Translation of "Inanmak" in Spanish

0.010 sec.

Examples of using "Inanmak" in a sentence and their spanish translations:

inanmak öğretilmişti.

o que no tuviera dinero.

İnanmak zordu.

- Eso era difícil de creer.
- Era difícil de creer.

İnanmak istiyorum.

Quiero creer.

Kendine inanmak zorundasın.

- Debes creer en ti mismo.
- Debéis creer en vosotros mismos.

Buna inanmak zor.

Esto es difícil de creer.

Ona inanmak istiyorum.

Quiero creer eso.

Bana inanmak zorundasın.

Tienes que creerme.

Bize inanmak zorundasın.

Tienes que creernos.

Söylediğine inanmak zor.

Es difícil creer lo que dices.

Herkes inanmak ister.

Todos quieren creer.

Buna inanmak kolay.

- Es fácil creerlo.
- Resulta fácil de creer.

Ona inanmak istemiyoruz.

No queremos creerle.

Ona sadece inanmak zorundasın.

Sólo tienes que creerle.

Ona inanmak sizin saflığınızdandır.

Eres ingenuo al creer eso.

Ona inanmak benim salaklığımdı!

Fue tonto de mi parte creer aquello.

Senin hikayene inanmak zor.

Tu historia es difícil de creer.

Hatalarımızdan öğrendiğimize inanmak istiyorum.

Me gustaría creer que aprendemos de nuestros errores.

Tom ona inanmak istemiyor.

Tom no quiere creer eso.

Kimse Tom'a inanmak istemedi.

Nadie quería creerle a Tomás.

- İnanmak zordu.
- İnanması zordu.

Eso era difícil de creer.

Buna inanmak beni acıtıyor.

Me duele que lo crea.

Tom bana inanmak istemiyordu.

Tom no quería creerme.

Insanların söylediğine inanmak zorunda kalıyorsunuz

tienes que creer lo que dice la gente

İnsanlar inanmak istedikleri şeye inanıyorlar.

La gente cree lo que quiere creer.

Ben sadece buna inanmak istemiyorum.

Simplemente no me lo quiero creer.

Bana göre buna inanmak zor.

Esto me parece difícil de creer.

Herkes hayallerin gerçekleşebileceğine inanmak istiyor.

- A todos les gustaría creer que los sueños pueden hacerse realidad.
- A cada uno le gustaría creer que los sueños pueden ser realidad.
- Les gustaría creer que los sueños pueden convertirse en realidad.

Tom'un birini öldürebileceğine inanmak zor.

Es difícil creer que Tom pudiera matar a alguien.

Tanrı'ya "inanmak"la neyi kastettiğine bağlı.

Depende de a lo que te refieras con "creer" en Dios.

Tom'un bunu gerçekten yaptığına inanmak zor.

Es difícil creer que Tom en serio hizo eso.

Her şeyin iyi olduğuna inanmak istiyorum.

Quiero creer que todo va bien.

Tom'un bize gerçeği söylediğine inanmak istiyorum.

Me gustaría creer que Tom nos contó la verdad.

Yemin ederim, Tom. Bana inanmak zorundasın.

¡Te lo juro, Tom, tienes que creerme!

İnanmak gerçekten bu kadar zor mu?

¿De verdad es tan difícil de creer?

- Ne gördüğümüze inanmak mı yoksa inandığımızı görmek mi?
- Gördüğümüze mi inanmak, yoksa inandığımızı mı görmek?

¿Creer lo que vemos o ver lo que creemos?

Aslında bu şiddet içeren protestolara inanmak için

Y creer que las protestas, incluidas las protestas violentas,

Yeni bir değişimin sebebi olacağına inanmak zorundayım.

el bello florecer de una oportunidad, de un nuevo cambio.

Onlar böyle saçmalıklara inanmak için deli olmalılar

Deben estar locos para creer semejante sinsentido.

"Bunun, grip virüsü gibi sonuçlanacağına inanmak istiyorum."

Queremos creer que va terminar como el virus de la gripe

Bu efsaneye inanmak için iyi bir sebebimiz var

Tenemos una buena razón para creer en este mito.

Hâlâ ona inanmak ve onu paylaşmak ister miydiniz?

¿aún estarían dispuestos a creerla y a compartirla?

O böyle bir şey inanmak için aptal olmalı.

Él ha de ser tonto para creer semejante cosa.

Dün Tom'un Mary hakkında söylediği şeylere inanmak istemedim.

No quería creer las cosas que Tom dijo acerca de María ayer.

- Bir şeye inanmalısınız.
- Sen bir şeye inanmak zorundasın.

En algo hay que creer.

- Bana inanmalısın.
- Bana inanmak zorundasın.
- Bana inanman gerekiyor.

Tienes que creerme.

- İnanmak için görmek zorundasın.
- İnanman için görmen gerek.

Tienes que verlo para creerlo.

Tom'un, Mary'nin ona aşık olduğunu fark etmemesine inanmak zor.

Es difícil de creer que Tom no fuera consciente de que Mary estaba enamorada de él.

İyi bir yalana inanmak bir gerçeğe inanmaktan daha kolaydır.

Una buena mentira es más fácil de creer que la verdad.