Translation of "Sürekli" in Spanish

0.023 sec.

Examples of using "Sürekli" in a sentence and their spanish translations:

Sürekli kusuyorum.

Vomité mucho.

Sürekli yiyecek,

siempre preocupado por la comida,

Sürekli yürüdü.

Él caminó y caminó.

Sürekli öksürüyorum.

No paro de toser.

Aklınızla sürekli oynuyorlar,

también juegan con nuestras mentes todo el tiempo

Sürekli kafamda beliriyordu:

para la que no tenía respuesta:

Sürekli uzayan dişler.

Nunca dejan de crecer.

Sürekli de çalışacaklardır

siempre trabajarán

Sürekli seri geliştirdiler

Serie desarrollada continuamente

Sürekli hatalar yapıyorsun.

Siempre cometes errores.

Hasta sürekli iyileşiyor.

El paciente se está recuperando a paso seguro.

Sürekli seni düşünüyorum.

- Pienso en ti todo el tiempo.
- Yo pienso en ustedes todo el tiempo.
- Pienso en vos todo el tiempo.

Karımla sürekli tartışırım.

Me la paso discutiendo con mi esposa.

O sürekli böyle.

Ella es siempre así.

Bilim sürekli gelişiyor.

La ciencia está en constante evolución.

O sürekli ağladı.

Él lloró y lloró.

O sürekli meşgul.

Siempre está ocupado.

Suç sürekli artıyor.

El crimen se está incrementando continuamente.

Bilgisayarlar sürekli geliştiriliyorlar.

Las computadoras se están mejorando constantemente.

Seni sürekli özlüyorum.

Te extraño incesantemente.

O sürekli konuşuyordu.

Ella está hablando a todas horas.

Ve sürekli kendime soruyordum:

y continuamente me preguntaba:

Sürekli kilo vermeye çalıştım.

Intenté constantemente perder peso

Ve sürekli gelen zamları

y constantemente caminatas

Niye sürekli virüs bulaştırıyor?

¿Por qué se infecta constantemente?

Bize sürekli durmadan saldırıyor

constantemente atacandonos

Sürekli değişiyor. Çünkü akışkan

está cambiando constantemente. Porque fluido

O, sürekli mektuplar yazıyor.

Ella está constantemente escribiendo cartas.

O sürekli şarkı söyledi.

Cantó y cantó.

O, sürekli şikâyet ediyor.

Siempre se está quejando.

Tom sürekli TV izler.

Tom ve la tele a todas horas.

Dükkân sürekli olarak kapandı.

La tienda cerró permanentemente.

Diller sürekli değişime tabidir.

Las lenguas están constantemente sujetas a cambios.

Tom neden sürekli burada?

¿Por qué Tom siempre está aquí?

Tom'la sürekli temas halindeyim.

He estado en contacto permanente con Tom.

Tom sürekli öyle değil.

Tom no es así todo el tiempo.

O sürekli sigara içiyor.

Siempre está fumando.

O sürekli olarak ağlıyor.

Ella llora sin parar.

O sürekli onu düşünüyor.

Ella siempre está pensando en él.

Dükkânı sürekli müşteri kaynıyor.

Su negocio está siempre lleno de clientes.

Sürekli para sıkıntısı var.

- Él siempre tiene problemas de dinero.
- Él siempre está corto de plata.
- Siempre anda corto de dinero.

Tom sürekli hikayeler yazar.

Tom inventa historias todo el tiempo.

Neden sürekli geç kalıyorsun?

¿Por qué es que siempre llegas tarde?

- Annesi sürekli bundan şikayet eder.
- Annesi sürekli olarak bundan şikâyet ediyor.

Su madre se queja constantemente de ello.

Olumsuz düşüncelerinin sürekli saldırdığı zihinlerinde

y ser presos de su propia mente,

Sürekli, ikisini birden yapabileceğimi sanmıyorum.

A mí no me gusta hacer ambas cosas al mismo tiempo.

Bunu sürekli bir empatiyle yapabiliriz

Podemos lograrlo ofreciendo a los estudiantes nuestra empatía incondicional

Seni sürekli uyaran sinyaller yok

No tienen esos constantes estímulos en su vida

Ve bizler bunu sürekli duyuyoruz.

Y lo escuchamos en forma consistente.

Sürekli bir biçimde pozitif olmalısınız.

debemos ser positivos todo el tiempo.

Ve sürekli düşme tehlikesi altındayız.

y en riesgo constante de derrumbarse.

Üzerinde sürekli restore çalışması yapıldı

Se realizaron continuos trabajos de restauración.

Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım.

Estoy harto de tus constantes quejas.

Tüm gün sürekli yağmur yağdı.

Ha llovido sin cesar el día entero.

Neden sürekli olarak bayrakları değiştiriyorsun?

¿Por qué estás todo el rato cambiando las banderas?

Sürekli üzerimde bir yorgunluk hissediyorum.

Siempre me siento cansado.

Kadın sürücüler sürekli bir tehlikedir.

Mujer al volante, peligro constante.

Çiftçiler sürekli havadan şikayet eder.

Los granjeros se la pasan quejando del clima.

Tom'u sürekli izlememe gerek yok.

No necesito vigilar a Tom todo el tiempo.

Popülasyonların hareketi sürekli yayılmanın yakıtıdır.

el desplazamiento de personas favorece que el virus siga transmitiéndose.

Son zamanlarda sürekli yağmur yağıyor.

Últimamente llueve todo el tiempo.

Gün doğana kadar sürekli konuştuk.

Hablamos sin descanso hasta el amanecer.

Karısı ona sürekli dırdır ediyor.

Su esposa le fastidia constantemente.

O sürekli aynı hikayeyi anlatıyor.

Siempre está contando la misma historia.

Ben Tom'u sürekli burada görürüm.

Yo veo a Tom aquí todo el tiempo.

Sally saç stilini sürekli değiştiriyordu.

Sally constantemente cambiaba su peinado.

O, hastalanana kadar sürekli çalıştı.

Él trabajó y trabajó, hasta que enfermó.

Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.

Tom piensa en Mary todo el tiempo.

Sürekli ondan bahsetmek zorunda mısın?

¿Tienes que estar siempre hablando de él?

Sürekli online olduğumuz bir toplumda yaşıyoruz

Vivimos en esta sociedad que siempre está activa

Sürekli yerinde tutan kuralları değiştirmek için,

para que todos trabajemos con el fin de cambiar las reglas

Sabit bakışlar, sürekli olarak bana bakılması,

Las miradas, esas miradas permanentes,

Ve sürekli hırlamasını ve ısırışını duyuyordum.

Lo podía oír mientras rugía y me mordía.

Sürekli onaylanmak ve takdir görmek isterler

quieren ser aprobados y apreciados todo el tiempo

Sürekli kendisinden bahsedilmesini ve övülmesini ister

constantemente quiere ser mencionado y alabado

Burnunun ucunu sürekli yukarıya doğru kaldırmazsa

Si no levanta la punta de la nariz constantemente hacia arriba

Sürekli yeni yeni manyetik alanalar üretiyor.

produciendo constantemente nuevos campos magnéticos.

Bunun hakkında sürekli düşük enerjili diyor

al respecto dice constantemente baja energía

Gece yarısı sonrasına kadar sürekli konuştular.

Ellos hablaron sin parar hasta después de medianoche.

Fakirlere sürekli yardım etmeye gayret etti.

Él continuamente se ha esforzado por ayudar a los pobres.

Onun sürekli hakaretleri onun öfkesini uyandırdı.

Sus insultos constantes encendieron su ira.

Coğrafya öğrencisi isen, sürekli harita kullanmalısın.

Para estudiar geografía, tienes que estar usando mapas constantemente.

Test pilotları sürekli ölüme meydan okuyor.

Los pilotos de prueba desafían constantemente al destino.

Bazı çocuklar sürekli video oyunu oynar.

Algunos niños juegan videojuegos todo el tiempo.

Beni sürekli rahatsız etme, ben meşgulüm.

Deja de darme la lata, estoy ocupado.

Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.

Peter llama constantemente a su madre.

O sürekli suçsuz olduğunu iddia etti.

Ella siempre ha repetido que es inocente.

Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor.

Tom tiene intención de vivir de modo permanente en Japón.

Jane, Los Angeles'da iken sürekli telefonda konuşurduk,

Cuando Jane estaba en Los Ángeles, hablábamos por teléfono constantemente,

Ilk izleniminizin farkında olmadığınızı kendinize sürekli hatırlatın.

recordar que no somos conscientes de nuestras primeras impresiones.

Öğretmenimin bana sürekli söylediği bir şey var

Mi profesor, que se llama

Ve suçluluk duygusu içinde kendime sürekli hatırlattım,

y con gran culpa, me recordaba

Bu sırada CEO’ların kazançları sürekli olarak artıyor.

Aun así, el salario de los directores aumenta una y otra vez.

Kolugoların kocaman gözleri vardır. Sürekli tehlike kollarlar.

Los colugos tienen ojos enormes que escanean para detectar el peligro.

Sürekli o salgıyı yiyerek besleniyor hareket yok

constantemente comiendo esa secreción, sin movimiento

Fransızların elindeki köyler sürekli, ezici bombardıman altındaydı.

Las aldeas dominadas por los franceses estaban bajo constante y devastador bombardeo.