Translation of "Vatandaş" in English

0.004 sec.

Examples of using "Vatandaş" in a sentence and their english translations:

Çünkü vatandaş yok. Vatandaş hesap sormuyor.

Because, there are not citizens. Citizens do not bring to account.

Vatandaş olmak istiyoruz.

We want to become citizens.

Birçok vatandaş orduya yazıldı.

Many citizens enlisted in the army.

Birçok vatandaş orduya katıldı.

Many citizens joined the army.

Onlar vatandaş olmak istiyor.

They want to become citizens.

Tom dürüst bir vatandaş.

Tom is an upstanding citizen.

Ülkesine bağlı bir vatandaş.

He's a loyal citizen of his country.

- O bir vatandaş olmak istiyor.
- Vatandaş olmak istiyor.
- Vatandaşlığa geçmek istiyor.

He wants to become a citizen.

Milyonlarca vatandaş ya yerinden edilmişti

Millions of fellow citizens were either displaced

İyi bir vatandaş yasalara uyar.

A good citizen obeys the laws.

O, yasalara saygılı bir vatandaş.

He's a law-abiding citizen.

Çok sayıda vatandaş orduya katıldı.

A great number of citizens went into the army.

Tom bir vatandaş olmak istiyor.

Tom wants to become a citizen.

Biri hariç onların hepsi vatandaş.

- All of them except one have citizenship.
- They're all citizens except for one.

Ben bir vatandaş olmak istiyorum.

I want to become a citizen.

Vatandaş olmak istiyorsunuz, değil mi?

You want to become citizens, don't you?

O bir vatandaş olmak istiyor.

She wants to become a citizen.

Mary bir vatandaş olmak istiyor.

Mary wants to become a citizen.

Peki biz vatandaş olarak ne yapalım?

And us, the citizens?

Tabii, birçok emektar vatandaş emeklilikten memnundur.

Of course, many senior citizens are happy with retirement.

Tom terbiyeli, yasalara saygılı bir vatandaş.

- Tom's a decent, law-abiding citizen.
- Tom is a decent, law-abiding citizen.

Bir vatandaş olmak istiyorsun, değil mi?

You want to become a citizen, don't you?

Ama ben iyi bir vatandaş olmama rağmen

With the rise of national populism,

Onlar siyasi sığınma aldıktan sonra vatandaş oldu.

They became citizens after receiving political asylum.

Kapitalizmde, bir vatandaş alışveriş yapmak zorunda değildir.

In capitalism, a citizen is not obligated to shop.

Hesap sorun. Vatandaş hesap sorar, kul itaat eder.

Bring them to account. Citizens bring them to account, servants obey.

Ve her vatandaş böyle vazgeçilmez bir rol oynar.

And so each citizen plays an indispensable role.

Tom yaşlı bir vatandaş indirimi alacak kadar yaşlı.

Tom is old enough to get a senior citizen's discount.

Bugünlerde yaşlı insanları kastetmek için "kıdemli vatandaş" terimini sıklıkla kullanırız.

Nowadays, we often use the term "senior citizen" to refer to old people.

İnsanlar bana tembel diyordu, ama şimdi birden duyarlı vatandaş oldum.

People used to call me lazy, but now all of a sudden I'm a responsible citizen.

Eğer eşiniz bir vatandaş ise uzun süreli bir vize almak daha kolay olabilir.

It may be easier to get a long-term visa if your spouse is a citizen.

Polis şefi muhabirlere verdiği demeçte, dün gece çıkan kavgada hem bir vatandaş hem de bir polis memuru yaralandığını söyledi.

The chief of police told reporters that both a member of the public and a police officer had been injured in last night's altercation.

Kara para skandalı, 11 Eylül, euronun yayılması, Eski Avrupa, IV. Hartz, Bayan Başbakan, vantilatör mili, iklim felaketi, mali kriz, enkaz primi ve kızgın vatandaş, Almanya'da yılın son 10 kelimesidir.

Black money scandal, 11th of September, expenseuro, the Old Europe, Hartz IV, Madame Chancellor, fanmile, climatic catastrophe, financial crisis, wreckage bonus and citizen of anger are the last ten words of the year in Germany.