Translation of "Uzak" in Korean

0.006 sec.

Examples of using "Uzak" in a sentence and their korean translations:

Gözlerden uzak olabilirdi.

숨겨져 있었을 겁니다.

Yani uzak-UVC, bakterileri

그러니까 극자외선은 박테리아를 죽일 수 있는데

Büyüyünce bundan uzak kaldım.

‎커서는 그 생활과 멀어졌어요

Çoğu, yapılaşmış alanlardan uzak duruyor.

‎표범은 대개 건물이 있는 ‎지역을 꺼리죠

Bir seçeneğiniz varsa, yumurtadan uzak durun!

그러니 선택권이 있다면 알은 피하세요!

Bu kurdu uzun süre uzak tutamayız.

늑대와 오래 대치할 순 없습니다

Ve hangilerinden onu uzak tutacaklarını söylediler.

이 세대에서는 무엇을 그만둬야 할지에 대해서요.

Bu, başka misk kedilerini uzak tutabilir...

‎다른 사향고양이들은 ‎오지 않을 겁니다

çok uzak bir zaman -- 2100 yılı.

한 2100년 정도에 생길 일이라고 생각합니다.

Peki uzak geçmiş, günlük yaşam ile karşılaştırıldığında

그렇다면 먼 과거는 우리 삶과 관련이 없는 것 같은데

Matematikle boğuşan bir öğrenciye uzak bir gelecekte

현재 수학을 어렵게만 느끼는 학생에게

Bu kurdu çok uzun süre uzak tutamayız.

늑대와 오래 대치할 순 없습니다

Kendini dikkatlice antilop sürüsünün uzak ucuna konumlandırıyor.

‎누 떼 반대편으로 돌아가 ‎조심스레 자리를 잡습니다

Farkına vardılar ki uzak, devasa bir gezegen olmalıydı;

무언가 천왕성의 궤도 너머에 천왕성보다 더 큰 행성이 있어서

"Benden uzak dur" diyor. Yapacağımız şey de bu.

'가까이 오지 말라'는 뜻이죠 네, 가까이 안 갈 겁니다

Gölgenizi suyun yüzeyinden uzak tutmak için dikkat etmelisiniz.

그리고 조심해야 할 건 수면에 그림자를 드리우지 않는 겁니다

Ateş yakmak her zaman iyidir. Avcıları uzak tutar.

불을 피우는 건 항상 옳죠 포식자를 막아줄 겁니다

Belki de bu, gözden ve gönülden uzak mikroplar

어쩌면 이 눈에 보이지 않는 미생물은

Her biri avcıları uzak tutmak için flaş çakıyor.

‎포식자에게 ‎경고하기 위한 빛입니다

Uzak-UVC onlara kesinlikle ulaşabilir ve onları öldürebilir

극자외선은 확실히 이들을 뚫고 들어가 죽일 수 있지만

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

여러분은 편의의 영역을 벗어나셔야 합니다.

Burası onun bölgesi ve hırlaması, "Uzak dur" anlamına geliyor.

여긴 자기 영역이니 접근하지 말라고 으르렁거리는 겁니다

Ateş yakmak her zaman güzeldir, avcıları bizden uzak tutar.

불을 피우는 건 항상 옳죠 포식자를 막아줄 겁니다

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

아니면 머리를 철저히 멀리하고 꼬리를 잡는 방법입니다

Ya da kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

아니면 머리를 철저히 멀리하고 꼬리를 잡는 방법입니다

Ama gerçekte, iyi olmaktan hiç bu kadar uzak olmamıştım.

하지만 사실 저는 몸이 좀 나아진, 그 이상은 느끼지 못했습니다.

Eski kabileler gergedan boynuzu takmanın düşmanları uzak tuttuğuna inanırdı.

고대인들은 코뿔소의 뿔을 달면 적을 물리칠 수 있다 믿었습니다

Bu ufak çekirge faresi, akrepten uzak dursa iyi eder.

‎작은 메뚜기쥐는 ‎피하는 게 나을 것 같은데요

Yeni Ay'ın karanlığı hâkimken... ...geceleyin gökyüzünü uzak galaksiler aydınlatır.

‎초승달의 암흑 사이에 ‎먼 은하수가 밤하늘을 밝힙니다

Gölü ve taş ocağını görüyor musunuz? Oldukça uzak bir mesafe!

저 아래 호수와 채석장이 보이시나요? 엄청 높습니다!

Ya da onu kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

아니면 머리를 철저히 멀리하고 꼬리를 잡는 방법입니다

Ve bu da beni yılanların, akreplerin ve karıncaların olduğu zeminden uzak tutar.

그러면 땅에서 떨어지니 뱀, 전갈, 개미를 피할 수 있죠

Ama o dağlardan uzak durmak gerekir. Orası havanın en kötü olduğu yer olacaktır.

저런 산은 피해야 합니다 기후가 더 나쁠 테니까요

Fakat burada, uzak akrabalarla birbirine tamamen yabancı olanlar yıldızların altında su içip yıkanıyor.

‎하지만 이곳에서는 먼 친척과 ‎완전한 남도 별빛 아래 ‎함께 마시고 몸을 씻습니다