Translation of "Yanındaki" in English

0.014 sec.

Examples of using "Yanındaki" in a sentence and their english translations:

Masanın yanındaki ne?

What's beside the desk?

Bu yanındaki kim?

Who's that by his side?

Sonra yanındaki arkadaşına dönüp

Then he looked at the dude next to him,

Kapının yanındaki bisiklet benimdir.

The bicycle by the door is mine.

O yanındaki koltuğa kaydı.

She slid into the seat next to him.

Gölün yanındaki ev benimkidir.

The house by the lake is mine.

Pencerenin yanındaki masayı kullanmayın.

Don't use the table next to the window.

Pencerenin yanındaki sandalyeye oturdu.

She sat in the chair besides the window.

Anahtarlar şapkamın yanındaki konsolda.

The keys are on the dresser next to my hat.

Onun yanındaki kanepeye oturdum.

I sat down on the couch next to him.

Çantanı yanındaki koltuğa koyma.

Don't put your bag on the seat next to you.

Tom'un yanındaki kanepeye oturdum.

- I sat down on the couch next to Tom.
- I sat down on the sofa next to Tom.

Çatalın yanındaki kaşık kirli.

The spoon beside the fork is dirty.

O yanındaki çocuk kimdi?

Who was that guy you were with?

Ceketini kapının yanındaki askıya as.

Hang your jacket on the hook by the door.

Tom Mary'nin yanındaki sandalyeye oturdu.

Tom sat in the chair next to Mary.

Tom onunkinin yanındaki sandalyeyi gösterdi.

Tom pointed to the chair next to his.

Günlüğümü yatağımın yanındaki masada tutuyorum.

I keep my diary on the table by my bed.

Tom çantasını yanındaki koltuğa koydu.

Tom put his briefcase on the seat next to him.

Tom kapının yanındaki duvara dayanıyordu.

Tom was leaning against the wall near the door.

Tom sobanın yanındaki taburede oturuyordu.

Tom was sitting on a stool by the stove.

Tom yanındaki boş koltuğu gösterdi.

Tom pointed to the empty seat next to him.

Tom Mary'nin yanındaki kanepede oturuyordu.

Tom was sitting on the couch next to Mary.

Tom Mary'nin yanındaki kanepede oturdu.

Tom sat down on the couch beside Mary.

Senin ve onların yanındaki nedir?

What is it with you and them?

O pencerenin yanındaki masayı kullanmayın.

Don't use the desk by that window.

Yanındaki bütün parayı bana verdi.

He gave me all the money he had on him.

Tom pencerenin yanındaki masada oturuyor.

- Tom is sitting at the table near the window.
- Tom sits at the table near the window.

Tom'un yanındaki bir bankta oturdum.

I sat down on a bench next to Tom.

Tom, Mary'nin yanındaki bankta oturdu.

Tom sat down on the bench next to Mary.

Tom evimin yanındaki otelde kalıyor.

Tom is staying at the hotel near my house.

Tom'un yanındaki şu kız kim?

Who's that girl with Tom?

Tom, Mary'nin yanındaki yatağa oturdu.

Tom sat down on the bed next to Mary.

Kalenin yanındaki küçük bir otelde kalıyor.

She is staying at a little hotel by the castle.

Tom pencerenin yanındaki masada yalnız oturdu.

Tom sat alone at a table near the window.

Gölün yanındaki eski kilise çok güzel.

The old church by the lake is very beautiful.

Belki pencerenin yanındaki bir masada oturabiliriz.

Maybe we can sit at a table near the window.

Tom evimizin yanındaki okulda tarih öğretiyor.

Tom teaches history at the school near our house.

Paramın çoğunu ofisimin yanındaki bankada tutarım.

I keep most of my money at the bank near my office.

Çoğunlukla postanenin yanındaki fırından ekmek alırım.

I often buy bread from the bakery next to the post office.

Tom sevgilisiyle pencerenin yanındaki masada oturuyordu.

Tom was sitting at a table near the window with his date.

Ben pencerenin yanındaki bir yatak istiyorum.

I want a bed next to the window.

Tom Mary'nin yanındaki çimenlerin üzerinde oturdu.

Tom sat on the grass next to Mary.

Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?

Who was at the party beside Jack and Mary?

Tom Mary'nin yanındaki yolcu koltuğuna oturdu.

- Tom sat in the passenger seat beside Mary.
- Tom sat in the passenger seat next to Mary.

Tom yanındaki tüm parayı bize verdi.

Tom gave us all the money he had on him.

Tom Mary'ye yanındaki bütün parayı verdi.

Tom gave Mary all the money he had on him.

Marketin yanındaki 50 numaralı evde yaşıyoruz.

We live in house number fifty, next to the market.

Geçen cumartesi çocuklarımız gölün yanındaki parkta oynadı.

Last Saturday, our kids played in the park near the lake.

Tom kapının yanındaki sınıfın arkasında oturmayı seviyor.

Tom likes to sit in the back of the classroom next to the door.

Tom spor çantasını onun yanındaki koltuğa koydu.

Tom put his duffle bag on the seat next to him.

Sık sık evimin yanındaki süpermarkete alışverişe giderim.

I often go shopping at the supermarket near my house.

Tom kapının yanındaki masalardan birinde yalnız oturuyordu.

Tom was sitting alone at one of the tables near the door.

Tom yanındaki bütün parayı Mary'ye ödünç verdi.

Tom lent Mary all the money he had on him.

Tom'un nehrin yanındaki otelde bir odası var.

Tom has a room at the hotel near the river.

Mary geceleri yatağının yanındaki pencereden yıldızları görebiliyordu.

At night, Mary could see the stars through the window next to her bed.

Mary havuzun yanındaki bir şezlong üzerinde uzandı.

Mary stretched out on a lounge chair besides the pool.

Çocuklarım evimin yanındaki parkta salıncaklarda oynamayı seviyor.

My children like to play on the swings in the park near my house.

Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.

Grandfather sat in his habitual place near the fire.

Tom, Mary'nin tekerlekli sandalyesinin yanındaki sandalyeye oturdu.

Tom sat down on a chair next to Mary's wheelchair.

Daha da ilginç olanı hemen yanındaki camiler dolmazken

even more interesting is that the mosques next to it are not full

Tom pencerenin yanındaki masada bir vazo çiçek gördü.

Tom saw a vase of flowers on the table near the window.

Evimin yanındaki bir mağazada ihtiyacım olan şeyi alabilirim.

I can buy what I need at a store near my house.

Tom bara girdi ve Mary'nin yanındaki tabureye oturdu.

Tom entered the bar and sat on the stool next to Mary.

Biz pazar günleri evimizin yanındaki parkta yakalamaca oynarız.

We play catch in the park near our house on Sundays.

Dan tren istasyonunun yanındaki yaşlı bayana zevzeklik etti.

Dan mugged an old lady near the train station.

Tom bana otelin yanındaki restoranda onunla buluşmamı söyledi.

Tom told me to meet him at the restaurant next to the hotel.

Parkın yanındaki küçük kahvehanede hızlı bir öğle yemeğini alalım.

Let's grab a quick lunch at that small coffeeshop near the park.

Bir adam içeri geldi ve onun yanındaki tabureye oturdu.

A man came in and sat on the stool next to her.

Tom yanındaki yolcu koltuğuna büyük bir piknik sepeti koydu.

Tom put the large picnic basket on the passenger seat next to him.

Ofisin yanındaki bir restoranda Tom'la birlikte öğle yemeği yedim.

I had lunch with Tom at a restaurant near the office.

Süt Tom'un evinin yanındaki süpermarkette gerçekten biraz daha ucuz.

Milk is actually a little bit cheaper at the supermarket near Tom's house.

Dün gece biri evimin yanındaki küçük dükkana zorla girdi.

Last night someone broke into the small shop near my house.

Tom ve ben dün evimizin yanındaki parkta Mary'yi gördük..

Tom and I saw Mary yesterday in the park near our house.

Ve dünyanın dört bir yanındaki birçok milletle iyi ilişkilerimiz oldu.

and many nations all over the world.

Ben çocukken, evimizin yanındaki bir ağılda siyah bir domuz vardı.

When I was a kid, there was a black pig in a pen beside our house.

Tom yanındaki adama döndü ve ona saatin kaç olduğunu sordu.

Tom turned to the man next to him and asked him what time it was.

Tom kitabı kapattı ve koltuğunu yanındaki küçük masanın üzerine koydu.

Tom closed the book and put it on the small table next to his chair.

Tom'u ilk kez gördüğümde evimin yanındaki parkta bir bankta oturuyordu.

- The first time I saw Tom, he was sitting on a bench in the park near my home.
- The first time that I saw Tom, he was sitting on a bench in the park near my home.

Şimdi senin evin yanındaki lisede öğretmenlik yaptığımı sana söyledim mi?

Did I tell you I now teach at the high school near your house?

O, yaz okuluna devam ederken nehrin yanındaki bir çadırda yaşadı.

Tom lived in a tent next to the river while he attended summer school.

Tom şemsiyesini kapattı ve onu kapının yanındaki şemsiye rafına koydu.

Tom closed his umbrella and put it in the umbrella rack near the door.

Tom yaşadığı yerin yanındaki bir otelde benim için bir oda rezervasyon yaptırdı.

Tom booked a room for me at a hotel near where he lived.

Evimin yanındaki kütüphane bütçe kesintileri yüzünden şimdi haftada yalnızca üç gün açık.

The library near my house is now open only three days a week due to budget cutbacks.

Dünyanın dört bir yanındaki kültürler hakkında bilgi edinmek için İngilizce öğrenmek istiyorum.

I would like to learn English to know other cultures around the world.

Tom Mary'nin telefon numarasını bir parça kağıda yazdı ve onu telefonunun yanındaki masaya koydu.

Tom wrote Mary's phone number on a piece of paper and laid it on the table near his telephone.

Kapının yanındaki o adamla odanın diğer tarafındaki pencerenin yanında duran o kadının fotoğrafik hafızası var.

That man standing near the door and that woman on the opposite side of the room next to the window have photographic memories.

Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi.

And the woman saw that the tree was good to eat, and fair to the eyes, and delightful to behold: and she took of the fruit thereof, and did eat, and gave to her husband, who did eat.