Translation of "Ağaçların" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Ağaçların" in a sentence and their spanish translations:

Bu da ağaçların sesi.

Este es también el sonido de los árboles.

...usulca ağaçların arasında uçarlar.

para escapar de los peligros de la noche.

Kuşlar ağaçların arasında ötüşüyorlardı.

Los pájaros cantaban en los árboles.

Bu ağaçların tohumları sarıdır.

Las semillas de estos árboles son amarillas.

Ağaçların yaprakları sonbaharda kırmızılaşır.

Las hojas de los árboles se ponen rojas en otoño.

Köy o ağaçların ötesinde.

El pueblo está más allá de aquellos árboles.

Ağaçların ekildiği mevsim ilkbahardır.

La primavera es la estación para plantar árboles.

Ağaçların arasında bir adam görüyorum.

Veo a un hombre entre los árboles.

Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.

Las hojas de los árboles se tornan amarillas en otoño.

Ağaçların ardında bir ev var.

Detrás de los árboles hay una casa.

Ağaçların gizli gizli kıpırdanmasının kuvvetle farkındaydım

Era plenamente consciente de los movimientos secretos en los árboles.

Ağaçların, taşların ve suyun ruhuna duydukları saygı,

el respeto por los espíritus que viven en los árboles, en las rocas y en el agua,

O tarafa gidebiliriz. Ağaçların altında korunaklı kalmayı deneyebiliriz.

Podemos ir allí. Nos protegeríamos bajo los árboles.

Derisinin zarları sayesinde onu güvende tutabiliyor... ...ağaçların tepesinde.

Las membranas de la piel le permiten mantenerlo a salvo en la copa de los árboles.

Ağaçların bile tohumlarını uzağa saçmak için yardıma ihtiyacı var.

Hasta los árboles necesitan ayuda para esparcir sus semillas lo más lejos posible.

Yoğun şekilde iç içe geçmiş ağaçların arasında pek esinti yok.

Entre los árboles tan apretados, hay poca brisa.

Kütüphanenin önündeki ağaçların altında öğle yemeklerini yiyen bazı adamlar vardı.

Había algunos hombres almorzando bajo los árboles frente a la biblioteca.

Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.

Las flores y los árboles necesitan aire limpio y agua fresca.

- Ağaçlar arasında bir ev görüyorum.
- Ağaçların arasında bir ev görüyorum.

Veo una casa entre los árboles.

Sadece birkaç haftalık bir bebek bu. Ağaçların arasından duyduğu sesler sonunda gözünde somutlaşıyor.

Un bebé de solo unas semanas de edad que, por fin, le da forma a los sonidos que escuchó entre los árboles.

Gündüzler ve akşamlar gittikçe daha soğuk oluyor. Ağaçların yaprakları yakında kırmızı ve sarı olacaklar.

Los días y las noches son cada vez más fríos. Las hojas de los árboles pronto serán rojas y amarillas.

- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar.
- Çiçekler ve ağaçlar, temiz hava ve tatlı suya ihtiyaç duyarlar.

Las flores y los árboles necesitan aire limpio y agua fresca.