Translation of "Kalmadı" in Spanish

0.010 sec.

Examples of using "Kalmadı" in a sentence and their spanish translations:

Suyumuz kalmadı.

- Se nos acabó el agua.
- Nos quedamos sin agua.

Paramız kalmadı.

Estamos cortos de dinero.

Seçeneğimiz kalmadı.

Ya no nos queda ninguna opción.

Zamanım kalmadı.

No me queda tiempo.

Bilet kalmadı.

No quedan entradas.

Sabunumuz kalmadı.

Se nos acabó el jabón.

- Hiç yiyecek kalmadı.
- Yiyecek bir şey kalmadı.

- No queda comida.
- No quedó comida.

Tırmanacak ağaç kalmadı.

Se está quedando sin árbol.

Hiç tuz kalmadı.

No queda sal.

Hiç yiyecek kalmadı.

No queda comida.

Buzdolabında et kalmadı.

No queda carne en el refrigerador.

Bir şey kalmadı.

No queda nada.

Hiç param kalmadı.

Ya no me queda dinero.

Neredeyse zamanımız kalmadı.

Casi no nos queda tiempo.

Hiç süt kalmadı.

No queda leche.

Hiçbir şeyim kalmadı.

Ya no me queda nada.

Artık peynir kalmadı.

- No queda nada de queso.
- Ya no queda queso.
- No queda más queso.

Hiçbir seçeneğim kalmadı.

No me queda otra opción.

Fazla param kalmadı.

No me queda mucho dinero.

Ve bununla da kalmadı.

Y no paró ahí.

Maalesef hiçbir şeyimiz kalmadı.

Me temo que no nos queda.

Hiç kimse ülkemde kalmadı.

Nadie se quedó en mi país.

Yiyecek bir şey kalmadı.

No queda nada para comer.

Yapacak bir şey kalmadı.

No queda nada por hacer.

Üzgünüm, bende hiç kalmadı.

Lo siento, no me quedan.

- Mermimiz bitti.
- Fişeğimiz kalmadı.

- Estamos sin balas.
- Ya no nos quedan balas.
- No nos queda ninguna bala.

Söyleyecek bir şey kalmadı!

¡No hay más nada que decir!

Buzdolabında çok tereyağ kalmadı.

- No queda mucha mantequilla en el refrigerador.
- No queda mucha manteca en la heladera.

Neredeyse hiç suyumuz kalmadı.

- Casi no nos queda agua.
- Apenas tenemos algo de agua.

Hiç kimse geç kalmadı.

Nadie llegó tarde.

Tom uzun süre kalmadı.

Tom no se quedó mucho tiempo.

Onlar genellikle uzun kalmadı.

Normalmente, ellos no se quedan por mucho.

Neredeyse hiç gücüm kalmadı.

Apenas tengo fuerzas.

Ameliyattan başka çare kalmadı.

No queda otro remedio que operar.

Ama neyse ki gerek kalmadı.

Pero no fue necesario.

O hiçbir şekilde hoşnut kalmadı.

Él no se quedó nada satisfecho.

- Mazeretlerin tükendi.
- Başka bahanen kalmadı.

- No te quedan excusas.
- No os quedan excusas.
- No le quedan excusas.
- No les quedan excusas.

Bizde de hiç yumurta kalmadı.

A nosotros tampoco nos quedan huevos.

Tom'un çok fazla zamanı kalmadı.

A Tom no le queda mucho tiempo.

Artık... şüphe kalmadı. Karanlık, fırsat yaratır.

Ahora... no hay duda. La oscuridad trae una oportunidad.

Başına gelmeyen kalmadı bir düşünsenize şimdi

Ahora imagina si no te pasara nada

Ama uzun süre utanç içinde kalmadı.

Pero no permaneció en desgracia por mucho tiempo.

Robert toplantı için henüz geç kalmadı.

- Robert nunca se ha retrasado a una reunión.
- Robert nunca ha llegado tarde a una reunión.

- Daha fazla ekmeğimiz yok.
- Ekmeğimiz kalmadı.

No tenemos más pan.

Düşündüm de ,daha fazla kahvemiz kalmadı.

Pensé que no nos quedaba café.

- Hiç kahve kalmadı.
- Hiç kahve kalmamış.

No hay más café.

Hiç vaktim kalmadı; biraz acele et!

No tengo más tiempo, ¡date un poco de prisa!

Fakat şimdi benim için bir şey kalmadı.

Pero ahora no queda nada para mí.

- Tom'un beti benzi kalmadı.
- Tom'un rengi soldu.

- Tom palideció.
- Tom se quedó pálido.

- Gölette neredeyse hiç su yok.
- Su birikintisinde neredeyse hiç su kalmadı.
- Gölette neredeyse hiç su kalmadı.

Casi no hay agua en ese estanque.

Uyku yoksunluğu denen bu şeyle uğraşmak zorunda kalmadı.

nunca antes tuvo que afrontar el desafío de esto que llamamos privación del sueño.

Az önce ki bahsettiğim şimdi kalmadı artık geçmişte

Lo que acabo de mencionar ahora se ha ido

- Yaşamak için az zamanım kaldı.
- Fazla ömrüm kalmadı.

Me queda poco tiempo para vivir.

- Buzdolabında hiçbir şey kalmadı.
- Buzdolabında hiçbir şey kalmamıştı.

- No quedaba nada en el refrigerador.
- No quedó nada en la heladera.

- Cüzdanımda daha fazla para yok.
- Cüzdanımda para kalmadı.

- No me queda dinero en mi monedero.
- Ya no me queda dinero en la billetera.

Tom bütün ekmeği yedi, bu yüzden hiç kalmadı.

Tom se comió todo el pan, así que no queda ninguno.

- Korkarım ki, hiç kahve kalmamış.
- Maalesef hiç kahve kalmadı.

Me temo que ya no queda más café.

- Demlikte neredeyse hiç kahve kalmadı.
- Neredeyse demlikte hiç kahve yok.

No hay casi nada de café en la jarra.

Bu, Soult'un komuta yeteneklerini boşa harcamakla kalmadı, çünkü yeni rolü sadece

Esto no solo desperdició las habilidades de mando de Soult, ya que su nuevo papel era simplemente