Translation of "Tüm" in Korean

0.010 sec.

Examples of using "Tüm" in a sentence and their korean translations:

Tüm şifrelerimizin,

우리는 모든 비밀번호들을 담은 기기를 들고 다니는 거죠.

Tüm ağırlığımı veriyorum.

제 체중을 다 싣고 있는데요

Tüm bunların sonucunda,

그래서 오늘날

Dünyadaki tüm topluluklarda,

이 세상에는 여전히 버림받고 낙후된

Tüm seçenekler normal.

다 정상적인 거에요.

Tüm ciddiyetimle söylüyorum,

진지하게 말하자면,

Tüm kişisel değerlerimi

제가 그동안 얼마나 어리석었는지 알게 해주었습니다.

Dünya'nın tüm habitatlarında...

‎지구상 모든 서식지에서

Tüm vücudun canlanıyor.

‎온몸의 감각이 살아나죠

Tüm kadınların sesi olmak.

자신 안에 갇힌 거예요.

Içimdeki tüm cesareti topladım.

제 안의 모든 용기를 끌어모았습니다.

Tüm yörüngeyi anlamaya koyuldular.

이를 확정지었습니다.

Kalp yetmezliğinin tüm işaretleri.

모두 심부전의 증상이었죠.

Fotoğraflar tüm dünyaya yayıldı,

회의는 전 세계로 보도되었고

İlgili durumların tüm bağlantıları.

연관된 상황들의 상호 연결에 대해서요.

Tüm bebek kurbağalar çıtırdıyor.

새끼 개구리가 씹히네요

Tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarıyor.

세상을 살아가는 방식으로서 말이죠.

Tüm etnik kökenleri etkiler,

이 병은 모든 인종이 걸릴 수 있고,

Kısacası tüm flört geçmişiniz

이는 여러분의 모든 소개팅 기록 및 그와 관련된 모든 것들이

Tüm seçeneklerinizi dikkate almayı

여러분이 모든 선택을 고려하지 않거나

Tüm farkı özgürlük yaratıyor.

자유가 차이를 만드는 거죠.

Tüm kaynaklarını seferber ediyorlar.

함께 자원을 모았습니다.

Tüm farkı özgürlük yaratıyor

자유가 차이를 만듭니다.

Günümüzde tüm dünyada kullanılıyor.

이제는 전 세계에서 사용되고 있죠.

Rüzgâr tüm sesleri boğuyor.

‎바람이 모든 소리를 감춥니다

Tüm teknolojik zorlukları aşıyor.

또한 모든 기술적 한계를 뛰어넘습니다.

Tüm cevapların her zaman

기회를 줍니다.

Çünkü tüm gezegeni etkiliyorlar.

왜냐하면 우리가 진행할 실험은 지구 전체에 어느 정도 영향을 미치는 것이라서요.

Tüm yavrular yumurtadan çıktı.

‎알은 전부 부화했습니다

Tüm selfilerimiz hepsi bir yerde;

모든 셀카들이 한 곳에 있고

Tüm zamanların en iğrenç logosu.

영원히 가장 악랄한 로고라고요.

Tüm popülasyonlardaki yaşlılar risk altındadır,

전체 인구 중에서 노령층이 위험합니다.

Baştan ayağa tüm kasları etkiliyor.

머리부터 발끝까지 모든 근육에 영향을 미칩니다.

Tüm plan ve yolculuğun kendi,

모든 계획과 여행 자체에서

Tüm gruplardaki gelişime açık direktörlere

저는 다양한 팀의 재무담당 이사들과

Bu durumda, tüm güce sahipler.

이 상황에 주도권을 가지고 있습니다.

Tüm iç savaşların ilk kurbanları

모든 내전에서의 주요 희생자는

Tüm bebekler kare olmak istiyor.

모두 착한 네모가 되고 싶어했습니다.

Su, tüm canlılar için hayatidir.

모든 생명체에게 수분은 필수입니다

Evet, bakın, tüm aletler burada.

보세요, 전부 공구예요

Tüm bunlar ne anlama geliyor?

그래서 자꾸 궁금했죠. 어떻게 이런 일이 생겼을까?

Tüm ailem palindromik isimlere sahip.

저희 가족 모두 이름이 회문이에요.

Tüm saçmalıklar ve gülüşmeleri çıkarırsak

낄낄거리며 웃는 것과 별개로

Tüm bunlar, davranışsal bağımlılığın belirtileri.

행동으로 중독성이 증명되는 거죠.

Tüm bu yatırımcılarla konuşma sürecinde,

글쎄요. 이 모든 투자자들에게 이야기를 하는 과정에서

Dalgalar tekneyi tüm gücüyle sallıyordu.

마치 자신이 가진 미지의 힘을 끊임없이 과시하는 것 같았죠.

Tüm zamanların en düşük seviyesinde.

역대 최저 수준입니다.

Tüm materyaller doğaya geri dönüyor.

재료들 모두 재흡수되죠.

Sergio tüm intikam önerilerini reddetti

사람들이 복수에 대해 이야기하는 걸 거부하고

çünkü tüm kırmızı ışığı filtreliyoruz.

적색광을 모두 걸러 냈기 때문이지요.

Tüm konsept yerle bir olabilir.

단순함을 추구합니다.

Aradığım tipin tüm özelliklerini yazdım;

제 취향을 배제하고

Tüm bu engeller geride kaldı.

모든 장애 요인들을 뒤로하고

ABD, dünyadaki diğer tüm milletlerden

미국은 이 세상에서 어느 국가보다

Bunu tüm yönleriyle düşünmenizi istiyorum.

뭔가를 만드는 부분이 있다면

Içimizdeki tüm nefret dolu düşüncelerle.

모든 형태로 나타나는 증오감의 생각들을 말이죠.

Tüm insanlığın faydası için yapılmalıdır.''

국가의 경제 수준이나 과학기술의 개발 수준과 상관없이

Tüm iş kategorisini hayal edebilirsiniz.

수백만 명의 사람들이 향상될 수 있습니다.

Tüm bu fikirlerde ödün veriliyor.

모든 계획은 장단점이 있으며

Tüm gün sahne arkasında oturdum,

세계에서 가장 유명한 프로레슬러들과 함께 하루를 보냈어요.

Bu tüm proje özgün oldu--

이 연구는 너무나 독특해졌고

Tüm insanlar aynı şeyleri istiyor,

인간은 모두 같은 것을 원해요.

Tüm çalışanlar, arkadaşlar ve aileler,

지지해주신 직원분들과 친구들, 가족분들,

Zihnim tüm bunlarla başa çıkamıyordu.

‎정신적으로 감당이 안 되더군요

Tüm varlığı düşünüyor, hissediyor, keşfediyor.

‎생각하고 느끼고 탐험하며 ‎존재의 목적을 실현하죠

Kasırga tüm Güney Afrika'yı süpürdü.

... 남아프리카 전역이 사이클론에 휩쓸리고

Sahip. Aslında, tüm Güney Kore'nin intiharla sorunu var. Ülke kişi başına tüm dünyada

사실, 한국의 자살률은 청소년 뿐만이 아냐. 한국의 자살 충동률은

Yani tüm solunum süresince hareket ediyor,

이 말은 호흡과정내내 폐가 움직인다는 뜻인데요,

Tüm mesele de bu değil mi --

그리고 이런 일이 전부가 아닐까요?

Kadınları tüm üst sıralara koymak istedim.

전 모든 고위직에 여성들을 앉히고 싶었습니다.

Durum böyleyken tüm kalbimle inanıyorum ki

그렇지만 저는 우리 모두가

Ve getirdikleri tüm tecrübeleri kutlamak istiyoruz.

소중히 간직하려고 합니다.

Bunları tüm dünyaya yaymaya ihtiyacımız var.

이런 정신이 온 세상에 퍼져야 해요.

Bununla birlikte yaşadığım tüm travmaları düşündüm:

그것과 함께, 저의 모든 트라우마에 대해 생각해 봤어요.

Tüm yapay zekâ uygulamasına dâhil edelim.

인공지능이 활용되는 다른 분야에 적용해봅시다.

O anda tüm bakış açım değişiyor

제 관점은 그 순간 변화합니다.

Ancak Pekin'deki tüm kömür santrallerini kapattılar.

하지만 베이징 일대의 모든 석탄발전소는 폐쇄했습니다.

Tüm kültürlerin ve medeniyetlerin doğasında var.

모든 문화와 문명에 내재된 것이죠.

Tüm gezegen önünde sonunda acı çeker.

결국 이 지구 전체가 고통받게 됩니다.

Tüm şehri kurmak için kumaş kullanılmış.

직물을 이용해 도시 전체를 만듭니다.

HS: Tüm dişiler de onun civarındalar.

HS: 다른 모든 암컷들도 마찬가지입니다.

Böylece nokta nokta tüm beyni tarayabiliriz.

그런 방식으로 점에서 점으로 우리 뇌를 스캔할 수 있습니다.

Galaksideki tüm gezegen sistemini ziyaret edebilir.

은하계의 모든 행성들을 찾아가게 됩니다.

Biliyorsunuz ki tüm bu yeni teknolojiler..

알다시피, 이러한 새 기술력은-

Ve bir gün tüm dünyaya yayılabilir.

언젠가는 온 세상을 뒤덮을 것입니다.

Birleşmiş Milletler'in tüm üye devletleri bunların

UN 회원국들은

Sabah olunca tüm avcılar onları görebilir.

‎해가 뜨면 다른 포식자들이 ‎다 보게 될 테니까요

Bu durumda tüm yavrular tehlikeye açık.

‎결국 새끼 네 마리가 전부 ‎무방비 상태가 됩니다

Tüm bu faaliyet de... ...gözlerden kaçmaz.

‎그리고 이런 움직임은 ‎눈에 안 띌 수가 없죠

Tüm dünyada çok fazla benzerlik paylaşıyoruz,

이렇듯 세계 각지의 사람들이 우리와 비슷하게 살고 있습니다.

Sonra tüm bu harika şeyler olmaya

그러자 이런 멋진 일들이 일어나기 시작했고

Babam tüm maçlarıma tişört giyerek gelir,

아버지는 "게이터 아빠"라는 이름이 앞에 새겨진 티셔츠를 입고

Ve tüm bu referandum karanlıkta gerçekleşti

이번 국민투표는 완전히 어둠 속에서 치러졌습니다.

Dedektiflik gibi. Tüm ipuçlarını yavaşça topluyorsun.

‎탐정이 된 것 같았어요 ‎차근차근 단서를 종합했죠

Yavaş yavaş tüm hayvanları önemsemeye başlıyorsun.

‎모든 동물에게 ‎서서히 관심을 기울이게 되죠

Ve tüm bu döngü tekrar eder.

이 전체 주기가 반복됩니다.

Tüm bu bağlantılar tamamen ortadan kalktı.

많은 연결이 완전히 끊어졌습니다.

Tüm büyük akla sahip kişileri tanıyordu.

그 시대의 모든 유명 인사를 알고 있었어요.

Belki de tüm kıtaları gezmeyi hayal etmiştiniz.

세계 여행을 꿈꿀 수도 있어요.