Translation of "Ülke" in Japanese

0.019 sec.

Examples of using "Ülke" in a sentence and their japanese translations:

Konuşarak ülke kurulur,

会話が国をスタートさせる

Ülke düşmanın elinde.

その国は敵の支配下にある。

Okuyup yazamayan hiçbir ülke

半数近くの若者が 読み書きできないなら

Bütün ülke karla kaplıydı.

その地方全体が雪で覆われた。

Ülke ithalatını azaltmayı hedefliyor.

その国は輸入を減らそうとしている。

Ülke çok hızlı sanayileşti.

その国は急速に工業化された。

Ülke çok güzel olmalı.

- その国はたいへん美しいに違いない。
- 田舎はたいへん美しいに違いない。

Ülke ekonomisi tarıma dayalıdır.

その国の経済は、農業に依存している。

Söylenti ülke geneline yayıldı.

- その噂は国中に広まった。
- その嘘は国中に広まった。

Afrika bir ülke değildir.

アフリカは国家じゃない。

Brezilya büyük bir ülke.

ブラジルは大きな国だ。

"Sonra ülke geneline yayıldı."

”全国に拡散しており…”

İki ülke birbirine muhalif.

- 両国は反目しあっている。
- その二つの国は、お互いに対立しあっている。

İsviçre güzel bir ülke.

スイスは美しい国です。

Avrupa bir ülke değil.

ヨーロッパは国ではない。

Japonya tuhaf bir ülke.

日本は不思議な国だ。

Yeryüzünde propagandanın bulunmadığı ülke yoktur.

プロパガンダが存在しない国など 地球上 どこにもありません

Nehir iki ülke arasındaki akmaktadır.

その川は両国の間を流れている。

Ülke doğal kaynaklar açısından zengindir.

- その国は天然資源に恵まれている。
- その国は天然資源が豊かだ。

O ülke doğal kaynaklara sahip.

その国は天然資源がある。

Uzun savaştan ülke harap edildi.

その国は長い戦争によって荒らされていた。

Ülke, ekonomisinin hızlı büyümesiyle tanınmıştır.

その国は経済の急成長で有名だ。

Birçok ülke benzer sorunlar yaşıyorlar.

多くの国が似たような問題を経験している。

Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.

- 多くの国々が処刑を廃止した。
- 多くの国は死刑を廃止した。

Asya'da en büyük ülke Çindir.

中国はアジアで最も広大な国である。

Bu ülke doğal kaynaklarda kötü.

- この国は天然資源が乏しい。
- この国は天然資源に乏しい。

İki ülke bir antlaşmayı görüştü.

両国は条約を取り決めた。

Şubelerimiz tüm ülke çapında uzanır.

支店は全国にまたがっている。

Birçok ülke ile iş yapıyoruz.

私どもは多くの国と商売をしています。

Bütün ülke haber tarafından heyecanlıydı.

国中がその報道に沸き立った。

İtalya çok güzel bir ülke.

イタリアはとても美しい国です。

Bu ülke petrol yönünden zengindir.

この国は石油が豊富である。

Bu ülke kömür bakımından zengindir.

この国は石炭に恵まれている。

Bu ülke saldırıya karşı güvenlidir.

この国は攻撃を受ける心配がない。

Bu ülke kültürel açıdan gelişmiş

その国は文化が進んだ。

O, ülke çapında seyahat etti.

彼は国中をくまなく旅行した。

Dünyadaki en büyük ikinci ülke hangisidir?

世界で2番目に大きい国はどこですか。

İki ülke dinde ve kültürde farklıdır.

その両国は宗教と文化が違っている。

Ülke komşusu karşı savaş ilan etti.

その国は隣国に対し宣戦を布告した。

Bu ülke doğal kaynak açısından zengindir.

その国は天然資源に富んでいる。

Ülke yardım için Birleşmiş Milletler'e başvurdu.

その国は国連に援助を求めた。

O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı.

その国はわが国に内政干渉をした。

İki ülke bir barış antlaşması yaptı.

その2国は平和条約を取り決めた。

Her iki ülke de savaşa girdi.

両国家は戦争を始めた。

Birçok ülke yoksullukla ilgili sorunlar yaşıyor.

多くの国が貧困という問題を抱えている。

Her iki ülke şimdi barış içindeler.

- 両国は今、平和な状態にあります。
- 両国とも今は平和な状態にある。

Onun adı tüm ülke çapında bilinir.

彼の名前は国中で知られている。

Karakteristik demokrasi, ülke yönetiminin bir şeklidir.

代議民主制は1つの政治形態である。

Her iki ülke barış görüşmelerine girdi.

両国は平和交渉を開始した。

Bence Japonya çok güvenli bir ülke.

日本はとても安全な国だと思います。

Bu ziyaret ettiğim en güzel ülke.

この国は私がこれまで訪問した中で一番美しい。

Bu ülke ılıman bir iklime sahiptir.

この国は気候が温暖だ。

Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.

多くの国がオリンピックに参加した。

İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

二国間の貿易は着実に増加している。

Tarifeleri blok olarak kontrol etmenin ülke ülke kontrol etmekten daha uygun olduğunu vurgulamak istiyorum.

関税を国ごとではなくブロックでコントロールする方が好都合であることを強調したい。

- Kötü bir soğuk algınlığı ülke genelinde hüküm sürüyor.
- Ülke genelinde soğuk hava hüküm sürüyor.

悪性の風邪が全国に流行っている。

Bazıları İsveç'in yalnızca küçük bir ülke olduğunu

スウェーデンは ただの小さな国だから

Bu ülke Japonya'nın yaklaşık iki katı kadar.

その国は日本の約2倍の広さです。

Çoğu gelişmekte olan ülke aşırı nüfustan muzdarip.

たいていの発展途上国は過剰人口で苦しんでいる。

İki ülke arasında bir savaş patlak verdi.

その二国間で戦争が起こった。

O ülke II.Dünya Savaşı boyunca tarafsız kaldı.

その国は第二次世界大戦中は中立を保っていた。

İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.

両国は危機解決に向けて交渉をするでしょう。

O, o ülke ile ittifak kurmamızı savundu.

彼は我が国がその国と同盟を結ぶのに賛成すべきだと論じた。

Dünyada pek çok ülke ve kültür var.

地球上にはたくさんの国とたくさんの文化があります。

Komşu ülke için bilgi sızıntılarıyla yüklüdür,polis.

警察は彼を、隣国に情報を流したという罪に問った。

Onlar Avustralya'nın harika bir ülke olduğunu söylüyor.

オーストラリアって、素晴らしい国なんだって。

Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.

警察は国中で何百もの麻薬の手入れをおこなった。

Ülke dünya yüzeyinin küçük bir bölümünü kaplar.

陸地は地表の小さいほうの部分を占めている。

İsviçre ziyaret etmeye değer güzel bir ülke.

スイスは訪れる価値のある美しい国です。

Onun kitabı bir ülke hayatı hikayesiyle başlıyor.

彼の本は田園生活の話から始まる。

O buralı değil. O, ülke dışında doğdu.

彼女はここの出身じゃない。外国の生まれだ。

İki ülke arasında hiçbir ittifak şansı yok.

その二つの国が合併する見込みはない。

Birçok ülke 1997'de Kyoto Protokolü'nü imzaladı.

多くの国が1997年に京都議定書に調印した。

Ülke genelinde ciddi bir grip türü hüküm sürüyor.

悪性の風邪が全国で流行っている。

Bu, çoğu insanın hiç duymadığı küçük bir ülke.

それは、たいていの人は耳にしたこともない小さな国です。

Ülke, savaşın hemen sonrasındaki hâlinden çok daha farklı.

その国は戦争直後とは非常に違っている。

O ülke yüksek öğrenim görmüş bir topluma dönüşüyor.

その国は高等教育社会に変わりつつある。

Ülke çapında bir ekonomik patlama ile ziyaret edildik.

全国的に好景気に見舞われている。

Kral uzun yıllar boyunca ülke çapında saltanat sürdü.

王様は長年ずっと国を統治している。

Bu nükleer çağda dünyada hiçbir ülke güvenli değildir.

この核時代にあっては、世界中どこの国だって安全ではない。

Başbakan iki ülke arasında bir ticaret anlaşması imzaladı.

首相が両国間の貿易協定に調印しました。

İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.

内戦中その国は無政府状態だった。

Polis suçlu için ülke çapında bir ava başladı.

警察は犯人の全国的な捜索を開始した。

- Brezilya büyük bir ülke.
- Brezilya büyük bir ülkedir.

ブラジルは大きな国だ。

- Yunanistan eski bir ülkedir.
- Yunanistan eski bir ülke.

ギリシャは古い国だ。

O ülke, komşu ülkelerle olan diplomatik ilişkileri kesti.

あの国は近隣諸国との外交関係を絶った。

Birçok ülke Kyoto, Japonya'da 1997 yılında antlaşma imzaladı.

多くの国が1997年に京都議定書に調印した。

Yani, dünyada başka hiçbir ülke bu kadar detaylı şekilde

そう 世界でも これ程詳細に 子供達を数世代に渡って

Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.

その国は貿易上の赤字の穴埋めに懸命である。

Ziyaret etmek için güzel bir ülke ama orada yaşamazdım.

良い国だけどあっちに住みたいほどじゃない。

Merak ediyorum, ilk defa hangi ülke Tatoeba'ya sansür uygulayacak.

最初にTatoebaを検閲する国はどこかな。

İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.

この問題は両国間で政治的解決を見た。

Birçok ülke ziyaret ettim fakat en çok Japonya'yı seviyorum.

いろいろな国へ行ったがやっぱり日本が一番いい。

O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

その国は米国との外交関係を断絶した。

İki ülke arasında her an bir ticari sürtünme ortaya çıkabilir.

今にも両国間に貿易摩擦が生じそうだ。

- İki ülke barış antlaşmasını görüşüyor.
- Personelde iyi bir arabulucumuz var.

スタッフに交渉事がうまいのがいます。

İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.

こうした2国間の紛争は、国際法に従って解決されなければならない。