Translation of "Dinlemek" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Dinlemek" in a sentence and their spanish translations:

Dinlemek zorundasın.

Tienes que escuchar.

Yavaşlamak, vücudu dinlemek,

Se trata de ir más despacio,

Sizi dinlemek istemiyorum.

- ¡No quiero escucharte!
- No quiero escucharos.

Dinlemek ister misiniz?

¿Te gustaría escuchar?

Hikayeni dinlemek istiyorum.

Quiero escuchar tu historia.

Teorilerini dinlemek istemiyorum.

No quiero escuchar tus teorías.

Müzik dinlemek çok eğlenceli.

Es muy divertido escuchar música.

Pop müzik dinlemek istiyorum.

Me gustaría escuchar música pop.

Bunu dinlemek istiyor musun?

- ¿Querés escucharlo?
- ¿Quieres escucharlo?

Neden beni dinlemek istemiyorsun?

¿Por qué no me quieres escuchar?

Tom ebeveynlerini dinlemek istemiyor.

Tom no escucha a sus padres.

Hangi CD'yi dinlemek istersin?

¿Qué CD quieres escuchar?

Dinlemek istemiyorsan kulaklarını kapat.

Si no querés escuchar, tapate los oídos.

Sesi dinlemek için hoş.

Su voz es agradable de oír.

Onu dinlemek için zaman ayırdım,

Me tomé mi tiempo para escucharla

Bunları dinlemek de zor olmalı.

y tal vez para ser escuchado.

Klasik müzik dinlemek hoşuma gider.

Me gusta escuchar música clásica.

Tom'un senden dinlemek istediğinden eminim.

Seguramente Tom querría oír de ti.

Ben bunu dinlemek zorunda değilim.

No tengo por qué escuchar esto.

Onun söylediğini dinlemek zorunda değilsin.

No tienes que escuchar lo que dice.

Haber dinlemek için radyoyu açtım.

Encendí la radio para escuchar las noticias.

Haberleri dinlemek için radyoyu açtım.

Encendí la radio para escuchar las noticias.

Dikkat etmek ve dinlemek zorundayız.

Tenemos que prestar atención y escuchar.

Linda müzik dinlemek için parka gitti.

Linda fue al parque para escuchar la música.

Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.

- Solo tienes que seguir su consejo.
- Todo lo que tienes que hacer es seguir sus consejos.

O anda müzik dinlemek beni rahatlattı.

Escuchar aquella música en aquel momento me relajó.

Bir şarkı söylememi dinlemek ister misin?

¿Quieres oírme cantar?

Hiç kimse onu dinlemek için durmaz.

Nadie se detiene a escucharlo.

Tom Mary'nin söylediklerini dinlemek zorunda değil.

Tom no tiene que escuchar lo que Mary diga.

O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.

Él se instaló en su silla a escuchar la música.

Herkes ders dinlemek için orada bulunuyor yahu!

¡Todos están allí para escuchar la lección!

İnsanlar onun müziğini dinlemek için evlerinden çıktılar.

La gente salía de sus casas para escuchar su música.

Sadece o şarkıyı dinlemek bana seni düşündürüyor.

Solo escuchar esa canción me hace pensar en ti.

Bunun hakkında daha fazla konuşmanızı dinlemek isterim.

Me gustaría oírte hablar más de ello.

Çek git! Seni bir daha dinlemek istemiyorum.

¡Vete! No quiero volver a oírte.

Belki de benim görevim; evrenin bana gösterdiklerini dinlemek

Tal vez mi trabajo sea escuchar lo que el universo me muestra

Şu anda tüm yapabileceğim burada oturmak ve dinlemek.

Todo lo que puede hacer por el momento es sentarme acá y escuchar.

Benim için yüksek sesle müzik dinlemek can sıkıcı.

Para mí es molesto escuchar música fuerte.

Eğer paylaşmak istediğin son birkaç şey varsa dinlemek isteriz

Si quieres decir unas palabras finales, adelante,

Tom'un o şarkıyı tekrar söylemesini dinlemek zorunda olmak istemiyorum.

No quiero tener que escuchar a Tom cantando esa canción otra vez.

"Ne tür müzik dinlemek istersin?" "Romantik bir şey koy."

"¿Qué tipo de música quieres oír?" "¡Pon algo romántico!"

- Mary'nin zırvasını daha fazla dinlemek zorunda kalırsam, deliririm.
- Mary'nin zırvalarını daha fazla dinlemek zorunda kalırsam, deliririm.
- Mary'nin zırvalıklarını daha fazla dinlersem delireceğim.

Si tengo que escuchar aún más las bobadas de Mary, me enfermaré.

Dinlemek, öğrenmek ve önemsemek bizler için o kadar da zor değil.

No nos debe resultar tan difícil escuchar, aprender y atender.

Dün bunu seninle konuşmak istedim ama sen dinlemek istiyor gibi görünmüyordun.

Ayer quería hablar contigo acerca de eso, pero no parecía que quisieras escuchar.

Ben hiç dindar değilim ama Latince Rabbin Duası'nı dinlemek beni ürpertir.

Nunca fui religioso, pero me estremece escuchar el Padrenuestro en latín.

- Hikayenin tamamını dinlemek istiyorum, hiçbir ayrıntıyı atlama.
- Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.

- Quiero escuchar toda la historia, y no te dejes ningún detalle.
- Deseo oír la historia completa, y no se salte ningún detalle.

Tom Mary'ye kendi probleminden bahsetmesine rağmen, onu nasıl çözeceğine dair onun herhangi bir tavsiyesini dinlemek istemiyordu.

Aún si Tom le contó a Mary acerca de su problema, él no quería escuchar ningún consejo que ella tuviera para resolverlo.