Translation of "Zamanım" in Spanish

0.015 sec.

Examples of using "Zamanım" in a sentence and their spanish translations:

- Zamanım yok.
- Benim zamanım yok.

No tengo tiempo.

Zamanım yok.

No tengo tiempo.

Zamanım yoktu.

No he tenido tiempo.

Zamanım var.

Tengo tiempo.

Zamanım kalmadı.

No me queda tiempo.

- Çok zamanım var.
- Benim bol zamanım var.

Tengo un montón de tiempo.

- Onun için zamanım olmadı.
- Ona zamanım olmadı.

No tenía tiempo para eso.

Zamanım olursa, gelirim.

Vendré si el tiempo lo permite.

Zamanım olursa, yaparım.

- Si tengo tiempo lo haré.
- Si tengo tiempo, lo haré.

Çok zamanım var.

Tengo un montón de tiempo.

Çok zamanım yok.

No tengo todo el día.

Yeterli zamanım var.

Tengo bastante tiempo.

Şimdi zamanım yok.

- Ahora no tengo tiempo.
- No tengo tiempo ahora.

Korkarım zamanım olmayacak.

Me temo que no tendré tiempo.

Neredeyse yatma zamanım.

Es casi hora de ir a dormir.

Yeterince zamanım yoktu.

No tuve suficiente tiempo.

Bugün zamanım yok.

Hoy no tengo tiempo

- Benim okumak için zamanım yok.
- Okuyacak zamanım yok.

No tengo tiempo para leer.

- Benim okumak için zamanım yok.
- Okumak için zamanım yok.

No tengo tiempo para leer.

Zamanım olursa, Fransızca çalışırım.

Si tuviera tiempo aprendería francés.

Senin için zamanım yok.

No tengo tiempo para ti.

Ne kadar zamanım var?

- ¿Cuánto tiempo me queda?
- ¿Cuánto tiempo tengo?

Boşa harcayacak zamanım yok.

No tengo tiempo que perder.

Seyahat edecek zamanım yok.

- No me puedo dar tiempo para viajar.
- No encuentro tiempo para viajar.
- No puedo sacar tiempo para viajar.

Üzgünüm. Fazla zamanım yok.

Lo siento. No tengo mucho tiempo.

Boşa geçirecek zamanım yok.

No tengo tiempo que perder.

Zamanım olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si tengo tiempo.

Zamanım olsa sinemaya giderim.

Si tuviera tiempo iría al cine.

Zamanım olursa onu yaparım.

- Si tengo tiempo lo haré.
- Si tengo tiempo, lo haré.

Zamanım olacak mı bilmiyorum.

No sé si tendré tiempo.

Ziyaretçiler için zamanım yok.

No tengo tiempo para visitas.

Oyunlar için zamanım yok.

No tengo tiempo para juegos.

Okumak için zamanım yok.

No tengo tiempo para leer.

Ona yazacak zamanım yok.

No tengo tiempo para escribirle.

Evet, yarın zamanım var.

Sí, tengo tiempo mañana.

Zamanım olursa sana yazarım.

Te voy a escribir cuando tenga tiempo.

Zamanım olduğunda seni arayacağım.

Te voy a llamar cuando tenga tiempo.

Açıklama için zamanım yok.

No tengo tiempo para explicaciones.

- Zamanım olsa, sana yardım edebilirim.
- Zamanım olsaydı, sana yardım edebilirdim.

- Si tuviera tiempo, podría ayudarte.
- Si tuviera tiempo, te ayudaría.

- Yüzmeye vaktim olmadı.
- Yüzecek zamanım olmadı.
- Yüzmek için zamanım yoktu.

No tuve tiempo para nadar.

- Kitap okumak için zamanım yok.
- Benim kitap okumak için zamanım yok.

No tengo tiempo para leer libros.

- Dedikoduyla meşgul olacak zamanım yok.
- Dedikodu ile meşgul olacak zamanım yok.

No tengo tiempo para chismear.

Yeterli zamanım olsa, seninle konuşurum.

Si tuviera suficiente tiempo, hablaría contigo.

Ev ödevimi yapacak zamanım yok.

No tengo tiempo para hacer mis deberes.

Zamanım olursa, müzeyi ziyaret ederim.

Si el tiempo lo permite, visitaré el museo.

Neredeyse eve gidiyor olma zamanım.

Es hora de que me vaya a casa.

Dinlenmek için biraz zamanım var.

Tengo un poco de tiempo para relajarme.

Bugün zamanım yoktu. Yarın gideceğim.

Hoy no tuve tiempo. Voy mañana.

Zamanım olursa seni ziyaret ederim.

Iría a visitarte si tuviera tiempo.

Keşke daha fazla zamanım olsa.

Ojalá tuviera más tiempo.

Ona yardım edecek zamanım yok.

No tengo tiempo para ayudarla.

Çamaşır yıkamak için zamanım yok.

No tengo tiempo para hacer la colada.

Bugün hiç boş zamanım yok.

Hoy no tengo ningún tiempo libre.

Tom'a yardım edecek zamanım yok.

No tengo tiempo para ayudar a Tom.

Zamanım olsaydı, sana yardım ederdim.

Si tuviera tiempo, te ayudaría.

Hâlâ daha çok zamanım var.

Todavía tenemos tiempo.

Bu saçmalığa ayıracak zamanım yok.

No tengo tiempo para esta pamplina.

Şimdi biraz boş zamanım var.

Ahora tengo un poco de tiempo libre.

Maalesef çok uzun zamanım yok.

Por desgracia, no tengo mucho tiempo.

Seni görmek için zamanım yok.

No tengo tiempo para verte.

Amerika'ya gitmek için zamanım yok.

No tengo tiempo para ir a Estados Unidos.

Okumak için zamanım bile yok.

Ni siquiera tengo tiempo para leer.

Eğlenmeyi sevmiyorum değil - zamanım yok.

No es que no me guste divertirme, es que no tengo tiempo.

Şimdi futbolu düşünecek zamanım yok.

Ahora no tengo tiempo para pensar en el fútbol.

Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.

Por una parte, estoy sin un céntimo, por otra parte, no tengo tiempo.

Daha fazla zamanım olsaydı sana yazardım.

Si hubiese tenido más tiempo, te habría escrito.

Şimdi onun için hiç zamanım yok.

No tengo tiempo para eso ahora.

Dün TV izlemek için zamanım yoktu.

Ayer no tuve tiempo de ver la televisión.

Benim ne zamanım nede param var.

- No tengo ni tiempo ni dinero.
- No tengo tiempo ni dinero.
- Yo no tengo tiempo ni dinero.

- Okuyacak zamanım yok.
- Okuyacak vaktim yok.

No tengo tiempo para leer.

Bu kitabı okumak için zamanım yok.

No tengo tiempo para leer este libro.

Zamanım az. Lütfen acele eder misiniz?

No tengo mucho tiempo. ¿Podría darse prisa?

İşinizde size yardım edecek zamanım yok.

No tengo tiempo para ayudarte con el trabajo.

Bugün duş almak için zamanım yoktu.

No tuve tiempo de bañarme hoy.

Bu kitabı okurdum ama zamanım yok.

- Leería este libro, pero no tengo tiempo.
- Leería este libro pero no tengo tiempo.

Fransızca çalışmak istiyorum ama zamanım yok.

- Me gustaría estudiar francés pero no tengo tiempo.
- Quiero estudiar francés, pero no tengo tiempo.

Artık sehayat etmek için zamanım yok.

Ya no tengo tiempo para viajar.

Fazla zamanım yok. Onunla ilgilenebilir misin?

No tengo mucho tiempo. ¿Puedes encargarte?

Sunumumu bitirmek için yeterli zamanım yoktu.

No tuve suficiente tiempo para terminar mi presentación.

Siyasal etkinlikte bulunmak için zamanım yok.

No tengo tiempo para participar en actividades políticas.

Benim okumak için hiç zamanım yok.

No tengo tiempo para leer.

Boş zamanım sırasında arkadaşlarımla takılmak istiyorum.

En mis momentos libres me gusta juntarme con mis amigos.