Translation of "İçeriye" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "İçeriye" in a sentence and their spanish translations:

- İçeriye girmem gerekiyor.
- İçeriye girmeliyim.

Necesito entrar.

İçeriye gel.

- Pasa adentro.
- Entra de una vez.
- Entra ya.
- Métete dentro.

İçeriye girelim.

Pasemos adentro.

İçeriye git.

- Entra.
- Ve adentro.

Içeriye bombalar koysak

si ponemos bombas adentro

İçeriye bakmak istiyorum.

Quisiera mirar adentro.

Onu içeriye alalım.

- Metámoslo dentro.
- Llevémoslo adentro.

İçeriye dikkatle baktılar.

Cuidadosamente miraron hacia adentro.

Onlar içeriye geldiler.

- Entraron.
- Llegaron.
- Ellas entraron.
- Ellas entraban.

Niçin içeriye girmiyoruz?

¿Por qué no entramos?

Dünyanın kuzey kutbundan içeriye

del polo norte del mundo

O, pencereden içeriye girdi.

Él entró por la ventana.

Önce Tom içeriye girdi.

Tom entró primero.

Tom'un içeriye girmediğini umalım.

Esperemos que Tom no entre.

İçeriye gelmek ister misiniz?

¿Quisieras entrar?

- Eve gidelim.
- İçeriye gidelim.

Entremos.

- İçeriye git.
- İçeri gir.

- Entre.
- Pase.
- Entra.

Tom içeriye geri döndü.

Tom volvió adentro.

Orada durma. İçeriye gel.

No se quede ahí. Pase.

- Buyurun!
- İçeriye gel.
- Gelin.

¡Entra!

Kız kardeşim yüzme için içeriye girerken ben tenis için içeriye girerim.

Yo me dedico al tenis mientras que mi hermana se dedica a la natación.

Manyetik kuzey kutbundan içeriye giriyor

llegando desde el polo norte magnético

- Niçin içeriye gelmiyorsun?
- İçeri girsene.

- ¿Por qué no entrás?
- ¿Por qué no pasas adentro?

O içeriye girer girmez düştü.

Nada más entrar, se cayó.

- Neden içeri gelmiyorsun?
- İçeriye gelsene.

¿Por qué no entras?

Kapı kilitliydi, bu yüzden içeriye giremedim.

La puerta estaba cerrada, así que no pude entrar.

Bu bilet içeriye iki kişi aldırır.

Este boleto admite dos personas.

İçeriye girmeden önce ayakkabılarımızı çıkartmak zorundayız.

Tendremos que quitar nuestros zapatos antes de entrar.

Ben kahve içmek için içeriye gelirim.

Entro para tomar un café.

İçeriye temiz hava girmesi için pencereyi açtı.

Ella abrió la ventana para que entrara aire fresco.

Tom az önce içeriye gelen adama baktı.

Tom miró al hombre que acababa de entrar.

Oradan tekrar içeriye giren kuvvet çizgilerinin oluşturduğu alana

de allí al área formada por las líneas de fuerza que entran nuevamente

Kapıyı açtı ve genç çiftçiyi içeriye davet etti.

Ella abrió la puerta e invitó a entrar al joven granjero.

Lütfen içeriye biraz temiz hava girmesine izin ver.

Deje entrar algo de aire fresco, por favor.

Bir fincan kahve için onu içeriye davet etti.

Ella lo invitó a que pasara a tomarse una taza de café.

Tom içeriye temiz hava girdirmek için pencereyi birazcık açtı.

Tom abrió un poco la ventana para dejar entrar un poco de aire.

Cıvatalar zamanında çıkarılabilse bile, kapak içeriye doğru açıldı ve böylece

Incluso si los pernos se hubieran podido quitar a tiempo, la escotilla se abrió hacia adentro, por

- Hoca içeriye girince konuşmayı kesin.
- Öğretmen içeri girince konuşmayı kesin.

Deja de hablar cuando entra el maestro.

Mağara içeriye kadar uzanıyor. Burası kamp için fena bir yer değil.

La cueva sigue hacia adentro. No es un mal lugar para acampar.

Mağara içeriye kadar uzanıyor. Burası kamp için fena  bir yer değil.

La cueva sigue hacia adentro. No es un mal lugar para acampar.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

Parece que hay otra entrada. Probablemente entró por allí.

- Tom sadece kapıdan içeriye girdi.
- Tom daha yeni kapıdan içeri girdi.

Tom acaba de entrar por la puerta.

- Ya çık, ya gir.
- Ya dışarıya çık ya da içeriye gir.

O sales, o entras.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan da içeriye muhtemelen böyle girdi.

Parece que hay otra entrada. Debe haber entrado por allí.

- Polis seni içeriye atacak.
- Polis seni hapse koyacak.
- Polis seni hapishaneye koyacak.
- Polis seni hapse atacak.

- El policía te encerrará en prisión.
- La policía te meterá en la cárcel.

Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.

A los franceses y a los ingleses les gusta beber, pero los últimos prefieren la cerveza, mientras que los primeros prefieren el vino tinto.