Translation of "Yapmakla" in English

Yemek yapmakla meşguldüm.

I was busy cooking.

Tamirat yapmakla meşgulüm.

I've been busy repairing things.

Onu yapmakla ilgilenmiyorum.

I'm not interested in doing that.

Ne yapmakla ilgileniyorsun?

What are you interested in doing?

Onu yapmakla ilgileniyorum.

I'm interested in doing that.

Onu yapmakla suçlanıyorum.

I've been accused of doing that.

O saçını yapmakla meşguldü.

She was busy doing her hair.

Yapmadığım şeyleri yapmakla suçlanıyorum.

I'm being accused of doing things I didn't do.

Ev ödevi yapmakla meşgulüm.

I'm busy doing homework.

Jack, resim yapmakla ilgilenir.

Jack is interested in painting.

Beni yapmakla suçladıklarınızı yapmadım.

I didn't do what you've accused me of doing.

Onu yapmakla mı ilgileniyorsun?

Are you interested in doing that?

Bunu yapmakla ilgilendiğini sanmıyorum.

I didn't think you were interested in doing that.

Tom bunu yapmakla ilgilenecek.

Tom will be interested in doing that.

Tom bunu yapmakla ilgileniyordu.

Tom was interested in doing that.

Tom bunu yapmakla ilgileniyor.

Tom is interested in doing that.

Tom onu yapmakla yükümlüdür.

Tom is liable to do that.

Bunu tekrar yapmakla ilgilenmiyorum.

I'm not interested in doing that again.

Bunu yapmakla pek ilgilenmiyorum.

I'm not very interested in doing that.

Neden bunu yapmakla ilgileniyorsun?

Why are you interested in doing that?

Bugün onu yapmakla ilgilenmiyorum.

I'm not interested in doing that today.

Onu yapmakla çok ilgiliydim.

I'm very interested in doing that.

Hala onu yapmakla ilgileniyorum.

I'm still interested in doing that.

Şimdi onu yapmakla ilgilenmiyorum.

I'm not interested in doing that now.

Onu yapmakla hiç ilgilenmiyorum.

I'm not interested in doing that at all.

- Bunu yapman iyi oldu.
- Bunu yapmakla iyi ettin.
- Bunu yapmakla iyi etmişsin.
- Bunu yapmakla iyi etmişin.

It's a good thing you did that.

O beni hata yapmakla suçladı.

She accused me of making a mistake.

O bir şey yapmakla meşgul.

He is busy doing something.

Beni bir hata yapmakla suçladı.

He accused me of making a mistake.

Metin yazıp konuşma yapmakla meşgulüm.

I'm busy with writing letters and giving speeches.

Bir şey yapmakla meşgul müsün?

Are you busy doing something?

Tom mutfakta sandviç yapmakla meşgul.

Tom is busy making sandwiches in the kitchen.

Tom bir şey yapmakla meşgul.

Tom is busy doing something.

O, ev ödevini yapmakla meşguldü.

She was busy doing her homework.

Bir anlaşma yapmakla ilgilendiğini duyuyorum.

I hear you're interested in making a deal.

Tom hiçbir şey yapmakla ilgilenmedi.

Tom wasn't interested in doing anything.

Beni hile yapmakla mı suçluyorsun?

Are you accusing me of cheating?

Sadece doğru şeyi yapmakla ilgileniyorum.

I'm only interested in doing the right thing.

Kendi web sayfamı yapmakla ilgileniyorum.

I'm interested in creating my own web pages.

Beni yapmakla suçladığın şeyi yapmadım.

I didn't do what you're accusing me of doing.

Yapmakla yapmamak arasındaki fark; yapmaktır.

The difference between doing and not doing is doing.

Casusluk yapmakla ilgili resmen suçlanmadı.

He was never officially charged with spying.

Tom onu yapmakla ilgilenmediğini söylüyor.

- Tom says that he's not interested in doing that.
- Tom says he's not interested in doing that.
- Tom says that he isn't interested in doing that.

Başka bir şey yapmakla meşguldüm.

I was busy doing something else.

Yapmakla suçlandığınız şeyi yaptınız mı?

Did you do what you're accused of doing?

Yapmakla suçlandığın şeyi yaptın mı?

Did you do what you've been accused of doing?

Biz başka şeyler yapmakla meşguldük.

We've been busy doing other things.

Onu yapmakla ilgileniyor gibi görünmüyorsun.

You never seem to be interested in doing that.

Leyla, Sami'ye şantaj yapmakla suçlandı.

Layla was charged of blackmailing Sami.

Tom onu yapmakla ilgilenmediğini söyledi.

- Tom said he wasn't interested in doing that.
- Tom said that he wasn't interested in doing that.

Tom, bunu yapmakla ilgilendiğini söylüyor.

Tom says he's interested in doing that.

Tom'a bunu yapmakla ilgilenmediğimi söyle.

Tell Tom that I'm not interested in doing that.

Tom onu yapmakla ilgilenmeyeceğini söyledi.

- Tom said he wouldn't be interested in doing that.
- Tom said that he wouldn't be interested in doing that.

Tom'un onu yapmakla ilgileneceğini sanmıyordum.

- I didn't think Tom would be interested in doing that.
- I didn't think that Tom would be interested in doing that.

Tom bunu yapmakla ilgileniyor olmalı.

- Tom must be interested in doing that.
- Tom has to be interested in doing that.

Bence Tom bunu yapmakla ilgilenmeyecek.

- I think Tom won't be interested in doing that.
- I think that Tom won't be interested in doing that.

Tom bunu yapmakla çok ilgilenmedi.

Tom wasn't very interested in doing that.

Şu anda bunu yapmakla meşgulüm.

I'm busy doing that right now.

Tom bunu yapmakla tehdit etti.

Tom threatened to do that.

Tom hâlâ bunu yapmakla ilgileniyor.

Tom is still interested in doing that.

Tom muhtemelen bunu yapmakla ilgilenecek.

Tom is probably going to be interested in doing that.

Tom, bunu yapmakla ilgilendiğini söyledi.

- Tom said that he was interested in doing that.
- Tom said he was interested in doing that.

Tom, bunu yapmakla ilgilendiğimi biliyordu.

Tom knew that I was interested in doing that.

Tom bugün bunu yapmakla ilgilenmiyor.

Tom isn't interested in doing that today.

Tom onu yapmakla ilgili görünmüyordu.

Tom didn't seem interested in doing that.

Tom henüz bunu yapmakla suçlanmadı.

- Tom hasn't been accused of doing that yet.
- Tom hasn't yet been accused of doing that.

Tom'un bunu yapmakla ilgilendiğini biliyorum.

- I know Tom is interested in doing that.
- I know that Tom is interested in doing that.

Bunu yapmakla ilgileniyorsun, değil mi?

You're interested in doing that, aren't you?

Öğrenme, beyninizin gerektirdiği çalışmaları yapmakla ilgilidir.

Learning is about doing the work that your brain requires.

Tom yarım yamalak işi yapmakla suçlandı.

Tom was accused of doing sloppy work.

Tom biraz evrak işi yapmakla meşgul.

Tom is busy doing some paperwork.

Kız arkadaşı için çay yapmakla meşguldü.

The girl was busy making tea for her friend.

Tom ruhsatı olmadan avukatlık yapmakla suçlandı.

Tom was accused of practicing law without a license.

Tom ruhsatı olmadan ilaç yapmakla suçlandı.

Tom was accused of practicing medicine without a license.

Tom yapmakla suçlandığı şeyi yaptığını reddetti.

- Tom denied that he had done what he was accused of doing.
- Tom denied he had done what he was accused of doing.

Tom artık onu yapmakla ilgilenmediğini söylüyor.

Tom says he isn't interested in doing that anymore.

Tom Mary'nin onu yapmakla ilgilenmeyeceğini biliyordu.

- Tom knew that Mary was likely to not be interested in doing that.
- Tom knew that Mary wasn't likely to be interested in doing that.

Tom, Mary'nin bunu yapmakla ilgilendiğini söyledi.

- Tom said Mary was interested in doing that.
- Tom said that Mary was interested in doing that.

Tom'un bunu yapmakla hala ilgilendiğinden şüpheliyim.

- I doubt that Tom is still interested in doing that.
- I doubt Tom is still interested in doing that.

Tom bana bunu yapmakla ilgilendiğini söyledi.

- Tom told me that he was interested in doing that.
- Tom told me he was interested in doing that.

Tom bunu yapmakla ilgileniyor gibi görünüyordu.

Tom seemed to be interested in doing that.

Tom'un bunu yapmakla yükümlü olduğunu sanmıyorum.

- I don't think Tom is obligated to do that.
- I don't think that Tom is obligated to do that.

Tom şu an bunu yapmakla ilgilenmiyor.

Tom isn't interested in doing that now.

Tom gerçekten bunu yapmakla ilgilendiğini söyledi.

Tom said that he was really interested in doing that.

Tom muhtemelen hâlâ bunu yapmakla ilgilenecek.

Tom will probably still be interested in doing that.

Tom, Mary'nin bunu yapmakla ilgilenmediğini söyledi.

- Tom said Mary wasn't interested in doing that.
- Tom said that Mary wasn't interested in doing that.

Tom, Mary'ye onu yapmakla ilgilendiğimi söyledi.

- Tom told Mary I was interested in doing that.
- Tom told Mary that I was interested in doing that.

Aslında onu yapmakla ilgilenmediğimi itiraf ettim.

- I admitted that I wasn't really interested in doing that.
- I admitted I wasn't really interested in doing that.

Öğretmen öğrencilerinden birini sınıfta gürültü yapmakla suçladı.

The teacher accused one of his students of being noisy in class.

O, kocasını ona karşı sadakatsızlık yapmakla suçladı.

She accused her husband of having been disloyal to her.

O bütün hafta sonunu düzeltme yapmakla geçirdi.

She spent the whole weekend revising.

İnsanların seni yapmakla suçladığı şeyi yapmadığından eminim.

I'm sure you didn't do what people are accusing you of doing.

Tom bir şey yapmakla ilgileniyor gibi görünmüyor.

Tom doesn't seem to be interested in doing anything.

- Jack, resim yapmakla ilgilenir.
- Jack resimle ilgileniyor.

Jack is interested in painting.