Translation of "Tahammül" in German

0.006 sec.

Examples of using "Tahammül" in a sentence and their german translations:

Ona tahammül edemiyorum.

Ich kann ihn nicht ertragen.

Korkaklara tahammül edemem.

Ich kann Feiglinge nicht ausstehen.

Balık tutmaya tahammül edemem.

Ich kann Angeln nicht ausstehen.

Tom ağrıya tahammül etti.

Tom ertrug den Schmerz.

Bazen sana tahammül edemiyorum.

Manchmal kann ich dich nicht ausstehen.

Onun kıskançlığına tahammül edemem.

Ich kann ihre Eifersucht nicht ertragen.

Onu görmeye tahammül edemiyorum.

Ich kann seinen Anblick nicht ertragen.

O, tahammül sınırlarımı aşar.

Das ist mehr, als ich ertragen kann.

Ev arkadaşıma tahammül edemem.

- Ich kann meinen Mitbewohner nicht ausstehen.
- Ich kann meine Mitbewohnerin nicht ausstehen.

Tom sebzeye tahammül edemez.

Tom kann Vegetarier nicht ausstehen.

Buna ben bile tahammül edemem.

Selbst ich halte es nicht aus.

O büyük kayıplara tahammül etti.

Er erlitt große Verluste.

İşteyken rahatsız edilmeye tahammül edemiyorum.

Ich kann es nicht ausstehen, bei der Arbeit gestört zu werden.

Uzun süre bekletilmeye tahammül edemedi.

Er konnte es nicht leiden, dass man ihn so lange warten ließ.

Bu tür müziğe tahammül edemiyorum.

Ich hasse diese Art von Musik.

- Ona katlanamıyorum.
- Ona tahammül edemiyorum.

- Ich kann ihn nicht ertragen.
- Ich kann ihn nicht ausstehen.
- Ich ertrage ihn nicht.
- Ich kann ihn nicht leiden.
- Ich kann ihn nicht ab.

Ben gürültülü çocuklara tahammül edemem.

Ich kann laute Kinder nicht ertragen.

Lütfen bugün bana tahammül edin.

Sei heute bitte geduldig mit mir.

Çocuklarına bağıran insanlara tahammül edemiyorum.

Ich kann Leute, die ihre Kinder anschreien, nicht ausstehen.

Bu kişiler kendilerini eleştirilmesine tahammül edemezler

Diese Leute können Kritik an sich selbst nicht tolerieren

O kaba adama nasıl tahammül edebiliyorsun?

Wie kannst du diesen groben Kerl tolerieren?

Hostes muhtemelen onun küstahlığına tahammül edemedi.

Die Stewardess kam wohl mit seiner Arroganz nicht zurecht.

Benim tahammül ettiğim şeye dayanamayanlar depolarda bırakılacak.

die nicht mit dem umgehen können, was ich selbst ertrage, werden in den Depots zurückgelassen.

Mary'nin anne ve babası Tom'a tahammül edemez.

Die Eltern von Mary können Tom nicht ausstehen.

Finlandiya'yı elbette seviyorum ama Finlere tahammül edemiyorum.

Ich mag Finnland, aber die Finnen kann ich nicht ausstehen.

Zavallı anne oğlunun saygısız davranışına tahammül edemedi.

Die arme Mutter konnte das respektlose Verhalten ihres Sohnes nicht ertragen.

- Ben onun küstahlığına dayanamam.
- Onun küstahlığına tahammül edemem.

Ich kann seine Arroganz nicht ertragen.

O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.

Er konnte den entsetzlichen Geruch verfaulender Zwiebeln ganz und gar nicht ertragen.

Meryem, yemek yaparken Tom'un etrafında dönüp durmasına tahammül edemiyor.

Maria kann es nicht ausstehen, wenn Tom ihr beim Kochen im Nacken sitzt.

Uzun zamandır bunu söylemek istedim. Sizin alaycı şakalarınız tahammül edilmezdir.

Eine Sache wollte ich dir schon seit Langem sagen: Deine zynischen Witze sind unerträglich.

Diğer insanlara cesaret ve tahammül gibi insanüstü başarılara ilham verebilir ya da zorbalık yapabilirdi.

Er konnte andere Männer zu übermenschlichen Taten der Tapferkeit und Ausdauer inspirieren oder schikanieren.

Bir kedi; fareleri seven, köpeklerden nefret eden ve insanlara tahammül eden minyatür bir aslandır.

Die Katze ist ein Miniaturlöwe, der Mäuse mag, Hunde nicht leiden kann und den Menschen toleriert.

- Tom çelişkili olmaya katlanamaz.
- Tom kendisine karşı gelinmesine tahammül edemiyor.
- Tom'un kendisiyle ters düşülmesine tahammülü yok.

Tom kann Widerspruch nicht ertragen.

Öyle bir yalnızlık vardır ki seversin. Öyle bir yalnızlık vardır ki tahammül edersin Ve öyle bir yalnızlık vardır ki bütün duyularını sarar. Bütün bu yalnızlıkları kabullenmeyi öğrenmelisin.

Es gibt eine Einsamkeit, die man mag. Es gibt eine Einsamkeit, die man erträgt. Und es gibt eine Einsamkeit, die einem alle Sinne raubt. Alle diese Einsamkeiten zu akzeptieren, muss man lernen.