Translation of "ışık" in Portuguese

0.015 sec.

Examples of using "ışık" in a sentence and their portuguese translations:

...ışık yitip gidince...

... quando a luz se desvanece...

Gölgesız ışık yoktur.

Não há luz sem sombra.

Hiç ışık yok.

Não há luzes.

Odada ışık açıktı.

A luz estava acesa na sala.

Bakın, ileride ışık var.

Veja, há ali uma luz.

Yapay ışık elektrikle üretilir.

Produz-se luz artificial a partir da eletricidade.

Siyah kumaş ışık emer.

Roupa preta absorve luz.

Ben bir ışık görüyorum.

- Vejo a luz.
- Vejo uma luz.

Tom'un odasındaki ışık yanıyor.

A luz do quarto de Tom está acesa.

Tom ışık açıkken uyur.

Tom dorme com a luz acesa.

Aydan gelen ışık zayıf.

A luz que vem da Lua é fraca.

Bir yeşil ışık açık.

Uma luz verde está acesa.

Neden sarı ışık parlıyor?

Por que a luz amarela está piscando?

Bu ışık nereden geliyor?

- De onde vem a luz?
- De onde a luz está vindo?

Bizim zamanımız ışık hızına eşit

Nosso tempo é igual à velocidade da luz

Tom ışık sarıysa genellikle durmaz.

O Tom normalmente não para quando o sinal está amarelo.

Karanlıkta bir kırmızı ışık parlıyordu.

- Uma luz vermelha brilhava na escuridão.
- Uma luz vermelha estava brilhando na escuridão.

İçeri gireceksek ışık kaynağına ihtiyacımız olacak.

Se vamos entrar ali,  vamos precisar de uma fonte de luz.

Ve bana ışık veriyor. Tamam, gidelim.

Isto dar-me-á luz. Pronto, vamos.

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

A luz ultravioleta revela predadores escondidos.

Bu ürkünç ışık, insan gözüyle görülmüyor.

Esta luz sinistra não é detetável pelo olho humano.

Yaydıkları ışık altında kitap bile okunabilir.

Poderíamos ler à luz do brilho que emanam.

Oysaki Ay'ın tek ışık kaynağı Güneş'ti

No entanto, a única fonte de luz da lua era o sol

Bu durumda zaman ışık hıza eşitse

Nesse caso, se a luz for igual à velocidade

Isı ve ışık, varlığımız için gereklidir.

Calor e luz são necessários à nossa existência.

Bu yıldız beş ışık yılı uzaktadır.

Esta estrela dista cinco anos-luz.

Yeşil butona bas ve ışık yanacaktır.

Aperte o botão verde e a luz acenderá.

Yüzü ışık vermeyen asla yıldız olamaz.

Aquele cuja face não resplandece jamais será uma estrela.

Güneş bizi ışık ve ısı verir.

O sol dá-nos luz e calor.

Bu güçlü ışık beni kör eder.

Essa luz forte me cega.

Bir ışık kaynağı olmadan  mahsur kalmak istemeyiz.

E não queremos ficar sem fonte de luz.

Bu ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

o que os faz ficarem fluorescentes sob a luz ultravioleta.

Bu, ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

o que os faz ficarem fluorescentes sob a luz ultravioleta.

Küçülen Ay, çok az ışık anlamına gelir.

Há pouca luminosidade na lua minguante.

Huzurları bozulunca kimyasal reaksiyon aracılığıyla ışık üretiyorlar.

Quando perturbados, produzem luz através de uma reação química.

Sizce hangi meşale en iyi ışık kaynağı olur?

Qual destes archotes será uma melhor fonte de luz?

Bakın, orada bir ışık demeti de var, bakın!

E também, veja! É um raio de luz.

Aslında akrep ararken UV ışık kullanmak oldukça akıllıcadır.

E é inteligente usar esta luz ultravioleta para apanhar escorpiões.

Akreplerin morötesi ışık altında neden parladığı gizemini korumaktadır.

Desconhece-se porque os escorpiões brilham sob a luz ultravioleta.

Maymunların algılamadığı kızılötesi ışık tünedikleri yerleri ortaya çıkarıyor.

A luz infravermelha, que os macacos não veem, revela os seus abrigos.

...kameralarımızın olup biteni görmesi için kızılötesi ışık gerekiyor.

... que estas câmaras precisam de luzes infravermelhas para funcionar.

Burnundaki termal girintiler ışık yerine ısı tespit ediyor.

Tem fossetas termossensíveis na cabeça que detetam calor, em vez de luz.

ışık kullanmadan gazete okunabilecek kadar bir aydınlık vardı

havia luz suficiente para ler o jornal sem usar luz

Bu balıklar yüksek basınç ve ışık yokluğu alışıktır.

Estes peixes estão acostumados a altas pressões e à ausência de luz.

- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaktadır.
- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaklıktadır.

A galáxia de Andrômeda está a mais de 2 milhões de anos-luz de distância de nós.

Bunda ne kadar ışık kaldığı konusunda endişeliyim. Hayır, olamaz.

Preocupa-me o tempo que ainda vai durar. Não...

Bu biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.

Assim terei alguma luz. Vamos tentar encontrar a cobra.

Bana biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.

Assim terei alguma luz. Vamos tentar encontrar a cobra.

Kıvırcık tarantulanın sekiz ufak gözünün pek ışık algıladığı söylenemez.

Os oito olhos da tarântula-lanuda distinguem pouco mais do que luz e sombra.

Bu canlı ışık olgusunu daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Só agora começamos a compreender este fenómeno vivo de luz.

Yapay ışık eşliğinde fok avladığının bilindiği dünyadaki tek yer.

onde estes tubarões caçam ursos-marinhos recorrendo a luz artificial.

Bunu göstermek için bu, siyah ışık altında parlayan spreyi kullandım.

Pra mostrar isso, eu usei esse spray que brilha na luz ultravioleta.

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

Mas este brilho ténue de pouco adianta aos animais que procuram alimento no solo.

Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.

Está a ficar mais difícil respirar. E o archote também já não está a iluminar tanto.

İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?

Bom achado. Muito bem. Está ali luz, está a ver?

Yıldızın biz yıllar önceki halini görüyoruz. Çünkü o görüntü bize ışık hızıyla ulaşıyor.

Vemos a estrela como éramos anos atrás. Porque essa imagem chega até nós com a velocidade da luz.

Burada ışık kirliliği o kadar kötüdür ki, geceleri tek bir yıldız bile göremezsin.

A poluição luminosa aqui é tão séria que não se consegue ver uma única estrela à noite.

Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.

Ser-se amado é ser-se consumido. Amar é dar iluminação com um óleo inesgotável. Ser-se amado é deixar de existir, amar é tolerar.

Diğer galaksilerde hayat olsa bile, insanın onları incelemek için ışık hızında seyahat etmesi imkansızdır.

Ainda que exista vida em outras galáxias, é impossível para o homem viajar à velocidade da luz para estudá-la.

Yer çekimi ve uzaklık ile orantılıysa biz ekvator bölgesinden dünyanın tersine doğru ışık hızıyla ilerlersek

Se a gravidade e a distância são proporcionais, se prosseguirmos com a velocidade da luz da região equatorial para o oposto do mundo

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

Só se torna aparente depois de escurecer. Banhar o recife em luz azul revela o que se passa.