Translation of "Koltuğa" in English

Arka koltuğa binin.

Get in the back seat.

Koltuğa geri dön.

Go back to the seat.

Tom koltuğa gömüldü.

Tom lowered himself into the chair.

Tom koltuğa yerleşti.

Tom settled himself in the armchair.

Arka koltuğa otur.

Get in the back seat.

Maalesef yanlış koltuğa oturdunuz.

I'm afraid you've taken the wrong seat.

Üç çocuk koltuğa oturdu.

Three children sat on the sofa.

O yanındaki koltuğa kaydı.

She slid into the seat next to him.

O, bir koltuğa gömüldü.

He sank into a chair.

Tom ön koltuğa atladı.

Tom hopped in the front seat.

Tom arka koltuğa atladı.

Tom hopped in the backseat.

Bir koltuğa oturun lütfen.

Have a seat please.

Çantanı yanındaki koltuğa koyma.

Don't put your bag on the seat next to you.

Tom Mary'yi arka koltuğa itti.

Tom shoved Mary into the backseat.

Tom çantasını yanındaki koltuğa koydu.

Tom put his briefcase on the seat next to him.

Tom koltuğa uzanmış TV izliyordu.

Tom was snuggled up in an armchair watching TV.

Evde en iyi koltuğa sahiptim.

I had the best seat in the house.

Tom eşyalarını arka koltuğa attı.

Tom threw his things into the back seat.

Sami, Leyla'yı arka koltuğa itti.

Sami pushed Layla down into the back seat.

- Ön koltukta oturun.
- Ön koltuğa binin.

Get in the front seat.

Tom kitap okuyarak kollu koltuğa oturdu.

Tom sat in an armchair, reading a book.

Koltuğa otur ve bir süre sakinleş.

Take a seat in the armchair and calm down a while.

Sami koridora bakan bir koltuğa oturdu.

Sami sat in an aisle seat.

Tom spor çantasını onun yanındaki koltuğa koydu.

Tom put his duffle bag on the seat next to him.

Tom başka bir koltuğa oturmaya karar verdi.

Tom decided to sit in another seat.

Eğer beklersem bir koltuğa oturabilme olasılığım nedir?

If I wait, what's the possibility I can get a seat?

O koltuğa otur ve kendini sakinleştirmeye çalış

Sit down on that chair and try to calm yourself.

Otobüse bindi ve ön tarafta bir koltuğa oturdu.

She got on a bus and took a seat in the front.

- Çocuklar ön koltuğa binemezler.
- Çocuklar ön koltukta yolculuk edemezler.

Children can't ride in the front seat.

Tom onun uyumasını izleyerek Mary'nin yatağının yanında bir koltuğa oturdu.

Tom sat in a chair next to Mary's bed, watching her sleep.

Tom o kadar şişman ki bir uçakta iki koltuğa ihtiyacı var.

Tom is so fat he needs two seats on an airplane.

Tom yeşil bir vinil koltuğa oturdu ve bütün gün bira içti.

Tom sat in a green vinyl armchair and drank beer all day.

Mary her zaman sol eğilimli olmuştur, ama o Sol Parti için mecliste bir koltuğa sahip olduğundan beri, o, ​​radikal kapitalizm eleştirisi ile bir medya yıldızı oldu.

Mary has always been left-leaning, but since she's got a seat in parliament for the Left Party, she has become a media star with her radical critique of capitalism.