Translation of "Belli" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "Belli" in a sentence and their portuguese translations:

Amaçları ise belli

seu objetivo é certo

Belli oluyor mu?

Isso faz-se notar?

Yer belli değil.

O lugar não está definido.

Burada yaşamadığın belli.

Obviamente, você não mora aqui.

O belli miydi?

Foi tão óbvio assim?

belli kişilerce hazırlanan operasyon

operação preparada por certas pessoas

O, dışarıya belli etmedi.

Ela conseguiu manter as aparências.

O belli ki sarhoş.

Ele estava bêbado, obviamente.

Belli ki Tom sarhoş.

O Tom está obviamente bêbado.

Tom'un Mary'yi sevmediği belli.

É óbvio que Tom não gosta de Maria.

Bu belli ki taklit.

É óbvio que isto é falso.

Tom belli ki yorgun.

Tom está obviamente cansado.

Tom'un yalan söylediği belli.

É evidente que o Tom mentiu.

Belli belirsiz tanıdık geliyor.

Eu tenho uma vaga lembrança disso.

Onun bizi umursamadığı belli.

É óbvio que ela não se importa conosco.

Ne çıkacağı hiç belli olmaz.

Nunca sabemos o que encontraremos.

Belli bir sahibi yok.Hissedarları var.

Não tem dono específico, eles têm acionistas.

Onların sağı solu belli olmaz.

Eles são imprevisíveis.

Onlara nereli olduğunu belli etme.

Não deixe que eles saibam de onde você é.

Kazanın nedeni henüz belli değil.

A causa do acidente ainda não está clara.

- Açıkçası yanılıyorsun.
- Belli ki yanılıyorsun.

Claramente você está errado.

Tom'un hiçbir şey bilmediği belli.

É óbvio que Tom não sabe de nada.

Bu belli ki bir yalan.

- Isto, obviamente, é mentira.
- Isto, obviamente, é uma mentira.

O belli ki çok hastaydı.

Ele estava, visivelmente, muito doente.

Tom'un ne yapacağı belli olmaz.

Tom é imprevisível.

Ne başı belli ne kıçı.

Isso não tem pé nem cabeça.

Tom'un burada olmak istemediği belli.

Está claro que o Tom não quer estar aqui.

Fiziksel açıdan  zorlayıcı olacağı şimdiden belli.

Estou a ver que isto vai exigir muito esforço físico!

Biliyorsun, belli ki tam bir kurgu.

Bem, você sabe, obviamente ficção completa.

Tom belli ki hayal kırıklığına uğramış.

Tom está obviamente frustrado.

Belli ki biraz yanlış anlaşılma var.

Obviamente houve um mau entendido.

çok uzun bir süre kendini belli etmeden

por um longo período de tempo

3 günde kendini belli ederken bazısında ise

Embora se manifeste em 3 dias, em alguns

Ve Google belli aralıklar ile bunu yeniliyor.

E o Google atualiza isso periodicamente.

Sen belli ki Tom'u çok iyi tanımıyorsun.

- Você obviamente não conhece o Tom muito bem.
- Vocês obviamente não conhecem Tom muito bem.

- Genellikle duygularımı belli etmem.
- Genellikle hislerimi belli etmem.
- Genellikle duygularımı açığa vurmam.
- Genellikle hislerimi açığa vurmam.

Eu geralmente não exteriorizo meus sentimentos.

Ancak paniklediği belli olan parsın başka düşünceleri var.

Mas o leopardo, em pânico, tem outra ideia.

Bir süre sonra artık kendini belli etmeye başlıyor

depois de um tempo, começa a se mostrar

Bu belli ki Tom için bir sorun değildi.

Obviamente, isso não era problema para Tom.

İyi de eder. Karanlıkta nelerin gezindiği hiç belli olmaz.

E ainda bem. Nunca se sabe o que se esconde nas sombras.

Maduro'nun politik tutkusu Aralık 2015'te kendini belli etti

A ambição política de Maduro se tornou evidente em Dezembro de 2015

- Onun ne yapacağı belli olmaz.
- O çok önceden bilinmez.

Ela é muito imprevisível.

çocuklarla yarışıyorsunuz belli bir yere gelmişsiniz ve arkadan şu ses

você compete com as crianças, você chegou a um certo lugar e essa voz por trás

- Tom'un sağı solu hiç belli olmaz.
- Tom'u okumak çok zor.

Tom é muito imprevisível.

Belli bir noktadan sonra her şey biraz daha zor oldu.

A partir de certa altura tudo se tornou um pouco mais difícil.

belli bir algoraitma düzeni içerisinde düzenli bir şekilde bizim karşımıza çıkarıyor.

emerge regularmente em uma determinada ordem de algoraitma.

Yani tamamen arada kalmış ne olduğu belli olamayan bir durum var ortada

Portanto, há uma situação que não se pode saber o que está completamente no meio.

- Tom'un o konuda konuşmak istemediği açık.
- Tom'un o konuda konuşmak istemediği belli.

Está claro que o Tom não quer falar sobre isso.

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

No aperto e no perigo é que se conhece o amigo.

40 dakikaya kadar, belli bir kullanıcıya kadar sana demiş bedava la reklamsız kullan yahu

Até 40 minutos, até um determinado usuário, use-o gratuitamente, sem publicidade

- Bu plan tüm reformun belli bir kısmını oluşturuyor.
- Bu plan bütün reformun yalnızca bir parçası.

Este plano se insere no quadro da reforma geral.

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

Só se torna aparente depois de escurecer. Banhar o recife em luz azul revela o que se passa.

- Her şey pazartesi günü belli olacak.
- Her şey pazartesi günü kararlaştırılacak.
- Her şey pazartesi günü belirlenecek.

Tudo será decidido na segunda.

- Fadıl gerçek renklerini gösterdi. O bir korkaktı.
- Fadıl gerçek rengini belli etti. O bir korkaktı.
- Fadıl gerçek niyetini gösterdi. O bir korkaktı.

Fadil mostrou sua verdadeira índole. Ele era um covarde.