Translation of "Yüzüne" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Yüzüne" in a sentence and their japanese translations:

Onun yüzüne bakamadım.

- 恥ずかしさで彼女の顔をまともに見られなかった。
- 私は彼女の顔をまともに見ることがなかった。

Talih yüzüne güldü.

幸運が彼にほほえんだ。

Onun yüzüne baktım.

私は彼女の顔をじっと見つめた。

Onun sevinci yüzüne yansımıştı.

喜びが彼の顔に出た。

O, onun yüzüne baktı.

彼女は彼の顔を見た。

O, onun yüzüne bakamadı.

彼女は彼の顔をまともに見ることができなかった。

Onun yüzüne öyle söyledi.

彼は彼女の面前でそう言った。

Onun yüzüne tokat attım.

彼の顔をひっぱたいた。

Onun yüzüne dikkatlice baktım.

私は注意深く彼の顔を見た。

Onun yüzüne tokat attı.

彼女は彼の顔に平手打ちを食わせた。

Engebeli kuzey yüzüne tırmandılar.

彼らは険しい北面を登った。

Yüzüne yumruk atmak istiyorum.

お前の顔を殴りたい。

Onun yüzüne düşkün değilim.

彼女の顔は好きではありません。

Kamerayı onun yüzüne odakladım.

私は彼女の顔にカメラの焦点を合わせた。

- Gerçekleri onun yüzüne ifade edebilir misin?
- Gerçekleri onun yüzüne açıklayabilir misin?

あなたは彼に面と向かって事実を言うことが出来ますか。

Bunu arkasından değil, yüzüne söyle.

影でこそこそせず面と向かって彼にそれを言いたまえ。

Adam dumanı onun yüzüne üfledi.

その男は彼女の顔に煙をぷっと吹きかけた。

Tom telefonu Mary'nin yüzüne kapattı.

トムはメアリーの電話を切った。

Onun yüzüne bakamayacak kadar utangaçtım.

私ははずかしくて彼女の顔がまともににられなかった。

O onun yüzüne tokat attı.

彼女は彼の顔をひっぱたいた。

Onun yüzüne bir tokat attı.

彼女は彼の顔に平手打ちを食らわせた。

O, babasının yüzüne bir şey diyemez.

彼は父親の前では何もものが言えない。

Onun yüzüne bakarak onun sinirlenmiş olduğunu söyleyebilirsin.

彼の顔を見るといらいらしているのがわかった。

Yüzüne karşı onun bir korkak olduğunu söyledim.

私は彼に面と向かって臆病者といってやった。

Ben Tom olsaydım Mary'nin yüzüne yumruk atardım.

もし俺がトムなら、メアリーの顔に一発食らわしてやったところだ。

Sadece yüzüne bakarak iyi haberlerin olduğunu biliyoruz.

顔を見ただけでいいニュースがあるってわかるよ。

O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

彼女は20分で化粧を済ませた。

Oğlan bayıldı, ama yüzüne su attığımızda kendine geldi.

その少年は気を失ったが、我々が彼の顔に水をかけると、意識を取り戻した。

Bir kişi bir şeyi ödünç alırken bir melek yüzüne sahip olur fakat onu geri getirirken şeytan yüzüne sahip olur.

借りる時の地蔵顔、返す時の閻魔顔。

Adam onun yüzüne yumruk attığında o, özür dilemek üzereydi.

彼が謝ろうとしていたちょうどそのとき、その人は彼の顔にパンチをくらわせた。

Onun yüzüne bir bakış, bana çalışmaya isteksiz olduğunu söyledi.

彼の顔を一目見ただけで仕事をやる気がないことがわかった。

Keşke ona yalan söylemeseydim. Onun yüzüne asla tekrar bakamayacağım.

彼に嘘などつかなければよかった。二度と彼の顔をまともに見られない。

O, telefonda beni o kadar kızdırdı ki telefonu yüzüne kapattım.

- 彼女は電話で私を非常に立腹させたので、私は彼女との電話をきった。
- 彼女は電話で私をとても怒らせたので、私は電話を切った。

Onun kaba cevabı onun yüzüne tokat atması için onu kışkırttı.

彼の無礼な返事に彼女はかっとなって彼の顔をぴしゃりとたたいた。

Gece yarısından önce geri dön yoksa kapılar yüzüne kapanmış olacak.

真夜中までにもどりなさい。そうしないと、閉めだしますよ。

Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.

- その少女は気絶したが、我々が顔に水をかけたら意識が戻った。
- その女の子は気を失ったが、私達が彼女の顔に水をかけると、意識を取り戻した。

Onun kaba cevabından dolayı, o kızdı ve onun yüzüne tokat attı.

彼の無礼な返事に彼女はかっとなって彼の顔をぴしゃりとたたいた。

Hızla kalktı, yüzüne soğuk su sıçrattı, dişlerini fırçaladı ve tıraş oldu.

彼は素早く起きて、冷たい水で顔を洗い、歯をみがいて、ひげをそった。

Tom, Mary'yi ona özür dilemek için aradı fakat o onun yüzüne kapadı.

トムはメアリーに謝ろうと電話をかけたが、彼女は一方的に彼の電話を切った。

Lockheed skandalı büyük Amerikan uçak üreticisi Lockheed ile ilgili dünya çapında bir rüşvet skandalıdır.Şubat 1976 da su yüzüne çıktı ve esas olarak yolcu uçaklarının sözleşmelerinin kabulüne odaklandı.

ロッキード事件とは、アメリカの航空機製造大手のロッキード社による、主に同社の旅客機の受注をめぐって1976年2 月に明るみに出た世界的な大規模汚職事件。