Translation of "Diye" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Diye" in a sentence and their spanish translations:

diye düşündüm.

y mantendría a estos niños en la escuela.

diye mi?

¿así que eso?

diye düşünüyorum

Yo creo que

Bitti diye üzülme, yaşandı diye sevin.

No estés triste porque se ha terminado, alégrate de que ocurrió.

Sev diye verdim kalbimi, kullan diye değil!

Te di mi corazón para que lo ames, ¡no para usarlo!

Yapabilir diye düşündüm.

nosotros también podíamos.

Yemeyiz diye düşünüyorum

Creo que no podemos comer

"Yangın" diye bağırdı.

"¡Fuego!", gritó él.

Yardım diye haykırdı.

Él gritó fuerte pidiendo ayuda.

"Unuttum." diye yanıtladı.

"Se me olvidó", respondió ella.

Düşerim diye korkuyorum.

Tengo miedo de caer.

"Sonra çözerim" diye düşünüyorsunuz.

Y piensan, "lo averiguaré más tarde."

"Ne öğrendin?" diye sordum

Y le dije: "¿qué aprendiste?"

Bana benziyor." diye düşündü.

Se parece a mí".

Burası benim, diye bağırıyor.

reclama su territorio.

diye düşünüyorsanız aceleci olmayın

no tengas prisa

Değilse çattırt diye kırılıverirsin

si no, te lastimarás si te rompes

Bazıları Osmanlı diye ölürken

Mientras que algunos murieron como otomanos

Çoluğumuz çocuğumuz var diye

Porque tenemos hijos

Toplumun seviyesini görmesin diye

para que no vea el nivel de la sociedad

"Gunit mi?" diye sordum.

Y respondí: "¿Gunit?

Kaçamasın diye onu bağladık.

Lo atamos para que así no pudiera escapar.

Tom "hayıır!" diye bağırdı.

"¡Noo!" gritó Tom.

Tom hatırlar diye sandım.

Pensé que Tom recordaría.

"Geri dön!" diye bağırdı.

"¡Regresa!" gritó él.

O "İmdat!" diye bağırdı.

Él gritó: "¡Auxilio!"

Ona Mike diye sesleniriz.

Lo llamamos Mike.

"Kapa çeneni." diye fısıldadı.

"Cállate," susurró él.

Beni Kenji diye çağırır.

Ella me llama Kenji.

Ben bilmiyordum diye cevapladım.

Respondí que no lo sabía.

Köpeğimizi "White " diye çağırıyoruz.

Llamamos a nuestro perro "White".

Onu Jim diye çağırırlar.

- Ellos lo llaman Jim.
- Le llaman Jim.

- Çocuk "Ben Japonum" diye cevapladı.
- Çocuk "Ben Japonum" diye yanıtladı.

"Soy japonés" respondió el niño.

"Şahane biriydi " diye başladı ve

"Era increíble", dijo.

Kadın düşmanlığı diye çığlık atamayız.

cada vez que se nos llama la atención o somos relegadas de alguna forma.

''Neden okula gidiyorsun?'' diye sorduğunuzda,

Cuando les preguntas: "¿Por qué vas a la escuela?"

Bir şey yapmadınız diye sorarlar.

cuando hubo tiempo para actuar.

"Neden?" yerine "Nasıl?" diye sormalıyız.

En vez de "¿por qué?", debería ser "¿cómo".

Doğru cevap mı diye sorarsak...

si la respuesta racional es la correcta ...

"Bu doğru olamaz." diye düşündüm.

"Esto no puede ser verdad", pensé.

Dedim ya kalp hastasıydı diye

Dije porque era un paciente del corazón

Tweety, Daffy Duck çıkacak diye

Tweety, porque Daffy Duck saldrá

Mantıklı mı diye soracak olusanız

Si me preguntas si tiene sentido

Yok böyle bir şey diye

tal cosa

şimdi dünya yuvarlak diye biliyoruz

ahora sabemos que el mundo es redondo

Ceset bozulmasın diye kendini mumyalatmış

se momificó para que el cadáver no se deteriorara

Deprem öldürmez fakirlik öldürür diye

ese terremoto no mata la pobreza

PTT'nin açılımını biliyor musunuz diye

¿Conoces la apertura de PTT?

Okuyan kişiler rahatsız olmasın diye

para que los que leen no se molesten

Aynı hassasiyeti gösterir diye düşünüyorum

Creo que muestra la misma sensibilidad

Eden vardır diye düşünüyorum ama

Creo que hay una persona pero

"Nasıl yemek buluyor?" diye endişeleniyorum.

Y me preocupaba cómo se alimentaría.

"Bunu kesinlikle yakalayacak." diye düşünüyordum.

Pensé: "Seguro que a esta la atrapa".

Tony "o nedir?" diye sordu.

"¿Qué es eso?", preguntó Tony.

Değişiklik olsun diye kafanı kullan.

Usa la cabeza por una vez.

Değişlik olsun diye dışarıda yiyelim.

Cenemos fuera para variar.

Ardından “Gerçeği söylüyorum...” diye ekledi.

Y entonces agregó: "Te digo la verdad."

Senin mutlu olacaksın diye gülüyorum.

Yo me estoy riendo para que tú estés contento.

Beraber kahvaltı yaparız diye düşünmüştüm.

Pensé que desayunaríamos juntos.

Alçak! Ne yapıyorsun, diye bağırdım.

¡Sinvergüenza! Grité, ¿Qué estás haciendo?

John " Bu doğru"diye konuştu.

"Es verdad", dijo John.

Bavulu açamayasın diye anahtarı gizleyeceğim.

Esconderé la llave a fin de que no puedas abrir la maleta.

O "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

—¿Cómo te sientes? —preguntó él.

Gündoğumunu izleyebilelim diye erken kalktık.

Nos levantamos pronto para ver salir el sol.

Kusursuzluk diye bir şey yoktur.

La perfección no existe.

O unutmasın diye numarayı yazdı.

Él anotó el número para no olvidarlo.

Horoz sabahleyin "kukuriku" diye öter.

"¡Quiquiriquí!" canta el gallo por la mañana.

"Cadılar ağlamaz," diye usulca fısıldadı.

"Las brujas no lloran", susurró en voz baja.

"Benim aradığım budur! " diye haykırdı.

- —¡Esto es lo que estaba buscando! —exclamó él.
- Él exclamó: "¡Es lo que estaba buscando!"

"Bu nedir?" diye sordu Tony.

"¿Qué es esto?" preguntó Tony.

diye sorsaydı, Sherlock nasıl yanıtlardı?

"¿Cuál es el nivel anterior a secundaria?"

"Çok kibarsın" diye Willie yanıtladı.

"Eso es muy amable de tu parte", respondió Willie.

Tom Mary'ye korkak diye bağırdı.

Tom llamó a Mary cobarde.

Niye diye sorma, sadece yap.

No preguntes por qué; simplemente hazlo.

Ne diye onu fark edebilirdim ki?

así que, ¿por qué lo miraría?

Ve "Peki ya o?" diye düşünüyorum.

y pensé: "¿Y él?

"Benim adım Ronan." diye bir ses.

y la voz dice: "Me llamo Ronan".

"Daha sonra mı gelelim?" diye sorduk.

Entonces dijimos: "¿Volvemos más tarde?".

Kendime "Neden böyle?" diye sormadan yapamıyorum.

Y no puedo evitar preguntarme, "¿Por qué es eso?"

''Okulu bitirmem gerek.'' diye gaza gelmiştim.

que mientras trabajaba a tiempo completo,

"Kadınlar erkeklerde ne arar?" diye sordum.

Le dije, "¿Qué buscan las mujeres en los hombres?"

Polis teşkilatlarından adalet talep edebilsinler diye

Abrimos nuestras puertas tras los disturbios en Watts,

Ona ''Yapışkan Vicky'' diye isim taktık.

le pusimos un apodo: "Vicky la pringosa".

Sadece eleştiri diye de bakmayın olaya

No solo mires las críticas

Hikaye atıyor ben bunu yaptım diye

él lanza una historia porque hice esto

Anahtarı da ne yapıyordur diye sorduğumuzda

Cuando preguntamos qué está haciendo la llave

Bunu niye anlatıyor diye soracak olursanız

Si preguntas por qué es esto revelador

Bakın bunu ben buldum çocuklar diye

Mira, encontré esto porque los niños

Biz çoktan bölünmüşüz ocu, bucu diye

ya estamos divididos

Nasıl bunu benim karşıma çıkarıyor diye

¿Cómo me hace enfrentar esto?

Yapmadığızda'da size odun diye hitap edebiliyorlar

cuando no lo haces, pueden llamarte madera

Bizim kadınımız şort giydi diye dövülüyor

Nuestra mujer es golpeada por usar shorts

Ama yine de teleskopla görebiliyoruz diye

Pero aún podemos ver a través del telescopio.

Hani bir suç unsuru mu diye

¿Es un crimen?

Korona bize ne yapabilir diye sorduğunuzda

Cuando preguntas qué nos puede hacer la corona

Ve sonra çat diye birden kayboldu.

Y luego, bum. Desapareció.

"Bu ciddi bir sorun." diye düşündüm.

Pensé: "Qué problema.

"Yılan yıldızları yemeğimi çalıyor." diye düşündü

pensó: "Bueno, las ofiuras se llevan mi comida",

"Diye tenis oynar mı?" "Evet oynar."

"¿Ella juega tenis?" "Sí."

O, çocuklar izleyebilsin diye yavaşça yürüdü.

Anduvo lentamente de forma que los niños pudieran seguirlo.