Translation of "Yapmaktan" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yapmaktan" in a sentence and their spanish translations:

- Hata yapmaktan korkuyor.
- O, hata yapmaktan korkar.

Él teme equivocarse.

- Bunu yapmaktan bıktım.
- Onu yapmaktan gına geldi.

Estoy harto de hacer eso.

Yanlış yapmaktan korktum.

Tenía miedo de hacerlo mal.

Hata yapmaktan korkuyorum.

Tengo miedo de cometer un error.

Hata yapmaktan korkuyor.

- Él teme equivocarse.
- Él tiene miedo de equivocarse.
- Él tiene miedo de cometer errores.

Hatalar yapmaktan korkma.

No tengas miedo de cometer errores.

Bunu yapmaktan mutluyuz.

Lo haremos encantados.

Ödevimi yapmaktan yoruldum.

- Estaba cansado de hacer mis deberes.
- Estaba harto de hacer los deberes.

Hata yapmaktan hoşlanmam.

No me gusta cometer errores.

Böyle yapmaktan utanıyorum.

Me da pena haberlo hecho.

Hatalar yapmaktan korkmayın.

- ¡No tengas miedo de cometer errores!
- No tengas miedo de equivocarte.
- No tengas miedo a equivocarte.
- No tengas miedo de cometer errores.

Yemek yapmaktan hoşlanmam.

No me gusta cocinar.

Bunu yapmaktan hoşlanmıyorum.

Odio hacer esto.

Eleştirmek yapmaktan kolaydır.

Criticar es más fácil que hacer.

Yemek yapmaktan hoşlanırım.

Me gusta cocinar.

Çeviri yapmaktan bıktım.

Estoy cansado de traducir.

Fakat rol yapmaktan yoruldum.

pero estoy cansado de jugar papeles.

Hatalar yapmaktan asla korkma.

Nunca le temas a cometer errores.

İş birliği yapmaktan mutluyum.

Estoy feliz de cooperar.

Keşke onu yapmaktan vazgeçsen.

Quisiera que pararas de hacer eso.

Tom yemek yapmaktan hoşlanır.

A Tom le gusta cocinar.

Ütü yapmaktan nefret ederim.

- Odio planchar.
- Detesto planchar.

Annem egzersiz yapmaktan hoşlanmaz.

A mamá no le gusta hacer ejercicio.

Söylemek yapmaktan daha kolay.

Decir es más fácil que hacer.

Tom hata yapmaktan hoşlanmaz.

A Tom no le gusta cometer errores.

- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
- İngilizce konuşurken hatalar yapmaktan korkma.

No tengas miedo a equivocarte cuando estés hablando inglés.

İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkma.

No tengas miedo de cometer errores cuando hables en inglés.

Öyle yapmaktan başka seçimin yok.

No tenemos más opción que hacer eso.

Onu yapmaktan bir şey kazanmayacaksın.

No conseguirás nada haciendo eso.

Söylenileni yapmaktan başka seçeneği yoktu.

Él no tuvo otra opción más que hacer como le dijeron.

Kendinizi bir aptal yapmaktan vazgeçin.

Deja de hacer el ridículo.

Arkadaşım aşırı hız yapmaktan tutuklandı.

A mi amigo lo arrestaron por exceso de velocidad.

Tom kağıt uçak yapmaktan hoşlanır.

A Tom le gusta hacer aviones de papel.

O ilk hamleyi yapmaktan korkuyordu.

Él tenía miedo de dar el primer paso.

Allah'tan ve hata yapmaktan korkuyorum.

Tengo miedo de Dios y de cometer errores.

Boş zamanında ne yapmaktan hoşlanırsın?

¿Qué te gusta hacer en tu tiempo libre?

İngilizce konuşurken hatalar yapmaktan korkma.

No tengas miedo de cometer errores cuando hables en inglés.

Ben kayak yapmaktan zevk almıyorum.

No me divierte esquiar.

Daha fazla yorum yapmaktan kaçın.

Abstente de emitir otros comentarios.

Hata yapmaktan korkmana gerek yok.

No tienes que tener miedo de cometer errores.

Bunu yapmaktan başka seçeneğim yok.

No tengo otra opción que hacerlo.

Tom gerçekten tercüme yapmaktan hoşlanmıyor.

Tom en realidad no disfruta traducir.

Kocam gerçekten egzersiz yapmaktan hoşlanıyor

A mi esposo le gusta mucho hacer ejercicio.

Onu yapmaktan asla pişman değildim.

Nunca me arrepentí de haberlo hecho.

Sıcak havalarda ne yapmaktan hoşlanırsın?

¿Qué te gusta hacer cuando hace calor?

O düşünülemez şeyi yapmaktan beni alıkoydu

salvándome de hacer lo impensado.

Senin bunu yapmaktan başka seçeneğin yoktu.

No tenía otra posibilidad, sino sólo hacerlo.

Hata yapmaktan korktuğu için konuşmak istemiyor.

No quiere hablar por miedo a equivocarse.

Benim onu yapmaktan başka seçeneğim yoktu.

No tenía otra posibilidad, sino sólo hacerlo.

Onun bunu yapmaktan başka çaresi yoktu.

No tenía otra posibilidad, sino sólo hacerlo.

Onun bunu yapmaktan başka seçeneği yoktu.

No tenía otra posibilidad, sino sólo hacerlo.

Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

Es más fácil hacer la guerra que hacer la paz.

Sevdiğimiz şeyleri yapmaktan çok çalışmaya zaman harcarız.

Pasamos más tiempo trabajando que con nuestros seres queridos.

Eğer yapmaktan çok hoşlandığınız bir aktivite varsa,

Si hay alguna actividad que de verdad les guste,

Ve yapmaktan kesinlikle nefret ettiğimiz işlerle başlayalım.

y empecemos con los trabajos que aborrecemos hacer.

Yabancı bir dil öğrenirken, hata yapmaktan korkmamalısın.

No puedes tenerle miedo a cometer errores cuando aprendes una lengua extranjera.

Hiçbir şey yapmamak, hata yapmaktan daha iyidir.

Es mejor no hacer nada que cometer un error.

Yeni cümle eklemek, çeviri yapmaktan daha zor.

Es más difícil añadir frases nuevas que traducir.

- Ben hata yapmayı sevmiyorum.
- Hata yapmaktan hoşlanmam.

No me gusta cometer errores.

Annemin Sears kataloğundaki modellerin çizimlerini yapmaktan tutun da

Hacía desde bosquejos de modelos de los catálogos 'Sears' de mi mamá

- O yorum yapmaktan kaçındı.
- O, yorum yapmayı reddetti.

Se rehusó a dar comentarios.

Tom'un yapmamı söylediği şeyi yapmaktan başka seçeneğim yoktu.

No tuve más opción que hacer lo que Tom me decía que haga.

James derste hatalar yapmaktan ve azarlanmaktan çok korkardı.

James le tenía un gran miedo a cometer errores en clases y ser reprendido.

Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.

Traducir oraciones en Tatoeba es más divertido que hacer la tarea.

- O, dokundurma yapmaktan çok hoşlanır.
- O, İğnelemeyi sever.

A él le encanta el sarcasmo.

Bunu yapmaktan nefret etmeme rağmen arabamı elden çıkardım.

Me separé de mi viejo auto, aunque odié hacerlo.

Tom mesele ile ilgili bir yorum yapmaktan kaçındı.

Tom evitó hacer cualquier comentario del tema.

Tom kazadan sonra kaykay yapmaktan vazgeçmeye karar verdi.

Tom decidió dejar el patinaje después de su accidente.

Tom senin vasat erkeğin değil. O birçok erkeklerin hoşlandığı şeylerden hoşlanmaz ve birçok erkeğin yapmaktan hoşlandığı şeyleri yapmaktan hoşlanmaz.

Tom no es el tipo promedio. A él no le gustan las cosas que a la mayoría les gusta y no le gusta hacer lo que los demás hombres disfrutan haciendo.

Prensip ile bu hataları yapmaktan nasıl kaçınabileceğimiz hakkında konuşacağım.

y cómo podemos evitarlo basándonos en un sencillo principio.

Ve işçi sınıfı kızlar sevdikleri işlerini yapmaktan mahrum bırakıldı;

Y las mujeres de la clase trabajadora han sido excluidas de trabajos que disfrutan,

CQ: Kamp yapmaktan nefret ediyor olabilirim ama siyasete bayılırım.

CQ: Puedo detestar acampar, pero me encanta la política.

Er ya da geç, Bunu yapmaktan vazgeçmek zorunda kalacağım.

Tarde o temprano tendré que dejar de hacerlo.

Güzel bir yürüyüş yapmaktan daha iyi bir şey yoktur.

No hay nada mejor que dar una buena caminata.

O, işi yapmaktan daha çok işi düşünerek zaman harcar.

Ella pasa más tiempo pensando en el trabajo que haciéndolo.

Annemizin yemek artıklarıyla akşam yemeği yapmaktan başka seçeneği yoktu.

Nuestra madre no tuvo más opción que preparar la cena con las sobras.

Tom'un Mary'nin ona yapmasını söylediğini yapmaktan başka şansı yoktu.

Tom no tuvo más alternativa que hacer lo que Mary le dijo que hiciera.

- Bunu yaparken çok eğlenmiştim.
- Bunu yapmaktan büyük keyif aldım.

Me divertí mucho haciendo eso.

Ve beyin lazeri yapmaktan daha faydalı olan bir şey göstereceğim.

y mostrarles algo más útil que hacer un cerebro laser.

- Söylemek yapmaktan daha kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

Es más fácil decirlo que hacerlo.

Ahlak anlayışının seni doğru olanı yapmaktan alıkoymasına asla izin verme.

Nunca dejes que tu sentido de moral te impida de hacer lo correcto.

Eğer sizin için neyin iyi olduğunu biliyorsanız, onu yapmaktan vazgeçeceksiniz.

Dejarás de hacer eso si sabes lo que es bueno para ti.

Çin'den gelen zengin göçmenler, Vancouver'daki evler için yüksek fiyatlarla ödeme yapmaktan mutlular.

- Inmigrantes chinos ricos pagan gustosamente precios estratosféricos por casas en Vancouver.
- A los inmigrantes chinos ricos no les importa pagar unos precios estratosféricos por una casa en Vancouver.

New York'a geri dönmek için kırmızı-göz uçuşu yapmaktan başka seçeneğim yok.

No me queda más remedio que coger el vuelo nocturno de regreso a Nueva York.

- Lafla peynir gemisi yürümez.
- Söylemek yapmaktan kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

- Es más fácil decirlo que hacerlo.
- Es fácil de decir, pero no es fácil de hacer.

Eğer sen şu çeviri yapmaktan hoşlanan kişilerden biriysen, Tatoeba senin için uygun bir yer.

Si eres de esos a los que les encanta traducir, Tatoeba es el lugar correcto.