Translation of "Sorup" in English

Sorusunu sorup kendim yanıtlayacaktım.

"Do better teams, better hospital patient care teams make fewer mistakes?"

- Kendime o soruyu sorup duruyorum.
- Kendime aynı soruyu sorup durmaktan alıkoyamıyorum.

I can't stop asking myself that same question.

Bana sürekli soru sorup durma!

Don't keep asking me.

Tom'a sorup ne düşündüğünü göreceğiz.

We'll ask Tom and see what he thinks.

Ali'ye sorup ne düşündüğünü göreceğiz.

Let's ask Alí what he thinks.

Zaten biliyorsan, ne diye sorup duruyorsun?

If you already know, why are you still asking?

- Onun hakkında ona sorup sormayacağımı çok düşünüp taşındım.
- O konuda ona sorup sormamayı çok düşündüm.

I debated whether to ask her about it or not.

Onu neden yapmadığını Tom'un Mary'ye sorup sormadığını merak ediyorum.

- I wonder whether Tom has ever asked Mary why she didn't do that?
- I wonder if Tom has ever asked Mary why she didn't do that?

Tom'un Mary'ye neden bunu yapmadığını sorup sormadığını merak ediyorum.

- I wonder if Tom has ever asked Mary why she didn't do that.
- I wonder whether Tom has ever asked Mary why she didn't do that.
- I wonder whether or not Tom has ever asked Mary why she didn't do that.

Tom'un Mary'ye neden bunu yaptığını sorup sormadığını merak ediyorum.

- I wonder whether Tom has ever asked Mary why she did that.
- I wonder if Tom has ever asked Mary why she did that.
- I wonder whether or not Tom has ever asked Mary why she did that.

Tanıdığım birinin kiralayabileceğin bir yerinin olup olmadığını birilerine sorup anlayacağım.

I'll ask around and see if anyone I know has a room you can rent.