Translation of "Canlı" in Spanish

0.018 sec.

Examples of using "Canlı" in a sentence and their spanish translations:

Canlı canlı gömüldü.

Ella fue enterrada viva.

- O canlı gömüldü.
- Canlı canlı gömüldü.

Lo enterraron vivo.

Canlı yapacağız.

Lo haremos en vivo.

Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!

¡Estos mosquitos me están comiendo vivo!

İstanbul'un fethini canlı canlı izlemek istemez misiniz?

¿No te gustaría ver la conquista de Estambul en vivo?

Böcek hâlâ canlı.

El bicho sigue con vida.

Ben canlı hissediyorum.

- Me siento vivo.
- Me siento viva.

Onları canlı istiyorum.

Los quiero vivos.

O, canlı gömüldü.

Ella fue enterrada viva.

Akvaryum balığı canlı.

El pez dorado está vivo.

Bütün köpekler canlı.

Todos los perros están vivos.

Onu canlı bulduk.

- La hemos encontrado con vida.
- La encontramos viva.

Okulların içinde canlı canlı yakmış ve sokaklarda vurmuştu.

niños quemados vivos en las escuelas, o acribillados en las calles?

Gerçekten hoş ve canlı.

Realmente bien y brillante.

Canlı bir akrep almazsınız,

Uds. no comprarían escorpiones vivos

Hiçbir canlı gereksiz diyemeyiz

no podemos decir que ninguna criatura sea innecesaria

Balık hâlâ canlı mı?

- ¿El pez está vivo todavía?
- ¿Sigue vivo el pez?
- ¿Este pez sigue vivo?
- ¿Este pez está vivo todavía?

Biz onu canlı bulduk.

Le encontramos con vida.

Hayvanı canlı olarak yakalamalısın.

Debes atrapar vivo al animal.

Ben balığı canlı tutacağım.

- Yo mantendré vivo al pez.
- Yo mantendré a los peces con vida.

Kedi canlı gömülmedi. Kurtuldu.

El gato no fue enterrado vivo. Sobrevivió.

Bu adadan canlı çıkamayacağız.

No saldremos vivos de esta isla.

Bu böceği canlı tut.

Mantén vivo este insecto.

Ben felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yenildiğini duydum.

Oí que un hombre paralizado fue devorado vivo por gusanos.

Burada yaşayan her canlı olacak.

También las demás criaturas del lugar.

Daha canlı ve net olacak.

Esto va a ser un poco más explícito.

Dünyadaki hemen hemen her canlı

casi todas las criaturas del mundo

Karıncaların öldüremeyeceği hiçbir canlı yok

no hay criaturas que las hormigas no puedan matar

Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız.

- Debemos capturar vivo al león.
- Tenemos que capturar al león vivo.
- Tenemos que atrapar vivo al león.

Kazada çok sayıda canlı kayboldu.

Se perdieron muchas vidas en el accidente.

Gölette birçok canlı balık gördük.

Vimos muchos peces vivos en el estanque.

Bu balık hâlâ canlı mı?

¿Este pez está vivo todavía?

Canlı bir balinayı asla görmedim.

No he visto nunca una ballena viva.

Küçük hediyeler arkadaşlığı canlı tutar.

Pequeños obsequios mantienen viva a una amistad.

Onlar bir ayıyı canlı yakaladılar.

Ellos capturaron a un oso vivo.

Hiç kimse oradan canlı dönmedi.

Nadie regresó con vida de ahí.

Canlı bir ıstakoz yemek istemiyorum.

No quiero comer una langosta viva.

Doktor canlı hastayı morga gönderdi.

El médico envió a la paciente viva a la morgue.

Bu fotoğraftaki gökyüzü çok canlı.

El cielo en esta foto está muy saturado.

Canlı balık suyun altında yüzer.

El pez vivo nada bajo el agua.

Balık dükkanında canlı balık satıyorlar.

En la pescadería venden pescado vivo.

Beni asla canlı ele geçiremeyeceksin!

- ¡Nunca me cogerás con vida!
- ¡Nunca me cogeréis con vida!

Bunun uyarısı da sırtlarındaki canlı renk.

La advertencia es el color de la espalda.

Deneyi de web sitemizden canlı yayınladık.

transmitiendo el experimento en vivo en nuestros sitios web.

-Sektörü bitirdiniz. -Canlı çiçeklerimiz de var.

¡Mataron la industria! No... Hay naturales también.

Her halde dünya da canlı kalmazdı.

En cualquier caso, el mundo no estaría vivo.

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu.

- El gato estaba jugando con un ratón vivo.
- El gato estaba jugando con un ratón con vida.

Canlı bir kaplanı nereden satın alabilirim.

¿Dónde puedo comprar un tigre vivo?

Fare canlı mı yoksa ölü mü?

¿El ratón está vivo o muerto?

Buradan canlı çıkmak istiyorsan, beni izle.

Sígueme si quieres salir de aquí con vida.

Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.

La muñeca era sorprendentemente realista.

Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.

Los niños a menudo están impacientes e inquietos.

- O hayatta!
- O yaşıyor!
- O canlı!

¡Está viva!

Bir kez canlı bir balina gördüm.

Una vez vi una ballena viva.

Tom, Mary'yi canlı gören son kişiydi.

Tom fue el último en ver a María viva.

Bu bir fili nasıl canlı yakaladıklarıdır.

Así es como capturan un elefante vivo.

Futbol maçı televizyonda canlı olarak yayınlandı.

El partido de fútbol se transmitió en directo por televisión.

Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.

El pez que pescó ayer sigue vivo.

Şu an hayati sinyallerimi canlı yayın yapan,

Ahora mismo llevo un pequeño parche

Bu canlı atmosfer içindeki dünyalıları temellendiren şeyler.

terrícolas dentro de este aire viviente.

Ama tek virüs barındıran canlı yarasa değildir

pero no es el único virus que contiene murciélagos vivos

Canlılar arasında ekolojiyi bozan tek canlı ise

la única criatura que perturba la ecología entre los seres vivos

Dünyada tek hayvan besleyen canlı insan diyebilirz

podemos decir que solo hay un animal que vive en el mundo

O hâlâ köpeğinin canlı bulunabileceği umuduna tutunuyordu.

Ella aún se aferraba a la esperanza de encontraran a su perro con vida.

Onun çok canlı bir hayal gücü var.

Él tiene una imaginación muy vívida.

Tükenme tehlikesinde olan birçok canlı türü var.

Hay muchas especies en vías de extinción.

İlk öpücüğün tadı benim bellekte canlı kalır.

El sabor del primer beso está muy vivo en mi memoria.

Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.

Por alguna razón, me siento más vivo por la noche.

İşte bu yüzden video oyunlarında canlı yayın başladı.

Por eso el streaming en directo se ha popularizado con los videojuegos.

Futbol maçı öğleden sonra saat beş'te canlı yayınlanacak.

El partido de fútbol será transmitido en vivo a las cinco de la tarde.

O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.

Es un ser vivo, así que claro que caga.

Ve bunlar buharlaşır ve canlı virüsü havada bırakabilir.

que se evaporan y pueden dejar el virus suspendido en el aire.

Çünkü canlı yayın aynı türden bir etkileşim hissi sunuyor.

Porque el streaming en directo ofrece una sensación de interactividad.

Sadece birkaç Türk hikayeyi anlatabilecek kadar canlı kalabilmiş olacaktır

pocos turcos viven para cruzar el Danubio y contar la historia.

Bu canlı ışık olgusunu daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Este fenómeno de luz viviente apenas comienza a entenderse.

Tom'un ölü mü yoksa canlı mı olup olmadığını bilmiyorum.

No sé si Tom está vivo o muerto.

Aniden açılmış bir kalp uyanık, canlı ve aksiyonu ister durumdadır.

Un corazón partido y abierto está despierto y vivo, e invita a la acción.

Ve düşündük de bir canlı yayın sırasında aranıza katılalım dedik.

y pensamos que podríamos acompañarlos en el stream.

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

Estaba tan débil que no podía adoptar los colores de un pulpo sano,

Eğer Güneş olmasaydı, yaşayan hiçbir canlı Dünya üzerinde var olamayacaktı.

Si no fuera por el sol, no existirían criaturas vivientes en la tierra.

Doktorlar Tom'u canlı tutmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Los doctores hicieron todo lo que pudieron para mantener con vida a Tom.

Bütün bunlara rağmen bu hayvanlar kâr için canlı hayvan pazarlarına gönderiliyordu.

No obstante, estos animales fueron canalizados hacia los mercados húmedos con fines de lucro.

Tom piranalar tarafından canlı olarak yenilen bir adam gördüğünü iddia etti.

Tom alegó haber visto a un hombre devorado vivo por pirañas.

Ne zaman büyük bir canlı organizasyon yapsak -bu gece Reno'da yaptığımız gibi-

Cuando hacemos un evento en vivo, como el que hacemos hoy en Reno,

Ama şunu yapabiliriz, bu göreve devam edip zehri canlı olarak bulmaya çalışmak için

¿Saben qué podemos hacer? Continuemos... ...esta misión e intentemos encontrar el veneno mismo

- Kendimi nedense geceleri daha iyi hissediyorum.
- Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.

Por alguna razón, me siento más vivo por la noche.

Her sabah canlı bir kurbağa ye ve günün geri kalan kısmında sana daha kötü bir şey olmayacak.

Cómete una rana viva cada mañana, y no te pasará nada peor durante el resto del día.

İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.

En tanto que el espíritu humano prospere en este planeta, la música en alguna forma viviente se lo acompañará y sostenerá, dándole significado expresivo.