Translation of "Yirmi" in Portuguese

0.007 sec.

Examples of using "Yirmi" in a sentence and their portuguese translations:

O yirmi bir yirmi daha bulaştırdığı zaman

Quando ele tinha vinte e um e vinte mais infectados

Muiriel yirmi yaşındadır.

Muiriel tem vinte anos de idade.

Kedi yirmi günlüktür.

O gato tem vinte dias.

Yirmi kelebek yakaladı.

Ele pegou vinte borboletas.

Muiriel yirmi yaşında.

Muiriel tem vinte anos de idade.

Muriel yirmi yaşında.

Muriel tem 20 anos

O yirmi yaşında.

- Ela tem vinte anos.
- Ela tem vinte anos de idade.

Bina yirmi katlıdır.

O edifício tem vinte andares.

Yirmi yedi yaşındayım.

- Tenho vinte e sete anos.
- Tenho vinte e sete anos de idade.

Yirmi dört yaşındayım.

Tenho 24 anos.

- Yirmi ülkede İspanyolca konuşulur.
- İspanyolca yirmi ülkede konuşulur.

O espanhol é falado em vinte países.

Saat onu yirmi geçiyor.

- São dez e vinte.
- São 10h20.

Yirmi tane kebap ısmarlayalım!

Vamos pedir vinte kebabs!

Muiriel yirmi yaşına girdi.

Muiriel fez vinte anos.

Bence sen yirmi yaşındasın.

Acho que você tem vinte anos.

Annem yirmi yaşında evlendi.

- Minha mãe se casou quando tinha 20 anos.
- A minha mãe se casou aos vinte anos.

Yirmi dolarımı geri istiyorum.

Eu quero os meus 20 dólares de volta.

Ben yirmi beş yaşındayım

- Tenho 25 anos.
- Eu tenho 25 anos.
- Tenho vinte e cinco anos.

O, yirmi dört yaşında.

Ele tem vinte e quatro anos de idade.

Kayıt yirmi ekimde başlar.

A inscrição começa no dia 20 de outubro.

Ben yirmi üç yaşındayım.

Tenho vinte e três anos.

Yirmi yıldır öğretmenlik yapmaktadır.

Ela tem dado aula há vinte anos.

Tom yirmi şınav yaptı.

Tom fez vinte flexões.

Yaklaşık yirmi kez hapşırdım.

Já espirrei umas vinte vezes.

- Onun yirmi çocuğu var.
- O 20 çocuğa sahiptir.
- Yirmi çocuğu var.

- Ele tem vinte crianças.
- Ele tem vinte filhos.

O, en fazla yirmi yaşındadır.

Ela tem 20 anos no máximo.

Bir günde yirmi mil yürüdü.

Ela caminhava vinte milhas por dia.

Muriel henüz yirmi yaşına girdi.

- Muriel acabou de fazer vinte anos.
- Muriel fez vinte anos.

İki saat yüz yirmi dakikadır.

Duas horas são cento e vinte minutos.

Ailem yirmi yıldır burada yaşıyor.

Minha família vive aqui há vinte anos.

Bana hala yirmi dolar borçlusun.

Você ainda me deve vinte dólares.

Beş kere beş yirmi beştir.

Cinco vezes cinco são vinte e cinco.

Sayfa yirmi beşteki haritaya bak.

Olhe o mapa na página 25.

Bir gün yirmi dört saattir.

Um dia tem vinte e quatro horas.

Omurga yirmi dört kemikten oluşur.

A coluna vertebral compõe-se de vinte e quatro ossos.

Partiye yirmi arkadaşı davet ettim.

Convidei vinte amigos para a festa.

Tom yirmi dakika erken geldi.

Tom está vinte minutos adiantado.

Yirmi yıldan fazladır onu tanıyorum.

- Eu a conheço há mais de vinte anos.
- Eu conheço ela há mais de vinte anos.

Brezilya yirmi altı eyaletten oluşur.

- O Brasil compreende vinte e seis estados.
- O Brasil é composto por vinte e seis estados.

O yirmi iki şubat'ta doğdu.

Ele nasceu em vinte e dois de fevereiro.

Yirmi yıldır aileye hizmet etti.

Ela serviu a família por vinte anos.

Ben sadece yirmi yaşına girdim.

Eu acabei de fazer vinte anos.

- Cumhuriyet Bayramı yirmi altı Ocakta kutlanır.
- Cumhuriyet Bayramı yirmi altı Ocak'ta kutlanır.

- O dia da República é celebrado em vinte e seis de janeiro.
- O dia da República celebra-se a vinte e seis de janeiro.

İstasyondan okula yürümek yirmi dakika sürer.

São vinte minutos para caminhar da estação até a escola.

- 20 yıldır evliler.
- Yirmi yıldır evliler.

Eles estão casados há vinte anos.

Yirmi iki Haziran 1974'te doğdum.

- Eu nasci em 22 de junho de 1974.
- Nasci em 22 de junho de 1974.

O bir günde yirmi sigara içer.

Ele fuma vinte cigarros por dia.

Tom biletini yirmi dakika önce aldı.

- O Tom comprou a passagem dele faz vinte minutos.
- O Tom comprou a passagem dele há vinte minutos.

Bu sınıfta yirmi dört sandalyemiz var.

Temos vinte e quatro cadeiras nesta sala de aula.

Kaç yaşındasın? Ben yirmi altı yaşındayım.

Quantos anos você tem? Tenho 26 anos.

Yirmi öğrenciden sadece biri kitabı okudu.

De vinte alunos, somente um leu o livro.

O yirmi yaşında ilk çocuğunu doğurdu.

Ela deu à luz o seu primeiro filho aos vinte anos de idade.

Şubat artık yıllarda yirmi dokuz çeker.

- Nos anos bissextos, fevereiro tem 29 dias.
- Fevereiro tem vinte e nove dias nos anos bissextos.

O yirmi yaşındayken yedi dil konuşabiliyordu.

Quando ele tinha vinte anos de idade, sabia falar sete idiomas.

O yirmi yaşındayken, yedi dil konuşabiliyordu.

Quando ela tinha vinte anos de idade, sabia falar sete idiomas.

Tom yirmi ekimde otuz yaşına girdi.

Tom completou trinta anos no dia vinte de outubro.

Çin, Japonya'dan yirmi kat daha büyüktür.

A China é vinte vezes maior que o Japão.

Tom hapishanede yirmi yıla mahkûm edildi.

Tom foi sentenciado a 20 anos de prisão.

- Seni son gördüğümden beri yirmi yıl geçmiş.
- Seni en son gördüğümden beri yirmi yıl oldu.

Faz vinte anos que não nos víamos.

Sen gidip yirmi kişiye bulaştıracaksın en az

Você irá infectar vinte pessoas pelo menos

O, en fazla sadece yirmi dolar ödeyebilir.

Ele só pode pagar vinte dólares, no máximo.

Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci vardır.

Tem entre dez e vinte estudantes ao todo.

Onunla yirmi yıldan daha fazla süredir samimiyim.

Eu sou amigo dele há mais de vinte anos.

Seni yirmi dakika içerisinde geri arayabilir miyim?

Posso te ligar de novo em vinte minutos?

Masada neredeyse yirmi çeşit peynir vardı sanırım.

Eu acho que havia quase vinte tipos de queijos sobre a mesa.

O, gelecek yıl yirmi yaşında olacağını söyledi.

Ela disse que faria vinte anos no ano seguinte.

Yirmi yıldan daha fazla süredir araba sürebiliyorum.

Eu dirijo há mais de vinte anos.

Tom Mary'den yaklaşık yirmi dakika uzakta yaşamaktadır.

Tom mora a cerca de vinte minutos de Mary.

Tom'un yirmi yıldan daha fazla deneyimi var.

Tom tem mais de vinte anos de experiência.

Yirmi yaşındayken her zaman dünyada olduğumu düşünmüştüm.

Quando eu tinha vinte anos, pensava que tinha à minha frente todo o tempo do mundo.

Yirmi birinci yüzyılın başında birçok teknolojik gelişmeler vardı.

Houve vários avanços tecnológicos no começo do século XXI.

Bu oyunu oynamak için yirmi tane zara ihtiyacımız var.

Precisaremos de vinte dados para jogar este jogo.

"Eve ne zaman döneceksin?" "Bilmiyorum, yaklaşık yirmi dakika içinde ".

"Quando você volta para casa?" "Eu não sei, em uns vinte minutos."

Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.

Convidei vinte pessoas a minha festa, mas nenhuma delas veio.

Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.

Você precisa de elevador se quiser descer vinte andares.

Kız kardeşim yirmi bir yaşında ve bir üniversite öğrencisi.

A minha irmã tem vinte e um anos e é universitária.

Dünyada yenilebilir bitkilerin yirmi binden fazla bilinen türü var.

Há mais de vinte mil espécies conhecidas de plantas comestíveis no mundo.

Typhoon No.11 saatte yirmi kilometre hızla kuzeye doğru ilerliyor.

O tufão nº 11 está se movendo para o norte a cerca de vinte quilômetros por hora.

On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.

Dez, vinte, trinta, quarenta, cinquenta, sessenta, setenta, oitenta, noventa, cem.

Tom yirmi dakikadan daha az bir sürede oraya varmayı başardı.

Tom conseguiu chegar em menos de vinte minutos.

Dünyadaki yenilebilir bitkilerin yirmi binden daha fazla bilinen türleri vardır.

Há mais de vinte mil espécies conhecidas de plantas comestíveis no mundo.

Bunun bizim yirmi yıl içerisinde yaşadığımız en soğuk kış olduğunu duydum.

Ouvi dizer que este é o inverno mais frio que tivemos em vinte anos.

George Washington yirmi iki şubat bin yedi yüz otuz ikide doğdu.

George Washington nasceu em vinte e dois de fevereiro do ano de mil setecentos e trinta e dois.

Geçen ay bizim yirmi yaşındaki kızımız bir kız bebek dünyaya getirdi.

Mês passado, nossa filha de vinte anos deu à luz uma menina.

1 Temmuz 2013 tarihinde, Hırvatça, Avrupa Birliği'nin yirmi dördüncü resmi dili oldu.

Em 1º de julho de 2013, o croata se tornou a vigésima quarta língua oficial da União Europeia.

O yirmi yaşına girmesine rağmen, o kızlarla sohbet etmek için hala çok çekinden.

Embora ele tenha feito 20 anos, ele ainda é muito tímido para conversar com as garotas.

Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.

Quando entrei em sua sala, mostrou-me muitos troféus que ganhara durante os vinte anos que jogou golfe.

- 3'ün küpü 27'dir.
- Üçün kübü yirmi yedi yapar.
- 3 üzeri 3 27 yapar.

Três ao cubo é igual a vinte e sete.

- Bu market hiç kapanmaz.
- Bu market 7/24 açıktır.
- Bu market yedi yirmi dört açıktır.

Esta loja de conveniência nunca fecha.

Ben hızlı okuma kursu aldım ve yirmi dakika içinde Savaş ve Barışı okudum. Bu Rusya'yı içeriyor.

Fiz um curso de leitura dinâmica e li Guerra e Paz em vinte minutos. O enredo tem algo a ver com a Rússia.

On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.

Dez, onze, doze, treze, quatorze, quinze, dezesseis, dezessete, dezoito, dezenove, vinte.