Translation of "Bakmak" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Bakmak" in a sentence and their spanish translations:

- Buna bakmak ister misin?
- Buna bakmak ister misiniz?
- Buna bakmak istiyor musun?

- ¿Quieres mirar esto?
- ¿Quieres ver esto?

Aileme bakmak zorundayım.

Tenemos que cuidar a nuestros padres.

Tavşana bakmak zorundayım.

- Tengo que cuidar al conejo.
- Tengo que preocuparme del conejo.

İçeriye bakmak istiyorum.

Quisiera mirar adentro.

Tom'a bakmak zorundasın.

Creo que deberías cuidar de Tom.

Bakmak ister misiniz?

¿Te gustaría echar un vistazo?

- İnsanlara bakmak kabalıktır.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.

Es descortés mirar fijamente a las personas.

Pul koleksiyonuna bakmak isterim.

Me gustaría echar un vistazo a tu colección de sellos.

Onun bebeğine bakmak zorundaydım.

Tuve que cuidar a su bebé.

Buna bakmak ister misin?

¿Quieres verlo?

Şimdi kendimize bakmak zorundayız.

- Tenemos que cuidarnos a nosotros mismos ahora.
- Tenemos que cuidarnos a nosotras mismas ahora.

Bu kediye bakmak zorundayım.

Tengo que cuidar de este gato.

Tom, Mary'ye bakmak zorunda.

Tom tiene que cuidar a Mary.

Sana bakmak zorunda kaldım.

Tuve que cuidar de ti.

Tom teleskoptan bakmak istedi.

Tom quería mirar por el telescopio.

Çocuklara bakmak zorunda kaldım.

Tuve que cuidar de los niños.

Menüye bakmak ister misiniz?

¿Te gustaría ver el menú?

Benim işim bebeğe bakmak.

Cuidar del bebé es mi trabajo.

O, annesine bakmak zorunda.

Ella tiene que cuidar a su madre.

Tom, Mary'ye bakmak zorundaydı.

Tom tenía que cuidar de Mary.

Bebeğe bakmak benim işimdir.

Cuidar del bebé es mi trabajo.

Derin nefes alıp bulutlara bakmak

era respirar profundamente, mirar las nubes

Bunun içine bakmak ister misin?

¿Quieres echar un vistazo?

Ailesine bakmak için çok çalıştı.

Él trabajaba duro para mantener a su familia.

O Mary'ye bakmak zorunda kaldı.

Él tenía que cuidar de Mary.

Aileme bakmak için çok çalıştım.

Trabajé duro para mantener a mi familia.

O, kız kardeşine bakmak zorundaydı.

- Ella tenía que cuidar de su hermana.
- Ella tuvo que cuidar de su hermana.

Herkes bana bakmak için döndü.

Todos voltearon a verme.

Zorluğun başlangıç çıtasına bakmak doğru değil,

no es justo mirar la etapa inicial de mayor dificultad

Hatta üç kere bakmak zorunda kaldım.

para entender por qué tenía un impacto tan profundo.

Zaman çizelgesinde ileriye bakmak için var.

estas herramientas miran en el tiempo hacia el futuro.

Hristiyanlara karşı kin ve nefretle bakmak

Mirando a los cristianos con odio y odio

Tom arabaya yakından bakmak için durdu.

Tom se detuvo para echarle una mirada de cerca al auto.

Ben sadece hızlıca bir bakmak istiyorum.

Solo quiero dar un vistazo breve.

Tom bakmak istemiyordu ama kendini tutamadı.

Tom no quería mirar, pero no pudo resistir la tentación.

Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.

Mirar las fotos de tus amigos en Facebook es una pérdida de tiempo.

Çocuklara bakmak için yardım edebilir misin?

¿Me puedes ayudar a cuidar a los niños?

Mary gelemez. O kızına bakmak zorunda.

Mary no puede venir. Tiene que cuidar a su hija.

Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.

Tiene que cuidar de su madre y de su hermana.

Köpek yerine bir kedi bakmak istiyorum.

Quiero tener un gato en vez de un perro.

Tom Mary'ye tek başına bakmak zorundaydı.

Tom tuvo que cuidar a Mary él mismo.

Sabah güneşi bakmak için çok parlak.

El sol de la mañana es tan brillante que no puedo ver.

Evimdeyken penceremden dağlara bakmak hoşuma gidiyor.

Me gusta mirar las montañas desde mi ventana cuando estoy en casa.

Yapacağı ilk şey kaputun altına bakmak olur

lo primero que haría es mirar bajo el capó.

İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.

La gente tiende a ver a los demás con parcialidad.

- Bu kediye bakmak zorundayım.
- Bu kediye bakmalıyım.

Tengo que cuidar de este gato.

Çitin üzerinden bakmak için yeterince uzun geğildi.

No era suficientemente alta para poder ver por encima de la valla.

Onlara bakmak için hiç kimseleri yok mu?

¿No tienen a nadie que los cuide?

Ben bunu çocuklara bakmak kadar çok sevmiyorum.

Esto me gusta menos que cuidar niños.

Sadece hesaplarına bakmak için sisteme girdiğini biliyor musun?

no para hacer una transacción, sino solo para chequear?

Bugün ayrıntılı olarak bakmak istediğim şey de bu.

Y esto es lo que quiero analizar en más detalle hoy.

Ve bir adım geriye gidip büyük resme bakmak

y quería dar un paso atrás, observar el panorama general

Bakmak ile ilgili ne kadar becerikli görünseniz de

El hecho es que no importa lo capacitado que uno esté para mirar,

Eskiden sadece köyümüze bakmak için kullandığımız bir araçtı.

Solía ​​ser solo una herramienta para mirar nuestro pueblo.

Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.

Entre los dos fueron a la ventana para mirar hacia afuera.

Ben birçok çocuğa bakmak zorunda kaldığım için yıprandım.

Estaba agotado porque tuve que cuidar de muchísimos niños.

Tom, o çalışırken Mary'nin oğluna bakmak zorunda kaldı.

Tom tuvo que cuidar al hijo de Mary mientras ella trabajaba.

Ama biz buna daha geniş bir pencereden bakmak istedik.

pero quisimos investigarlo a un nivel más amplio.

Tom yerdekinin ne olduğuna daha yakından bakmak için eğildi.

Tom se inclinó para echar un vistazo de cerca a lo que estaba en el suelo.

Böylesine büyük bir aileye bakmak zorunda olacağımı asla düşünmemiştim.

Jamás pensé que tendría que sostener a una familia tan numerosa.

Onun güzelliğini takdir etmek için sadece ona bakmak zorundasın.

Para apreciar su belleza, sólo tienes que mirarla.

Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.

Yo no suelo mirar atrás y lamentar lo que he hecho.

Hatları bozuluyor ve çoğu asker kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor.

Se rompen sus formaciones y muchos soldados son dejados a defenderse solos.

Herhangi bir yerde caddeyi geçmeden önce iki yöne bakmak iyi bir kuraldır.

Es una buena regla mirar a ambos lados antes de cruzar la calle por cualquier lugar.

İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.

Cuando estás leyendo un libro en inglés, no es buena idea buscar cada palabra que no conoces.

- Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
- O, ailesine bakmak için çok çalışmak zorunda.

Él tiene que trabajar mucho para mantener a su familia.