Translation of "Kazanıyor" in French

0.005 sec.

Examples of using "Kazanıyor" in a sentence and their french translations:

Takımımız kazanıyor.

- Notre équipe est en train de gagner.
- Notre équipe est en train de l'emporter.

Kim kazanıyor?

- Qui gagne ?
- Qui gagne ?
- Qui l'emporte ?

Tom kazanıyor.

Tom gagne.

Kazanıyor musun?

- Tu gagnes ?
- Est-ce que vous êtes en train de gagner ?
- Êtes-vous en train de gagner ?

O zaman kazanıyor.

Il gagne du temps.

O, hayatını kazanıyor.

Il gagne de quoi vivre.

Tom kept kazanıyor.

- Tom a continué à gagner.
- Tom continuait à gagner.

Hareket hızla zemin kazanıyor.

Le mouvement gagne rapidement du terrain.

O, avanta para kazanıyor.

- Il s'en met plein les poches.
- Il s'en fourre plein les fouilles.
- Il ramasse l'argent à la pelle.
- Il prend plein d'oseille.
- Il gagne plein de thune.

O sadece zaman kazanıyor.

Il est juste en train de gagner du temps.

Maaşımın iki katını kazanıyor.

Il gagne le double de mon salaire.

O, çok para kazanıyor.

Il amasse du cash.

Tom büyük para kazanıyor.

Tom gagne beaucoup d'argent.

O çok para kazanıyor.

Il gagne beaucoup d'argent.

Hastamız bilincini yeniden kazanıyor.

Notre malade reprend connaissance.

Sami çok para kazanıyor.

Sami gagne beaucoup d'argent.

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

Il gagne sa vie en enseignant l'anglais.

O, günde 30 dolar kazanıyor.

Elle gagne 30 dollars par jour.

O, maaşımın iki katını kazanıyor.

Il gagne deux fois mon salaire.

Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.

La société, entièrement détenue par NTT, se porte bien.

O, harcayabileceğinden daha çok para kazanıyor.

- Il gagne plus d'argent qu'il ne peut en dépenser.
- Il gagne davantage d'argent qu'il ne peut en dépenser.

O, bir yazar olarak hayatını kazanıyor.

Elle gagne sa vie comme écrivain.

O harcadığından daha fazla para kazanıyor.

- Elle gagne davantage qu'elle ne dépense.
- Elle gagne plus qu'elle ne dépense.

Benim kocam yılda 100.000 dolar kazanıyor.

- Mon mari gagne 100.000$ par an.
- Mon mari gagne cent mille dollars par an.

Tom, Mary'den daha fazla para kazanıyor.

Tom gagne plus d'argent que Mary.

Biz bedava zannederken bizim üzerimizden milyarlarca dolar kazanıyor.

Bien que nous pensons que c'est gratuit, cela nous rapporte des milliards de dollars.

- Tom çok para kazanır.
- Tom çok para kazanıyor.

Tom gagne beaucoup d'argent.

O başladığı işle çok çok fazla para kazanıyor.

Elle gagne de l'argent à gogo avec l'affaire qu'elle a lancée.

O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.

Il gagne trois fois ce que je gagne.

- O iyi bir aylık kazanıyor.
- Güzel bir maaş alıyor.

Il reçoit un bon salaire.

- O, maaşımın iki katını kazanır.
- O, maaşımın iki katını kazanıyor.

Il gagne le double de mon salaire.

Erkek kardeşim babamın kazandığının yarısı kadar daha az para kazanıyor.

Mon frère gagne moitié moins d'argent que mon père.

20 ve 30' lu yaşlardaki kadınlar çok kere erkeklerden fazla kazanıyor.

A la vingtaine et au début de la trentaine, les femmes gagnent plus.

Marcel çok sıkı çalışsa da yılda yalnızca 30.000 Kanada doları kazanıyor.

Même si Marcel travaille très fort, il ne gagne que 30 000 dollars canadiens par année.

...minik erkek dişiyi kazanıyor. Gürültülü bir dünyada bazen sessiz kalmak iş görüyor.

le petit mâle gagne les faveurs de la femelle. Dans un monde bruyant, il faut parfois savoir se faire discret.

Tom, Mary'nin ne kadar para kazandığını bildiğini düşünüyor fakat Mary Tom'un onun kazandığını düşündüğünden çok daha fazla kazanıyor.

Tom pense savoir combien d'argent Mary gagne, mais Mary se fait bien plus que ce que Tom pense.