Translation of "Kendine" in Portuguese

0.011 sec.

Examples of using "Kendine" in a sentence and their portuguese translations:

Yine kendine kendine mi konuşuyorsun?

- Está falando sozinho de novo?
- Está falando sozinha de novo?

- Kendine gel.
- Kendine hakim ol.

Anime-se!

Kendine inan.

- Acredite em si mesmo.
- Crê em ti mesma.
- Crê em ti mesmo.

Kendine gel.

Observe suas maneiras.

Kendine gel!

Anime-se!

Herkes kendine.

- É cada homem por si.
- É cada um por si.

Kendine bakmalısın.

- Você tem de se cuidar.
- Vocês têm de se cuidar.

Kendine bak.

Veja só você.

- Kendine dikkat et.
- Kendine iyi bak.

Cuide-se de si próprio.

Kendine fazla güvenme.

Não seja tão confiante.

Kendine iyi bak.

- Cuide-se.
- Se cuida.

Kendine zarar vereceksin.

Você vai se machucar.

Kendine dikkat et.

- Cuidem-se!
- Cuidai-vos, amigos!

Aynada kendine bak.

Olhe-se no espelho.

Aynada kendine gülümsedi.

Ela sorriu para si mesma no espelho.

Kendine iyi bak!

- Toma cuidado!
- Te cuida!
- Cuide-se!
- Tome cuidado!
- Se cuida!

Kendine ne yaptın?

O que você fez consigo mesmo?

Tom kendine bakabilir.

O Tom pode se cuidar sozinho.

Tom kendine güldü.

Tom riu de si mesmo.

Tom kendine bakamadı.

Tom não poderia cuidar de si mesmo.

Sadece kendine gel.

Apenas seja você mesmo.

Kendine gel, Tom.

Recomponha-se, Tom.

Kendine gel, çocuk!

Vê se toma jeito, garoto!

- Kendi kendine, "Başaracağım!" dedi.
- Kendi kendine, "Yapacağım!" dedi.

Disse a si mesmo: "Fá-lo-ei."

- Kendine bu kadar katı olma.
- Kendine karşı bu kadar katı olma.
- Bu kadar yüklenme kendine.

- Não seja rigoroso demais consigo mesmo!
- Não se cobre tanto.

kendine bir yörünge belirliyor

define-se uma trajetória

Toplumda kendine yer bulabiliyor

pode encontrar um lugar na sociedade

Kendine daha iyi bakmalısın.

Você deveria se cuidar melhor.

Mary aynada kendine baktı.

Mary olhou-se no espelho.

O, sırrı kendine sakladı.

Ela manteve o segredo para si.

Kendine büyük evi aldı.

Ela tem a casa enorme só para ela.

Onu kendine düşman etme.

Não faça dele um inimigo.

O henüz kendine gelmedi.

Ele ainda não recobrou a consciência.

Başkan kendine rağmen güldü.

- O presidente não pôde conter o riso.
- O presidente não pôde deixar de rir.

Lütfen kendine iyi bak.

- Por favor, se cuide.
- Por favor, se cuida.

Tom kendi kendine konuşuyordu.

Tom falava consigo mesmo.

Tom kendine söyleneni yaptı.

Tom fez o que lhe foi dito.

Kendi kendine Vietnamca öğrenebilirsin.

Você pode aprender vietnamita sozinho.

Kendi kendine mi konuşuyorsun?

- Você está falando sozinho?
- Você está falando consigo mesmo?

Kendine bile yardım edemezsin.

Você não pode nem mesmo se ajudar.

Tom kendine yardımcı oldu.

Tom ajudou a si mesmo.

Mum kendi kendine söndü.

A vela apagou sozinha.

Kendine güven başarının anahtarıdır.

A autoconfiança é a chave do sucesso.

Tom kendi kendine konuşuyor.

Tom está falando sozinho.

- Kendine gel.
- Terbiyeni takın.

- Comporte-se.
- Comporte-se bem.
- Comportem-se.
- Comporta-te.

Tom kendine fazla güvenendir.

- Tom é presunçoso.
- Tom é prepotente.

- Kendine gel!
- Terbiyeni takın!

Comportem-se!

Kendine yalan söylemekten vazgeçmelisin.

Você precisa parar de mentir para si mesmo.

çünkü kendine yeni konakçı bulamıyor

porque ele não consegue encontrar um novo hospedeiro

Siz televizyonda kendine profesör dedirten

você se torna um professor na TV

O, aynada kendine bakmadı mı?

Ele não se olhou em um espelho?

Kendine inanıncaya kadar Tanrıya inanamazsın.

Ninguém poderá acreditar em Deus enquanto não acreditar em si mesmo.

Kendi kendine gelin güvey oluyorsun.

Você está construindo castelos no ar.

O kendine karşı çok koruyucu.

Ele é muito protetor dele.

Tom kendi kendine Fransızca öğrendi.

Tom aprendeu francês por conta própria.

O kendine bakan çocuğu seviyor.

Ele gosta do menino que olha para ele.

Tom çok kendine güvenen değil.

Tom não está tão confiante.

Güle güle! kendine iyi bak!

Tchau! Se cuida!

Tom kendine bir köpek aldı.

Tom comprou um cachorro para ele.

Neden Tom onu kendine yapıyor?

Por que o Tom fez aquilo com ele mesmo?

Kendine bakacak kadar yeterince yaşlısın.

Você é grande o suficiente para se cuidar sozinho.

Tom Mary'ye kendine gelmesini söyledi.

Tom mandou Mary se comportar.

Tom bütün odayı kendine ayırdı.

Tom tinha a sala inteira para ele.

- "Bu kitabı istiyorum.", dedi kendi kendine.
- "Ben o kitabı istiyorum" dedi kendi kendine.

"Eu quero esse livro", disse para si mesmo.

Steve Jobs'da kendine bir çevre belirledi

Steve Jobs estabeleceu um círculo

Neden kendine iyi bir ev almıyorsun?

Por que você não vai morar numa casa decente?

Yaşlı adam bazen kendi kendine konuşur.

O velho homem às vezes fala consigo mesmo.

O kendi kendine "çok mutluyum." dedi.

Ela disse a si mesma: "Sou muito feliz."

Maria kendi kendine, "çok şanslıyım" dedi.

Maria disse a si mesma: "Sou muito sortuda."

Başkalarına yardım etmek, kendine yardım etmektir.

Ajudar aos outros é ajudar a si mesmo.

Yalnızken, büyükbabam bazen kendi kendine konuşur.

Por vezes, o meu avô fala sozinho quando está só.

Arkadaşım kendine ait bir araba istiyor.

Meu amigo quer ter seu próprio carro.

Kendine yeni bir araba satın aldı.

Ele comprou um carro novo.

- Kendini kontrol et!
- Kendine hâkim ol!

Controle-se!

Tom kendine yardım edecek birini istiyor.

Tom quer alguém para ajudá-lo.

Kendine hakaret edildiğini hissettiğinde o sinirlendi.

Sentindo-se insultado, ele se enfureceu.

- Tom kendine güvenmiyor.
- Tom güvenden yoksun.

- Tom não tem confiança.
- Falta confiança ao Tom.

Sanırım Tom kendine söylendiği gibi yapacak.

Eu acho que o Tom fará como ele disse.

Onun oldukça fazla kendine güveni var.

Ele tem muita confiança.

Tom kendine bir kamera satın aldı.

O Tom comprou uma câmera para si mesmo.

Tom kendine bir bardak çay yaptı.

- Tom fez para si mesmo uma xícara de chá.
- Tom preparou uma xícara de chá para si mesmo.

Tom mükemmel bir şekilde kendine bakabilir.

- Tom é perfeitamente capaz de cuidar de si mesmo.
- Tom é perfeitamente capaz de cuidar dele mesmo.

Tom kendine bir ev inşa etti.

Tom construiu uma casa para ele.

Oturmak istersen kendine bir sandalye getir.

Se quiser sentar-se, traga sua cadeira.

Fikir ve düşüncelerini kendine hapishane yapma.

Não faça de suas ideias e pensamentos sua prisão.

Tom'un kendine güveni yok gibi görünüyor.

O Tom parece não ter auto-confiança.

Fransızcayı kendi kendine öğrendiğin doğru mu?

É verdade que você aprendeu francês sozinho?

Bu beyaz avcı örümcek kendine eş arıyor.

Esta aranha-branca-da-areia procura uma parceira.

Bütün gezegenler kendine bir yörünge bulmaya çalışıyordu

todos os planetas estavam tentando encontrar uma órbita

Onun kendine ait bir miktar parası var.

Ela tem algum dinheiro próprio.