Translation of "Fransızcayı" in Japanese

0.012 sec.

Examples of using "Fransızcayı" in a sentence and their japanese translations:

Fransızcayı okuyamam.

私はフランス語が読めない。

Fransızcayı sevmiyorum.

フランス語が嫌い。

Fransızcayı seviyorum.

- フランス語が堪らなく好きです。
- フランス語が大好きなの。

Fransızcayı öğrenmek zordur.

フランス語を学ぶのはむずかしい。

Fransızcayı Japoncaya çevirdi.

彼はフランス語を日本語に訳した。

Fransızcayı nasıl öğrendin?

どうやってフランス語を学んだの?

Fransızcayı seviyor musun?

フランス語好きですか?

Ben Fransızcayı seviyorum.

フランス人が好きです。

Fransızcayı nerede öğrendin?

- フランス語はどこで勉強されたんですか?
- フランス語はどこで覚えたの?

- O, Fransızcayı Almancaya tercih eder.
- Fransızcayı Almancaya tercih eder.

- 彼はドイツ語よりもフランス語が好きだ。
- 彼はドイツ語よりフランス語が好きだ。

O, Fransızcayı iyi konuşabilir.

彼はフランス語を上手に話せる。

O, Fransızcayı iyi konuşamıyordu.

彼はフランス語をうまく話せませんでした。

Ben Fransızcayı hiç konuşamam.

- 私はフランス語を少しも話せません。
- フランス語は一言もしゃべれません。
- フランス語は全くできません。
- フランス語はさっぱりできません。
- フランス語は全く話せません。
- フランス語は全然話せない。

Fransızcayı yeterince iyi konuşamıyorum!

私はフランス語がそんなにきちんとは話せない。

Fransızcayı iyi konuşur musun?

フランス語は上手に喋れますか?

Tom Fransızcayı iyi konuşur.

トムはフランス語が上手い。

John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.

ジョンはフランス語が上手に話せません。

Tom Fransızcayı iyi konuşabiliyordu.

トムはフランス語を上手く話せなかった。

Tom Fransızcayı iyi konuşabilir.

- トムはフランス語が上手い。
- トムはフランス語がうまい。

Gerçekten Fransızcayı iyi konuşuyorsun.

とても上手にフランス語を話すわね。

Fransızcayı arada hatalar yapmadan konuşamıyor.

彼はフランス語を話すと必ず少し間違える。

Fransızcayı severim fakat iyi konuşamam.

私はフランス語が好きだが、じょうずに話せない。

Eninde sonunda Fransızcayı iyice öğrenecek.

- 遅かれ早かれ、彼はフランス語をマスターできるだろう。
- 遅かれ早かれ、あいつはフランス語をモノにするだろう。

Tom, Fransızcayı çok iyi konuşuyor.

トムはフランス語をかなり上手に話すことができる。

O, Fransızcayı konuşabilir ve yazabilir.

彼はフランス語を話すことも書くこともできる。

Fransızcayı akıcı biçimde konuşmak istiyorum.

フランス語をスラスラと話してみたいな。

Fransızcayı asıl branş olarak alacağım.

私はフランス語を専攻するつもりです。

O, Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilir.

彼女はフランス語を流暢に話す事ができる。

Tom Fransızcayı çok iyi konuşabilir.

トムはフランス語がとても上手い。

Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.

トムはフランス語をかなり上手に話すことができる。

Tom Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilir.

トムってフランス語をスラスラ話せるんだよ。

Fransızcayı senden daha iyi konuşabilirim.

- あなたよりフランス語は上手く話せるわ。
- フランス語なら、君より上手に話せるよ。

Sanki Fransızcayı iyi biliyormuş gibi davranıyordu.

- フランス語をよく知っているかのように振る舞った。
- 彼女はフランス語をよく知っているかのような振りをした。

David Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.

- デビッドは流暢にフランス語を話すことができる。
- デイビッドはフランス語がペラペラだ。

O Fransızcayı Almancadan daha çok sever.

彼はドイツ語よりもフランス語が好きだ。

Fransızcayı Tom'dan daha iyi konuşacağını sanıyorum.

あなたはトムより上手くフランス語を話せると思っていました。

Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyordu.

トムのフランス語が上手いことは、誰もが知っていた。

Tom'un Fransızcayı iyi konuşabildiğini herkes biliyor.

トムのフランス語の上手さは誰もが知っている。

Belirli bir dereceye kadar Fransızcayı anlayabilirim.

私はある程度フランス語を理解できる。

Hızla konuşulduğunda Fransızcayı anlamayı zor buluyorum.

フランス語を速く話されちゃうと、理解するのが難しいんだ。

Tom Fransızcayı nasıl konuşacağını bilmediğini söyledi.

トムが言うには、フランス語は話せないそうだよ。

O, Fransızcayı son derece iyi bilir.

彼女はフランス語のことなら何から何まで知っている。

Fransızcayı kendi kendine öğrendiğin doğru mu?

独学でフランス語を習得したのは本当なんですか?

O, Fransızcayı İngilizceden çok daha fazla bilir.

彼はフランス語を知っている。英語は勿論のことだ。

O, Fransızcayı hem konuşur hem de yazar.

彼はフランス語を話すことも書くこともできる。

Tom'un Fransızcayı çok iyi şekilde konuşmasına şaşırdım.

トムのフランス語がとても上手かったから驚いたよ。

Tom Fransızcayı neredeyse bir yerli gibi konuşabilir.

トムはほとんどネイティブのようにフランス語を話せます。

- Fransızcayı bırak konuşmayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızcayı okuyamam bile.
- Konuşmak şöyle dursun, Fransızca okuyamıyorum.

- 私はフランス語が読めない、まして話せないことは言うまでもない。
- フランス語は読めません。ましてや話すなんて。

Tom neredeyse Mary'nin konuşabildiği kadar Fransızcayı iyi konuşabilir.

トムはメアリーとほぼ同じぐらい上手にフランス語が話せます。

Tom Fransızcayı neredeyse İngilizceyi konuşabildiği kadar iyi konuşabilir.

トムは英語を話すのとほぼ同じぐらい上手くフランス語も話すことができます。

Tom senin Fransızcayı Mary’den daha iyi konuştuğunu söyledi.

トムが君はメアリーよりフランス語を喋るのがうまいと言った。

- Tom Fransızcada akıcıdır.
- Tom Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşuyor.

- トムはフランス語がペラペラです。
- トムはフランス語が流暢です。

Fransızcayı severim ama bu özellikle de Fransa'yı sevdiğim içindir.

僕フランス語は好きだけど別にフランスが好きってわけじゃないんだよね。

O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.

- 彼は英語もフランス語も大変上手に話せます。
- 彼は英語もフランス語もとてもよくできる。

Tom Fransızcayı neredeyse İspanyolcayı iyi konuştuğu kadar iyi konuşabilir.

トムはスペイン語とほぼ同じぐらい上手くフランス語も話すことができます。

Tom'un güzel şekilde Fransızcayı nasıl konuşacağına eğilimli olduğundan şüphe ediyorum.

トムはいつまでたってもまともにフランス語喋れるようにはならないんじゃないかな。

Kuzenim Teddy Fransızcayı üniversitede asıl branş olarak aldı ve bir yıl Paris'te okudu.

いとこのテディーは大学でフランス語を専攻し、パリで1年間勉強しました。

- Hangisini daha sık konuşuyorsun, Fransızca mı yoksa İngilizce mi?
- Hangisini daha sık konuşursun, Fransızcayı mı yoksa İngilizceyi mi?

フランス語と英語、どちらで話すことが多いですか?