة استجابتنا،

cevaplamamız gereken bir soru oluşturduğunu görürsünüz,

‫ولذلك فهي مفترسات أخطبوط صغيرة مميتة.‬

Yani hepsi ölümcül birer ahtapot avcısı.

رغم كل شيء فهي لم تأتي.

Sonuç olarak o gelmedi.

فهي تؤثر على وظائف مختلفة في أجسادنا

uyku ve davranış biçimleri,

ولذا فهي تجسد كل ما أحبه بالسحر.

Sihre dair sevdiğim her şeyi içeriyor.

فهي تتجه نحو الإصابة للعمل على ترميمها.

yaralanmaya hücum ediyorlar.

فهي تخلص الجو من ثاني أكسيد الكربون.

Havadan karbondioksit temizliyor.

فهي في الواقع أقل مكان وحيد في الكون.

aslında evrendeki en az yalnız yerdir.

لكن مهما ضغطت على الجرح ، فهي تنزف مجدداً

ama en ufak baskıda yeniden kanamaya başlıyorlardı.

‫إن كانت صالحة لإنسان الغابة‬ ‫فهي صالحة لي.‬

Bu orangutanlar için yeterince iyiyse benim için de iyidir.

لكن بالنسبة لي، فهي تمثل نوعاً من الإلهام.

ancak benim için bir nevi ilham kaynağı.

ولكن في الحقيقة فهي تمتد عميقاً في جسم الأنثى.

fakat aslında, vücudun derinlerine uzanıyor.

فهي بالفعل تستخدم كثيرًا هذه الأيام في تعقيم الغرف،

odaları ve işyerlerini sterilize etmede

الروح مثل الجسد نفسه ، لذا فهي تحتاج إلى علاج

ruh'ta aynı beden gibidir yani tedaviye ihtiyacı vardır

حال استمر ازدياد الاحتباس الحراري فهي تعتمد على درجة

bağlı olduklarından, küresel ısınma artmaya devam ederse

‫إن كانت هناك بيئة تحتاج فيها إلى قوتك،‬ ‫فهي الغابة.‬

Doğada gücünüze ihtiyaç duyduğunuz bir yer varsa orası kesinlikle ormandır.

‫فهي تصيد في قطيع وتعيش في قطيع،‬ ‫وهي خصوم عنيدة.‬

Sürüler hâlinde avlanır ve yaşarlar. Çok tehlikeli rakiplerdir.

فهي تستوعب جزءًا ضئيلًا فقط لا غير من الشباب المستهدف.

Bunlar, ulaşmamız gereken gençlerin sadece bir kısmına ulaşacaklar.

عن الاعراض لذلك الفيروس فهي تبدأ بالظهور خلال ثلاثة الى

gelince , enfeksiyona maruz kaldıktan üç ila

طفرةً هائلةً للبلد مثلها مثل بقية دول الخليج والمنطقة فهي

yaptığını asla inkar etmedi . Yaklaşık yüz milyar varil petrol rezervine sahip

وعشرين تماماً عن المألوف. فهي تسعى اليوم للدخول فيما يسمى

tamamen olağandışı idi. Bugün , dünyanın şu anda bağımlı olduğu ve on yıllar önceki petrol keşif

تعلم يوماً ما انها ستكون زوجةً للرئيس السوري فهي الفتاة التي

Suriye cumhurbaşkanının eşi olacağını asla bilmeyen bir kız ,

اسمحوا لي أن أكرر ذلك، لأنني أعطيتكم حقيقة، لذلك فهي غير بارزة.

Tekrar ediyorum çünkü bu sadece bir bilgiydi ve bu hatırlanabilir değil.

أما عن الأفكار السيئة فهي أشياء مثل بناء مطعم في مكب للقمامة،

Berbat fikirler ise çöplükteki bir restoran,

‫إن وجدت إحدى عقارب "بارك"،‬ ‫وهي عقارب صغيرة، فهي شديدة السمية‬ ‫ويمكن أن تقتلك.‬

Küçük akreplerden birine denk gelirseniz çok zehirlidirler ve sizi öldürebilirler.

‫يمكن أن تكون هذه ‬ ‫هي المشكلة في اتباع الأنهار،‬ ‫فهي دائماً تتخذ المسار الذي به أقل مقاومة.‬

Nehirleri takip etmenin en büyük sorunu budur. Her zaman en az direncin olduğu yoldan giderler.