Translation of "الحقيقة" in Turkish

0.053 sec.

Examples of using "الحقيقة" in a sentence and their turkish translations:

فهذه الحقيقة.

Bir de bu vardı tabii.

هذه الحقيقة.

Gerçek bu.

أخبرك الحقيقة.

- Sana doğruyu söyleyeceğim.
- Sana doğruyu söylüyorum.

قل الحقيقة

Gerçeği söyle.

أخبرني الحقيقة.

- Bana gerçeği söyle.
- Bana gerçeği anlat.

أعرف الحقيقة.

Ben gerçeği biliyorum.

هذه هي الحقيقة.

Gerçek bu.

الحقيقة ليست بيانات

Bilgi veri değildir,

في الحقيقة الصعبة.

bazı doğrulamaları olduğu ortaya çıktı

أنا أقول الحقيقة.

Gerçeği söylüyorum.

قل الحقيقة دائماً.

Her zaman doğruyu söyle.

متى عرفت الحقيقة؟

Gerçeği ne zaman öğrendin?

في الحقيقة استغرقت شهورًا.

aylar sürdü diyebilirim.

الموضوع بسيط في الحقيقة.

Cevap oldukça basit aslında.

هكذا تتوصلون إلى الحقيقة.

İşte, gerçeği böyle bulursunuz.

هل هذه هي الحقيقة؟

Bu gerçek mi?

ألن يقول أحد الحقيقة؟

Birileri gerçekleri anlatmayacak mı?

يجب أن نعلم الحقيقة.

gerçeği bilmemiz lazım.

الحقيقة الباردة والصعبة هي،

Soğuk ve acı gerçek şu ki:

هي، في الحقيقة، أختي.

Doğruyu söylemek gerekirse, o benim kız kardeşim.

إذا عرفت الحقيقة سأخبرك.

Gerçeği bilsem, sana söylerim.

في الحقيقة، إنه مخطئ.

- Açıkçası o hatalıdır.
- Dürüstçe konuşmak gerekirse, o hatalıdır.

هي تخفي الحقيقة عنا.

O, gerçeği bizden saklıyor.

في الحقيقة لا أدري.

Gerçekten bilmiyorum.

لا يستطيع تحمل الحقيقة.

Gerçeğe dayanamaz.

في الحقيقة، لقد كذب.

Aslında yalan söyledi.

عليك أن تقول الحقيقة.

Gerçeği söylemelisin.

أريدك أن تخبرني الحقيقة.

Bana gerçeği söylemeni istiyorum.

قررت ان اقول الحقيقة

Gerçeği söylemeye karar verdim.

الحقيقة أني أخاف البرق

Gökgürültülü fırtınalardan gerçekten korkarım.

أتوقعت أن يقول الحقيقة؟

Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?

في الحقيقة، لقد حاولوا.

Aslında denediler de...

أعتقد أنها تعرف الحقيقة.

Sanırım o, gerçeği biliyor.

توم لم يخبرنا الحقيقة.

Tom bize gerçeği söylemedi.

باستثناء الحقيقة التي يظهرها العلم

davranış üzerinde çok sınırlı etkisi olduğu gerçeği dışında

والأمور تزداد سوءاً في الحقيقة.

ve aslında işler daha da kötüye gidiyor.

في الحقيقة، أنني شعرت بالفخر.

Aslında, ben onur duydum.

إنه في الحقيقة مكاني المفضل.

Aslına benim favori yerim.

وبسرد قصتي بكل الحقيقة والألم

gerçek ve acı dolu hikayemi anlatmanın

كان الأمر صعبًا في الحقيقة.

gerçekten çok zordu.

‫ول الحقيقة بقلب مكسور ومفتوح.‬

çözümleri paylaşmalı;

في الحقيقة، لا أرغبُ بذلك،

Aslında bunu istemiyorum bile,

نحن لا نعرف الحقيقة بعد.

Daha doğruyu bilmiyoruz.

لم تكن تلك هي الحقيقة.

O doğru değildi.

انا احاول فقط كشف الحقيقة.

Ben sadece gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyorum.

قمت بهذا أيضًا، وفي الحقيقة

Bunu da yaptım ve gerçekten de

من الافضل ان تقول الحقيقة

En iyisi gerçeği söylemek.

لا أريده أن يعلم الحقيقة.

Onun gerçeği bilmesini istemiyorum.

وتبين بإنه ابعد مايمكن عن الحقيقة.

Hiçbir şeyin gerçeğin dışına çıkamayacağı ortaya çıkıyor.

ثم تحولت الحقيقة إلى أمر سيء،

ve sonra gerçeklik tersine dönerse

إنّه في الحقيقة موضوع شخصي قليلًا.

Aslında biraz kişisel bir konu.

بدأتُ في الحقيقة أنظرُ إليهم بدقة.

Onlara çok dikkatli bakmaya başladım.

في الحقيقة، لقد تعودت عليه لدرجة

Hatta, bu hisse o kadar çok alışmıştım ki,

لكننا في الحقيقة يمكننا تلافيها جميعًا.

Lâkin hepsi önlenebilirdi.

والنتيجة هي أننا في الحقيقة نخفق.

Sonuç da hüsran olur.

في الحقيقة، هناك إنجازات في السعي،

Aslında insanoğlunun karşı karşıya kaldığı

الحقيقة أنه أثناء الحياة في الخفاء،

Gerçekten de gizli kapaklı bir hayat sürerken

وهويتي تنسخ الحقيقة في أي يوم.

ve kimliğim her an gerçekten baskın çıkar.

لو كنت أخبرتَك الحقيقة, كنتَ ستُفاجأ.

Eğer sana gerçeği söylersem şaşırırdın.

في الحقيقة، سيكون هذا سؤالي الرابع.

Aslında bu benim dördüncü sorum olacak.

أعتقد أنه من المهم قول الحقيقة.

Gerçeği söylemenin önemli olduğunu düşünüyorum.

أمضت حياتها في السعي وراء الحقيقة.

- Hayatını gerçeğin peşinde geçirdi.
- Hayatını gerçeği aramakla geçirdi.

ما تراه عيناك ليس بالضرورة الحقيقة.

Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.

توم له الحق في معرفة الحقيقة.

Tom gerçeği bilme hakkına sahip.

لم يتردد في قول الحقيقة لزوجته.

O, eşine gerçeği anlatmakta tereddüt etmedi.

في الحقيقة إنه بروتين شاذ وسام للدماغ

Aslında onlar anormal proteinler ve beyin için zehirli.

في الحقيقة ، هي جعلت شعوري يزداد سوءًا.

Aslında, sayesinde kendimi daha da kötü hissettim.

دوري جاء وكنت في الحقيقة متوترة جدًا،

Sonunda benim sıram geldi, son derece gergindim,

في الحقيقة كان على شروط الإنتاج الموضوعية.

aslında nesnel üretim koşulları vardı.

ولكن هذا بعيد أشد البُعد عن الحقيقة.

Ama bu, son derece yanlış.

في الحقيقة، لو أسقطنا ذلك على الواقع،

Hatta bunu biraz daha açalım,

فالأرض والقمر هما في الحقيقة كالتوائم المتطابقة.

Dünya ve Ay aslında tek yumurta ikizleri gibidir.

لأنه في الحقيقة عندما أصابني هذا المرض،

Çünkü gerçek şu ki hastalığa yakalandığımda

وهذه التكاليف هي في الحقيقة قلب المعضلة.

Bu fiyatlar meselenin gerçekten de özünde.

أحب في الحقيقة تصميم القوارب الشراعية كذلك.

Yelkenli tasarlamayı da seviyorum.

أن يزال الوحل، وأن نقول الحقيقة لسلطة؟

işin kötü yanlarını, gerçeği dışa vurmak?

وتذكرت المرات التي توجب فيها قول الحقيقة.

Sonra gerçekleri konuştuğum zamanları düşünüyorum.

الحقيقة أننا كنا على شفا نهاية العالم

gerçek şu ki kıyametin eşiğinden dönmüştük

هذه هي الحقيقة. لكن ماذا عن الحقائق؟

Doğrusu da bu zaten. Fakat ya gerçekler?

أنا نظرت في أعيُن توم وأخبرتةُ الحقيقة.

Tom'un gözlerinin içine baktım ve ona doğruyu söyledim.

كان يجب عليك أن تقول الحقيقة لتوم.

Tom'a gerçeği söylemeliydin.

يجهل "توم" الفرق بين الحقيقة و الخيال

Tom gerçeklik ve hayal arasındaki farkı bilmiyor.

أحيانا، يصعب التفريق بين الحقيقة و الخيال.

Bazen gerçek ve hayali ayırt etmek zordur.

في الحقيقة، هذا هو سبب وجودي هنا.

Aslında burada olamamın nedeni bu.

وفي الحقيقة، نمتلك حاليا أدلة علمية حول التأمل

Şu an gerçekten günlük meditasyon egzersizinin bilimsel kanıtı elimizde -

بدلاً من أن ندرك من نحن في الحقيقة.

nasıl olmamız gerektiğini buyurması.

ولكن لا تدعها تكون حاجزاً بينك وبين الحقيقة.

Sadece bunu siz ve gerçekliğin arasındaki bir engel yapmayın.

الآن الحقيقة هي أنني أحاول إيقاظ هذا العملاق،

Gerçek şu ki ben bu devi uyandırmaya çalışıyorum

والإعتراف بأننا الآن نعيش في عالم ماوراء الحقيقة

Ve hakikat ötesi bir dünyada yaşadığımızı kabul etmemiz

لكن في الحقيقة، شرعت في الحفاظ على القصة

Ama sonunda, bakır levha gravürleri ve tipo açıklamalarını kullanarak

في الحقيقة أعتقد أن أطفالي سيكونون أول الفايكنغ

Doğrusu sanıyorum çocuklarım büyüdüklerinde

لكن،في الحقيقة،عندما تنظر إلي ما شاهدوه،

Ama ne izlediklerine bakarsanız,

ولكن الحقيقة هي أننا كمجتمع، نُجرّم الأمراض الإجتماعية.

Ancak gerçek şu ki toplumca sosyal hataları suç yapıyoruz,

أعتقد أن ما يقول الحقيقة من 9 قرى

sanırım doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar lafı 'cuk' diye oturuyor

لقد كبرنا هذه الحقيقة ، بفضلنا ، جئنا إلى هنا.

Biz büyüttük aslında bunu,bizler sayesinde buralara geldi.