Translation of "Yağmurda" in English

0.060 sec.

Examples of using "Yağmurda" in a sentence and their english translations:

Yağmurda durmayın.

Stay out of the rain.

Oğlum yağmurda oynuyor.

My son is playing in the rain.

Yağmurda dışarıda oynamamalıydım.

I shouldn't have played outside in the rain.

Yağmurda yürümek istiyorum.

I like to walk in the rain.

Onlar yağmurda öpüştüler.

They kissed in the rain.

Biz yağmurda ilerliyorduk.

We were going along in the rain.

Bisikleti yağmurda bırakma.

Don't leave the bicycle in the rain.

Biz yağmurda yürüdük.

We marched in the rain.

Durmaksızın yağmurda yürüdü.

He walked on and on in the rain.

Yağmurda yürümeyi umursamıyorum.

I don't mind walking in the rain.

Yağmurda dans et!

Dance in the rain!

Yağmurda yürümeyi seviyorum.

I love walking in the rain.

Yağmurda dans edelim.

Let's dance in the rain.

Yağmurda koşmayı seviyorum.

I like running in the rain.

Yapraklar yağmurda taze görünüyor.

The leaves look fresh in the rain.

Yağmurda çocuklarını dışarıya göndermedi.

She didn't let her children go out in the rain.

O durmadan yağmurda yürüdü.

She walked on and on in the rain.

O yağmurda dışarı gitti.

He went out in the rain.

Yağmurda karanlık olmaz mı?

Won't it be dark in the rain?

Hiç yağmurda bekledin mi?

Have you ever waited under the rain?

Yağmurda bir hafta yürüyebilirim.

I can walk for a week under the rain.

O, yağmurda dışarıda kaldı.

She stayed out in the rain.

Tom yağmurda dışarıya çıktı.

Tom went out in the rain.

Yağmurda bisikleti dışarı bırakma.

Don't leave the bicycle out in the rain.

Yavru kedi yağmurda oynuyor.

The kitten is playing in the rain.

Yağmurda yakalanmadığın için şanslıydın.

You were lucky that you didn't get caught in the rain.

Yağmurda şarkı söylemeyi severim.

I like singing in the rain.

Yağmurda karanlık değil mi?

Is it not dark in the rain?

Onlar yağmurda tamamen ıslandılar.

They got thoroughly wet in the rain.

Çocukken yağmurda yürümeyi severdim.

I used to like walking in the rain when I was a child.

Tom yağmurda yürümeye aldırmaz.

Tom doesn't mind walking in the rain.

Tom yağmurda yüzmeyi aldırmaz.

Tom doesn't mind swimming in the rain.

Yağmurda dans etmeyi seviyorum!

I love dancing in the rain!

Yağmurda dışarı çıkmak istemiyorum.

I don't want to go out in the rain.

Yağmurda dans etmeyi severim.

I love dancing in the rain.

O yağmurda yürümeyi seviyor.

She likes walking in the rain.

- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkmaman gerektiğini bilmeliydin.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkılmayacağını bilmeliydin.

You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.

Canım yağmurda şarkı söylemek istiyor.

I feel like singing in the rain.

Yağmurda yürümek beni rahatsız etmez.

It doesn't bother me to walk in the rain.

Yağmurda eve yürümek zorunda kaldım.

We had to walk home in the rain.

Şemsiyemi unuttum ve yağmurda ıslandım.

I forgot my umbrella and got drenched in the rain.

Ben yağmurda dişçiye bisikletimle gittim.

I rode my bike to the dentist in the rain.

Tom yağmurda motosikletine binmeyi sevmiyor.

Tom doesn't like riding his motorcycle in the rain.

Tom yağmurda araba sürmeyi sevmiyor.

Tom doesn't like driving in the rain.

O, böyle bir yağmurda gelmeyecektir.

He won't come in a rain like this.

Tom yağmurda bisiklet sürmeye aldırmaz.

Tom doesn't mind cycling in the rain.

Bu yağmurda hiçbir yere gitmiyoruz.

We aren't going anywhere in this rain.

Tom muhtemelen yağmurda eve yürümeyecek.

Tom will unlikely walk home in the rain.

Yağmurda dışarıya çıktığı için soğuk aldı.

He caught a chill because he went out in the rain.

Eğer yağmurda bırakırsan, bir bisiklet paslanır.

A bicycle will rust if you leave it in the rain.

O, yağmurda şemsiyesiz yürümeye devam etti.

He went on walking in the rain without an umbrella.

Müşteriler birkaç saat dışarıda yağmurda bekletildi.

The customers were made to wait outside in the rain for several hours.

Tom ve Mary yağmurda dağa tırmandı.

Tom and Mary climbed the mountain in the rain.

Ben gerçekten yağmurda eve yürümek istemiyorum.

I don't really want to walk home in the rain.

Gerçekten bu yağmurda dışarı çıkmayacağız, değil mi?

We're not really going out in this rain, are we?

Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu değil.

Going out in this rain is out of the question.

On dakika kadar uzun süre yağmurda bekletildim.

I was kept waiting in the rain for as long as ten minutes.

Yağmurda dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

I would rather stay at home than go out in the rain.

Ben bir şemsiye olmadan yağmurda eve yürüdüm.

I walked home in the rain without an umbrella.

O, şemsiyesini açmadan yağmurda yürümeye devam etti.

He continued to walk in the rain without putting up his umbrella.

Tom Mary'nin yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.

Tom didn't let Mary go out in the rain.

Tom ve Mary yağmurda yürümekten zevk almadı.

Tom and Mary didn't enjoy walking in the rain.

- Yağmurda şarkı söylüyorum.
- Yağmur altında şarkı söylüyorum.

I'm singing in the rain.

Bu yağmurda tüm yolu geldiğiniz için teşekkür ederim.

Thank you for coming all the way in this rain.

Yağmurda ve karda bile dağ tırmanışından zevk alırım.

Even in rain and snow I enjoy mountain-climbing.

Tom gerçekten bu yağmurda dışarıya çıkmayacak, değil mi?

Tom isn't really going out in this rain, is he?

Havanın hakim olduğu bölgede BAE yağan yağmurda başarılı oldu

in the region in which prevail in hot weather succeeded the UAE to fall

Bir aptal gibi yağmurda yürürüm ve sen orada değilsin.

I walk in the rain like an idiot and you're not there.

Biz sağanak yağmurda benzin istasyonuna kadar tüm yolu gittik.

We went all the way to the service station in torrential rain.

Emily şiddetli yağmurda üzerinde mont olmadan beklemeye devam etti.

Emily kept on waiting in the heavy rain with no coat on.

Tom'un arabasının yıkanması gerekti, bu yüzden onu yağmurda dışarıda bıraktı.

Tom's car needed a wash, so he left it out in the rain.

Otobüs geç kaldığı için uzun süre yağmurda beklemek zorunda kaldık.

Since the bus was late, we had to wait in the rain a long time.

Tom Mary'nin dışarı çıkmasına ve yağmurda oynamasına izin vermeyi reddetti.

Tom refused to let Mary go out and play in the rain.

Tom ve Mary gerçekten bu yağmurda dışarıya çıkmıyorlar, değil mi?

Tom and Mary aren't really going out in this rain, are they?

Her zaman yağmur yağarken yürümeyi sevmişimdir, çünkü kimse benim ağladığımı yağmurda göremez.

I always like walking in the rain, so no one can see me crying.

Tom bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda bir saatten daha fazla bir süre dışarıda bekledi.

Tom waited outside in the pouring rain for over an hour.

Jim kızgın çünkü sinema randevusu gerçekleşmedi ve yağmurda onu bekleyerek bir saat geçirdi.

Jim's angry because his date for the movie stood him up and he wasted an hour waiting for her in the rain.

Herkesin gidebileceği bir evi, sığınabileceği bir yuvası var. Benim evim çöllerdir, yurdum çorak topraklar. Kuzey rüzgarı ışığım, yağmurda bir tek paklanırım.

Everyone has a house to go to, a home where they can find shelter. My house is the desert, my home the barren heath. The north wind is my fire, the rain my only bath.