Translation of "Yarısı" in French

0.014 sec.

Examples of using "Yarısı" in a sentence and their french translations:

Gece yarısı uyandığınızda

C'est comme lorsque vous vous réveillez au milieu de la nuit

Öğrencilerin yarısı yok.

La moitié des étudiants sont absents.

Öğrencilerin yarısı yoktu.

- La moitié des étudiants furent absents.
- La moitié des étudiants ont été absents.

Zaten gece yarısı.

Il est déjà minuit.

Kavunların yarısı yenildi.

La moitié des melons a été mangée.

Vakit gece yarısı.

Il est minuit.

Elmaların yarısı çürümüş.

- La moitié des pommes sont pourries.
- La moitié des pommes est pourrie.

Onların yarısı öğrenci.

- La moitié d'entre eux sont étudiants.
- La moitié d'entre elles sont étudiantes.

Gece yarısı uyuyakaldım.

Je me suis endormi aux alentours de minuit.

Bunların yarısı Tom'un.

Il y en a la moitié à Tom.

Diğer yarısı ise azalmıştı.

Pour l’autre moitié, elle avait baissé.

Yarısı hemen gülmeye başladı,

La moitié d'entre eux a commencé à rire

Genç nüfusunun neredeyse yarısı

Aucun pays ne peut réussir

İzleyicilerin yaklaşık yarısı kadındı.

Environ la moitié du public était des femmes.

O, gece yarısı vardı.

Il est arrivé à minuit.

Sepetteki muzların yarısı çürümüştü.

La moitié des bananes du panier étaient pourries.

Burada neredeyse gece yarısı.

Il est presque minuit ici.

Ofisin yarısı izin aldı.

La moitié du bureau a pris une journée de congé.

Parti gece yarısı bitti.

La fête s'est terminée à minuit.

Biz gece yarısı kapatıyoruz.

Nous fermons à minuit.

Olay gece yarısı gerçekleşti.

L'incident s'est produit à minuit.

Şu anda bardağın yarısı dolu mu yoksa yarısı boş mu?

Est-ce que le verre est maintenant à moitié plein ou à moitié vide ?

Gece yarısı baskınlarını mükemmel zamanlıyorlar.

prévoyant leurs razzias à la perfection.

Meksika'nın Yucatan Yarımadası'nda gece yarısı.

Minuit, dans la péninsule du Yucatán, au Mexique.

Kimyasal enerjinin yaklaşık yarısı elektriğe,

Pour moitié, l'énergie chimique est convertie en électricité,

Dünyadaki toprakların yarısı bozulmuş sayılıyor.

La moitié des sols terrestres sont considérés comme dégradés.

Dramanın ikinci yarısı biraz sıkıcıydı.

- La dernière partie du téléfilm était un peu ennuyeuse.
- La dernière partie du drame était un peu ennuyeuse.
- La dernière partie de la pièce dramatique était un peu ennuyeuse.

Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor.

La moitié de la population mondiale vit en ville.

Kitaplarımın yarısı kadar kitabı var.

Il possède moitié moins de livres que moi.

Tom gece yarısı Mary'yi uyandırdı.

Tom réveilla Mary en plein milieu de la nuit.

Büyük Set Resifi'ndeki mercanların yarısı ölmüş.

La moitié de la Grande Barrière de Corail est morte.

Bugün Avustralya'da liseyi bitiren öğrencilerin yarısı

la moitié des élèves qui vont au bout du lycée en Australie

Ve ayı tarafından sadece yarısı sindirilmiş.

et l'ours ne l'a qu'à moitié digéré.

Bu uzman addedilenlerin yarısı hatalı çıkacak.

La moitié de ces soi-disant experts aura tort.

Fotoğraf makineniz yalnızca benimkinin yarısı büyüklüğünde.

- Ta caméra n'a que la moitié de la taille de la mienne.
- Ton appareil photo est seulement deux fois plus petit que le mien.

En geç gece yarısı evde olacağım.

Je serai à la maison au plus tard à minuit.

Biz gece yarısı şampanya içmeyi planlıyoruz.

Nous prévoyons de boire du champagne à minuit.

Bu anlaşma gece yarısı yürürlüğe girer.

Ce contrat prend effet à partir de minuit.

Şu anda tam olarak gece yarısı.

Il est exactement minuit.

üç saniye içinde gece yarısı çalacak.

Dans trois secondes minuit sonnera.

Benim köpeğim neredeyse boyunuzun yarısı kadar.

La taille de mon chien est presque la moitié de celle du vôtre.

Tom'un bana verdiği elmaların yarısı çürümüştü.

La moitié des pommes que Tom m'a données était pourrie.

Gece yarısı geldiğinde herkes soğuktan nasibini alıyor.

À minuit, le froid est glacial.

Avustralya'nın Büyük Set Resifi'nde gecenin bir yarısı.

C'est le cœur de la nuit sur la Grande Barrière de corail australienne.

Gece yarısı, burnuyla ziyafet bulmak için mükemmel.

Parfait pour renifler un festin de minuit.

Kocasının kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.

Elle gagne moitié moins que son mari.

Konuşma gece yarısı sonrasına kadar devam etti.

La conversation s'est poursuivie jusqu'après minuit.

Ofisteki insanların yarısı bir gün izin aldı.

La moitié du bureau a pris une journée de congé.

Külkedisi gece yarısı sesini duyunca, hemen ayrıldı.

Quand Cendrillon a entendu sonner minuit, elle est partie tout de suite.

Bu, ABD'de eğitime harcanan para toplamının yarısı ediyor.

Ça représente la moitié du total des dépenses d'éducation aux États-Unis,

Ve intihar dâhil, hapishanede gerçekleşen ölümlerin neredeyse yarısı

et près de la moitié des morts en prison, y compris les suicides,

Bunun sebebi atmosfere salınımına devam ettiğimiz karbonun yarısı,

puisque la moitié du CO2 que nous continuons de relâcher dans l'atmosphère

Sen hiç gece yarısı bir mezarlıkta yürüdün mü?

As-tu déjà marché à travers un cimetière à minuit ?

Neden gece yarısı senin evine gitmem gerektiğini anlamıyorum.

Je ne comprends pas pourquoi il faut que j'aille chez toi à minuit.

Gece yarısı niçin senin evine gitmek zorundayım anlamıyorum.

Je ne vois pas pourquoi je dois aller chez toi à minuit.

Kulübeye girdiğimizde, masada yarısı yenmiş bir turta gördük.

En entrant dans la cabane, nous vîmes une tarte à moitié mangée sur la table.

Bir orangutan. Gece yarısı ayakta ne işi var, bilinmez.

Un orang-outan. Que fait-il debout à minuit ? Mystère.

Soult'un kendi davranışları övülse de, taburun yarısı zayiat verdi.

du bataillon a été victime, bien que la conduite de Soult ait été louée.

Canı cehenneme, hangi gerizekalı gecenin bir yarısı beni arıyor?

Putain, quel est le connard qui ose m’appeler au milieu de la nuit ! ?

Tom yarısı boş bir şişe şarapla yalnız başına oturdu.

- Tom s'assit seul avec une bouteille de vin à moitié vide.
- Tom s'est assis seul avec une bouteille de vin à moitié vide.

Ben onun sahip olduğunun sadece yarısı kadar çok kitaba sahibim.

- Je n'ai que moitié moins de livres que lui.
- Je ne dispose que de moitié moins de livres que lui.

Erkek kardeşim babamın kazandığının yarısı kadar daha az para kazanıyor.

Mon frère gagne moitié moins d'argent que mon père.

O zamana kadar, en iyi senaryoda, ömrümün yarısı bile geçmemiş olacak.

D'ici-là, je n'aurai, au mieux, pas même vécu la moitié de ma vie.

Diğer bir yarısı ise gücendirici bir şey söylediği için ona bağırıyor.

et l'autre moitié lui crie dessus pour avoir dit quelque chose d'offensant.

Gecenin bir yarısı. Düşük ışığa duyarlı kameralar çarpıcı bir görüntü yakalıyor.

Au beau milieu de la nuit, des caméras haute sensibilité révèlent un spectacle inouï.

Gece yarısı ziyafeti bu genç erkeğin daha dominant orangutanlardan kaçınma yöntemi olabilir.

Ce festin nocturne est peut-être la méthode de ce jeune mâle pour éviter les orangs-outans dominants.

Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.

Au Japon, la consommation de riz par habitant est à peu près la moitié de ce qu'elle était il y a cinquante ans.