Translation of "Ortadan" in German

0.006 sec.

Examples of using "Ortadan" in a sentence and their german translations:

Bugün ortadan kaybolsak

und wenn wir heute verschwinden würden,

Kağıdı ortadan katla.

- Falte das Blatt in der Mitte.
- Falten Sie das Blatt in der Mitte.

Ortadan kaybolmak istedim.

Ich wollte verschwinden.

Hüzün ortadan kalkacak.

Die Traurigkeit wird vergehen.

Anlaşmazlık tamamen ortadan kalktı.

Der Streit wurde ein für alle Mal beigelegt.

Uçak ortadan kaybolmuş görünüyor.

Das Flugzeug hat sich scheinbar in Luft aufgelöst.

Tom ortadan kaybolmuş görünüyor.

Vielleicht ist Tom aus dem Blickfeld verschwunden.

Bu gelenek ortadan kaldırılmalıdır.

Dieser Brauch sollte abgeschafft werden.

Yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak istiyorum.

Ich möchte die Sache richtigstellen.

Onu ortadan kesip açmanız gerekir.

dann muss ich ihn dazu aufschneiden.

Ben sadece ortadan kaybolmak istiyorum.

Ich will einfach nur verschwinden.

Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.

Tom ist spurlos verschwunden.

Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.

Ich versuchte alle Zweifel zu beseitigen.

Ben tüm kitapları ortadan kaldırdım.

- Ich entsorgte alle Bücher.
- Ich habe alle Bücher entsorgt.

Çatal bıçak takımı ortadan kayboldu.

Das Besteck ist verschwunden.

Kabalık, insanları ve performanslarını ortadan kaldırır.

Unhöflichkeit verletzt Menschen und schwächt ihre Leistung.

Böylesine kötü bir geleneği ortadan kaldırmalıyız.

Wir müssen diesen schlechten Brauch abschaffen.

Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Tom verschwand spurlos.
- Tom ist spurlos verschwunden.

Tom üç gün önce ortadan kayboldu.

Tom ist vor drei Tagen verschwunden.

Tüm bu bağlantılar tamamen ortadan kalktı.

brachen viele dieser Verbindungen ganz weg.

Kağıt haritalarına olan ihtiyacı ortadan kaldırdı.

auf dem Meer und im Himmel überflüssig.

Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.

Tom leerte seine Konten und verschwand.

Tom yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak istedi.

- Tom wollte die Dinge ins rechte Licht rücken.
- Tom wollte die Dinge richtigstellen.

Tek kelime bile etmeden ortadan kayboldu.

Er verschwand, ohne ein Wort zu sagen.

ortadan kaldırma konusunda daha ön plana çıkıyordu.

vom isolierenden Wesen des Wortes "Übergröße".

çeşitlilik, onları ortadan kaldıracak bir kuvvet olacaktı.

dass die Vielfalt eine Kraft sein würde, die sie auslöschen würde.

Toplantıda kullandığımız bütün kağıtları ortadan kaldırmam istendi.

Ich sollte alle Papiere wegräumen, die wir in der Sitzung benutzt hatten.

Annesi kızına bu oyuncakları ortadan kaldırmasını söyledi.

Die Mutter sagte ihrer Tochter, sie solle die Spielsachen weglegen.

Garip bir biçimde, o aniden ortadan kayboldu.

Komisch, aber plötzlich war sie weg.

Zorla ortadan kaybolmak insanlığa karşı bir suçtur.

Jemanden verschwinden zu lassen ist ein Verbrechen gegen die Menschlichkeit.

Hatta bu sözler bir gün ortadan kaybolacaktır.

Sogar diese Wörter werden eines Tages verschwunden sein.

Birçok eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

Viele alte Gebräuche sterben allmählich aus.

Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.

Eine Tasse Kaffee befreite mich von meinen Kopfschmerzen.

Yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için bir fırsat istiyorum.

Ich hätte gerne die Gelegenheit, das Missverständnis auszuräumen.

Moğol orduları yolları üzerindeki her şeyi ortadan kaldırdı.

Die Mongolenhorden vernichteten alles auf ihrem Weg.

Ertesi sabah herhangi bir açıklama yapmadan ortadan kayboldu.

Am nächsten Morgen verschwand er ohne jegliche Erklärung.

"Peki, Tom'a ne oldu?" "O ortadan kayboldu." "Gerçekten mi?"

„Was ist denn nun mit Tom?“ – „Der ist verschwunden.“ – „Ach, sag bloß!“

- Eğer tanrı gerkçekten var olsaydı, onu ortadan kaldırmak gerekli olabilirdi.
- Eğer Tanrı gerçekten var olmuş olsaydı onu ortadan kaldırmak gerekirdi.

- Wenn Gott tatsächlich existierte, wäre es erforderlich, ihn zu beseitigen.
- Wenn es Gott tatsächlich gäbe, wäre es nötig, ihn zu beseitigen.

Tom ve Mary önceden buradaydılar ama şimdi ortadan yok oldular.

Tom und Maria waren vorhin hier, doch jetzt sind sie verschwunden.

Tüm ayrımcılığı ortadan kaldırmak için her türlü çabayı sarf etmeliyiz.

Wir müssen jede Anstrengung unternehmen, jegliche Diskriminierung zu beenden.

Birçok ülke nükleer silahları ortadan kaldırmak için bir antlaşma imzaladı.

Viele Länder haben einen Vertrag zur nuklearen Abrüstung unterzeichnet.

Işkence edip onları ortadan kaldırmak için birlikte çalıştığı bir plandı bu.

um Oppositionelle verhaften, entführen, foltern und verschwinden zu lassen.

Fakat tesadüf değil ise mısırlılar'a birşey oldu ve teknoloji ortadan kayboldu

Aber wenn es kein Zufall ist, ist den Ägyptern etwas passiert und die Technologie ist verschwunden

Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.

Nur um jeglichen Zweifel zu zerstreuen: Ich wohne nicht mehr bei meinen Eltern.

Bir doğal afet veya salgın hastalık bütün popülasyonu büyük bir hızla ortadan kaldırabilir.

Naturkatastrophen oder Krankheitsepidemien können die gesamte Population schnell auslöschen.

Bir bilgisayar yazım denetleyicisi aynı zamanda pek çok yazım hatalarını da ortadan kaldırabilir.

Auch eine Computer-Rechtschreibprüfung könnte die meisten Tippfehler beseitigen.

Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin el çantasını kaptı ve kalabalığa doğru ortadan kayboldu.

Ein kräftiger Mann mit dunklem Teint schnappte sich Marys Handtasche und verschwand in der Menge.