Translation of "Konuştuğu" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "Konuştuğu" in a sentence and their portuguese translations:

Onun konuştuğu kız Nancy'dir.

A garota com quem ele está falando é a Nancy.

Max konuştuğu her zaman aynaya baktı.

Max olhou-se no espelho durante todo o tempo em que esteve falando.

Onun konuştuğu kadar iyi Fransızca konuşurum.

Eu falo francês tão bem quanto ela.

Keşke Tom'un konuştuğu şekilde Fransızca konuşabilsem.

Eu queria saber falar francês como o Tom.

Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom değil.

- O Tom não foi o único com quem Mary conversou.
- O Tom não foi o único com quem Mary falou.

Erkek arkadaşım başka kızlarla konuştuğu zaman sinirleniyorum.

Eu fico brava quando o meu namorado conversa com outras garotas.

Tom'a ders sırasında konuştuğu için gözaltı cezası verildi.

Tom foi para a detenção por falar durante a aula.

Tom Mary'nin konuştuğu kadar iyi Fransızca konuşabilmeyi diliyor.

Tom queria falar francês tão bem quanto Mary.

Tom'un ne hakkında konuştuğu konusunda hiçbir fikri yoktu.

Tom não tinha a menor ideia do que estava falando.

Tom'un konuştuğu konuda en ufak bir fikrim yok.

Eu não faço a menor ideia sobre o que o Tom está falando.

Tom Fransızcayı neredeyse İspanyolcayı iyi konuştuğu kadar iyi konuşabilir.

Tom sabe falar francês quase tão bem quanto espanhol.

Çok sayıda öğrenci konuştuğu için, profesörün söyleyecek neyi olduğunu anlamak zordu.

Com tantos alunos batendo papo, foi difícil escutar o que o professor tinha para falar.

- Tom Mary kadar iyi Fransızca konuşmaz.
- Tom Mary'nin konuştuğu kadar iyi Fransızca konuşmaz.

Tom não fala francês tão bem quanto Mary.

Konuştuğu insanlar daha önce bir bilgisayar görmedikleri için Tom "computer" kelimesini nasıl çevireceğini bilmiyordu.

Tom não sabia como traduzir a palavra "computador" porque as pessoas com quem ele estava falando nunca o tinham visto.

- Tom Mary'nin konuştuğu kadar akıcı şekilde Fransızca konuşamıyor.
- Tom Mary kadar akıcı şekilde Fransızca konuşmaz.

- O Tom não fala francês de forma tão fluente como a Mary.
- O Tom não fala francês de forma tão fluente quanto a Mary.