Translation of "Haline" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Haline" in a sentence and their japanese translations:

- Kasaba harabe haline düştü.
- Kasaba harabe haline dönüştü.

その町は廃墟となった。

Üzümler şarap haline getirilir.

- 葡萄は葡萄酒につくられる。
- ブドウはワインになります。

Pornoyu alışkanlık haline getirdikten sonra...

ポルノの視聴が習慣になった後

Rüya bir gerçeklik haline geldi.

その夢が現実のものとなった。

Arazi bir park haline dönüştürüldü.

その土地は公園に変えられた。

Kasaba bir şehir haline geldi.

その町は大きくなって市となった。

Yanıtı onun ruh haline bağlıdır.

- 彼の返事は彼の気分に左右される。
- 彼の答えは気分次第だ。

Ormanları mümkün olduğunca eski haline getirerek,

可能な時にはいつでも森の復元に務め

Sıkı çalışma, Japonya'yı bugünkü haline getirdi.

勤労によって日本は今日の日本になった。

Eski ev yanarak kül haline geldi.

その古い家は焼けて灰になった。

Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

彼の著作は非難の対象となった。

Her sabah yürümeyi kural haline getirdim.

私は毎朝散歩することにしている。

Başarısı onu kıskançlık hedefi haline getirdi.

彼女の成功は彼女を嫉妬の標的にした。

Yemeklerden sonra dişlerimi fırçalamayı kural haline getirdim.

食事の後はかならず歯を磨くことのしている。

İş güvenliği büyük bir endişe haline geldi.

職業の安定が主要な関心事となった。

Böcek bir pupa halinden ergen haline dönmüştür.

その虫はさなぎから成虫になった。

Kız ince belli bir kadın haline geldi.

その少女は大きくなってすらりとした女性になった。

Her sabah koşuya gitmeyi kural haline getiririm.

毎朝必ずジョギングをすることにしているんだ。

Ben erken kalkmayı bir kural haline getirdim.

私は早く起きることにしている。

Paul randevulara geç kalmamayı kural haline getiriyor.

ポールは約束の時間に遅れないようにしている。

Bu, çok karmaşık bir hikaye haline geliyor.

出来事はとても複雑になってきています。

Sabah kahvaltısından önce yürümeyi prensip haline getiriyorum.

- 私は朝食前に散歩をすることにしています。
- 私は朝食前に、散歩することにしている。

Film sanayi büyük bir iş haline geldi.

映画産業は一大ビジネスになった。

Bu beni dijital bir işaret fişeği haline getirdi.

私は ネット上で 槍玉に挙げられるようになった

Normalde yangına dayanıklı malzemeler bile alev haline geldi.

は、通常は耐火性 であった 材料 でさえも 炎上しました。

Sorunun bir parçası haline geldiğimi kabul etmek zorundaydım.

そして図らずも問題の一部と なってしまったこと

Babam her sabah yürümeyi bir kural haline getirdi

父は毎朝、散歩することにしている。

O her sabah altıda kalkmayı kural haline getirmektedir.

彼女は6時に起きることにしている。

Büyük bir ateş bütün kasabayı kül haline getirdi.

大火事のために町全体が灰になってしまった。

Yatmaya gitmeden önce kitap okumayı kural haline getiririm.

私は寝る前に本を読む事にしている。

Bu ekonomi için gittikçe daha önemsiz biri haline gelirsin.

経済との関わりは ますます希薄になるでしょう

Ve avlanmayı basit bir refleks haline getirdiği ile alakalı.

狩りを単純な反射運動に 変えていることにあります

Ama neden düşmana bu kadar kolay hedef haline geliyorlardı?

しかしなぜ敵の的になるような事をするのか?

İngilizce artık dünyadaki çeşitli ulusların ortak dili haline gelmiştir.

英語は今や世界のいくつかの国の共通語になっています。

Bay Smith, her sabah yürüyüşü bir kural haline getirdi.

スミスさんは毎朝散歩をすることにしている。

O başkaları hakkında asla kötü konuşmamayı kural haline getirmektedir.

彼は決して他人の悪口を言わないようにしている。

Artan nüfus bu ülkede ciddi bir sorun haline gelmiştir.

その国では人口の増加が深刻な問題になっている。

Yatmaya gitmeden önce dişlerimi fırçalamayı bir kural haline getiriyorum.

私は寝る前に歯をみがくことにしている。

Babam kışın bile saat altıda kalkmayı kural haline getirir.

父は冬でも6時に起きることにしている。

Her gün üç saat İngilizce çalışmayı kural haline getiriyorum.

毎日三時間英語を勉強することにしている。

Randevular için asla geç kalmamayı bir kural haline getiriyorum.

私は約束には決して遅れないことにしている。

Büyükbabam kahvaltıdan önce yürüyüşe çıkmayı bir kural haline getirdi.

私の祖父は朝食前に散歩するのを常としていた。

Onlar o fabrikada kullanılmış yemek yağını sabun haline getirmektedirler.

あの工場では古い食用油で石鹸をつくっている。

Yüksek tarifeler uluslararası ticaret için bir engel haline gelmiştir.

高い関税が国際貿易の障害となっている。

Saniyeler içinde, uzay aracı bir çöp yakma fırını haline geldi.

数秒以内に、宇宙船は焼却炉になりました。

O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.

彼が公園に行くことで そこが活動の舞台となります

- Yangın durumunda, 119'u arayın.
- Yangın haline, 119'u ara.

- 火事の場合は119に電話しなさい。
- 火事の際は119番に電話してください。
- 火災の時には119番へ電話を。
- 火事の場合は119に電話してください。

Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.

ゴミ処理は当局の主な頭痛の種となっている。

Ve böylece o kart beyniniz için en kolay tercih haline geliyor.

これが脳にとって 最も簡単な選択なのです

O, her gün bahçede iki saat çalışmayı bir kural haline getiriyor.

彼は毎日庭で二時間仕事をすることになっている。

Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.

私は時勢に遅れないように毎日、新聞を読むことにしている。

Bu da burayı börtü böceğin sıcaktan korunması için harika bir yer haline getiriyor.

ここは虫たちが熱から 逃げるのに最適の場所だ

Ve askeri birliklerin hareketi influenza yayılımını sürdürmek için mükemmel bir araç haline geldi.

軍隊の移動が、インフルエンザの感染が続く、大きな原因となったのです

- O bir hafta içinde sağlığına kavuşacak.
- O bir hafta içinde yeniden iyi olacak.
- O bir hafta içinde eski haline dönecek.

彼は1週間もすれば起きて歩けるようになるでしょう。