Translation of "Anahtarı" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Anahtarı" in a sentence and their spanish translations:

Anahtarı olabilir.

y de nuestro lugar en el universo.

Anahtarı aradı.

Él buscó la llave.

Anahtarı getir.

Trae la llave.

Anahtarı kaybettim.

- He perdido la llave.
- Perdí la llave.

Anahtarı buldum.

He encontrado la llave.

Anahtarı arıyorum.

Estoy buscando la llave.

Anahtarı bulmalıyım.

Tengo que encontrar la llave.

Anahtarı bırakın.

Deje la llave.

Anahtarı nerede buldunuz?

- ¿Dónde encontraste la llave?
- ¿Dónde has encontrado la llave?

O anahtarı döndürdü.

Él giró la llave.

Başarının anahtarı eğitimdir.

Es la educación la llave al éxito.

Bana anahtarı uzat.

Pásame la llave.

Ben anahtarı aradım.

Yo buscaba la llave.

O anahtarı aradı.

Él buscó la llave.

Bana anahtarı ver.

- Dame la llave.
- Entrégame la llave.

Anahtarı çantasına koydu.

Ella puso la llave en su mochila.

Anahtarı kilide soktu.

Él metió la llave en la cerradura.

Anahtarı kilitte bırakma.

No dejes la llave en la cerradura.

Oda anahtarı, lütfen.

La llave del cuarto, por favor.

Anahtarı bana getir.

Tráeme la llave.

Sonunda anahtarı bulduk.

Finalmente encontramos la llave.

Tom anahtarı aradı.

Tom buscaba sus llaves.

Cennetin anahtarı bende.

Tengo la llave del paraíso.

Lamba anahtarı nerede?

¿Dónde está la llave de la luz?

Tom anahtarı çevirdi.

Tom giró el interruptor.

Tom'un anahtarı var.

Tom tiene la llave.

Kutunun anahtarı budur.

- Esta es la llave para la caja.
- Esta es la llave de la caja.

İşte odanızın anahtarı.

Aquí tienes la llave de tu habitación.

"Ne haber?" "Anahtarım yok." "Ne anahtarı?" "Bisiklet anahtarı."

"¿Qué pasa?" "No tengo la llave." "¿Qué llave?" "La llave de la bicicleta."

Ve anahtarı çevirmek üzereyim.

y estoy a punto de accionar el interruptor.

Anahtarı kaybetmek senin dikkatsizliğindi.

Fue descuidado de tu parte perder la llave.

Oğlan kayıp anahtarı arıyordu.

El niño estaba buscando la llave perdida.

Senfoninin anahtarı Sol-minördür.

La sinfonía está en llave de sol menor.

Biz sonunda anahtarı bulduk.

Al fin encontramos la llave.

O, anahtarı kilide soktu.

Él metió la llave en la cerradura.

Lütfen ana anahtarı getir.

Por favor, trae la llave maestra.

Sen yanlış anahtarı aldın.

Agarraste la llave equivocada.

Kapıyı kilitleyemem. Anahtarı kaybettim.

No puedo cerrar la puerta. He perdido la llave.

Bütün sorunların anahtarı sevgidir.

El amor es la respuesta para todo.

O, ona anahtarı verdi.

- Ella le dio la llave.
- Ella le alcanzó la llave.

Bu odanın anahtarı nerede?

¿Dónde está la llave de esta habitación?

Hangi anahtarı kullanacağımı bilmiyorum.

No sé cuál es la llave que tengo que usar.

O anahtarı bana ver.

Dame esa llave.

Anahtarı ona verdiğimi hatırlıyorum.

Recuerdo que le entregué la llave.

O anahtarı nerede buldun?

¿Dónde encontraste esa llave?

Bu anahtarı nereden aldın?

¿De dónde has sacado esta llave?

Anahtarı nerede sakladıklarını bilmiyorum.

No sé en dónde escondieron la llave.

İşte benim apartmanın anahtarı.

Esta es la llave de mi apartamento.

Anahtarı resepsiyon masasında bıraktım.

Dejé la llave en el mostrador de recepción.

Anahtarı paspasın altında buldum.

Encontré la llave debajo de la alfombra.

Anahtarı sağa doğru dönder.

Gira la llave a la derecha.

O, anahtarı cebine koydu.

- Ella guardó la llave en el bolsillo.
- Ella se metió la llave al bolsillo.

Tom anahtarı cebine koydu.

Tom metió la llave en su bolsillo.

Ben aradığım anahtarı buldum.

Encontré la llave que estaba buscando.

Anahtarı bana verecek misin?

¿Me vas a dar la llave?

Bu yüzden de anahtarı aramamışsındır.

así que ni siquiera lo buscan.

Bavulu açamayasın diye anahtarı gizleyeceğim.

Esconderé la llave a fin de que no puedas abrir la maleta.

Şimdi anahtarı alabilir miyim, lütfen?

¿Me das la llave ahora?

Anahtarı istedim ve odama çıktım.

Pedí la llave y subí a mi habitación.

Anahtarı kaybettiğim için kapıyı kırdım.

Como había perdido la llave, rompí la puerta.

Tom kaybettiğini düşündüğü anahtarı buldu.

Tom encontró la llave que creía haber perdido.

Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi.

Fue un descuido dejarte la llave del coche puesta.

Bu değişikliklerin en önemli anahtarı nöroplastisitedir.

La clave para cada uno de estos cambios es la neuroplasticidad.

Zıpkınla balık avlamanın anahtarı, balıkları şaşırtmaktır.

La clave de pescar así es atrapar a los peces por sorpresa.

Veya belki de girişteki ışık anahtarı

O quizás el interruptor de la luz del vestíbulo

Anahtarı da ne yapıyordur diye sorduğumuzda

Cuando preguntamos qué está haciendo la llave

Tom anahtarı nereye sakladığını bilmek istiyor.

Tom quiere saber dónde escondiste la llave.

Anahtarı sana vermek isterim ama veremem.

Me gustaría darte la llave, pero no puedo.

Her zamanki gibi anahtarı masaya koydu.

Él dejó las llaves sobre la mesa, como de costumbre.

Beşliler Tekeri'nin her basamağı bir anahtarı gösteriyor.

Asi que cada uno de estos anillos en el circulo de las quintas, representa todo inicio de tonalidad existente.

Tom'un senin dairenin için anahtarı var mı?

¿Tom tiene la llave de tu apartamento?

Tom senin anahtarı nereye sakladığını bilmek istiyor.

Tom quiere saber dónde escondiste la clave.

Anahtarı bu odada bir yere bırakmış olabilirim.

Puede que haya dejado la llave en algún lugar de esta habitación.

Anahtarı çekmek için doğru zamanı beklemek zorundasın.

Hay que esperar el momento adecuado para bajar la palanca.

Tom kapıyı kilitleyemedi, çünkü yanlış anahtarı almıştı.

Tom no podía abrir la puerta porque tenía la llave incorrecta.

Evin anahtarı için çantasına baktı ama onu bulamadı.

Ella buscó las llaves de la casa en su cartera, pero no las encontró.

Bana 12 mm ingiliz anahtarı verir misin, lütfen?

¿Podrías darme la llave inglesa de 12 mm, por favor?

Bir İngiliz anahtarı, yaygın olarak kullanılan bir araçtır.

Una llave es una herramienta habitual.

Bana anahtarı nereye koyduğunu lütfen tekrar söyler misin?

- ¿Podrías decirme nuevamente dónde pusiste la llave, por favor?
- ¿Podrías repetirme dónde metiste la llave?

Ben anahtarı almış olsaydım, kapının arkasında duruyor olmazdım.

Si yo hubiera tomado la llave, yo no estaría de pie detrás de la puerta.

- Tom aradığı anahtarları buldu.
- Tom aradığı anahtarı buldu.

Tom encontró la llave que había estado buscando.

Tom anahtarı saklamak için iyi bir yer bulamadı.

Tom no encontraba un buen lugar donde esconder la llave.

Tom koltuğu ayarladı, anahtarı taktı, ve sonra uzaklaştı.

Tom ajustó el asiento, metió la llave y se fue conduciendo.

Tom onların onu kilitlemelerinden ve anahtarı atmalarından korkuyordu.

Tom tenía miedo de que le encerraran y tirasen la llave.